|

İstisnai bilinçsizlikler

Geçip gitmiş sorunlar üzerinde, bıkıp usanmadan ucuz spekülasyonlar yapmaya devam ettiğimiz için, yeni şimdiki zamanlarla ilgilenmiyor, daha doğrusu bu zamanlarla nasıl ilgileneceğimizi bilmiyor, bu nedenle de bu zamanları etkileyebilecek bir kültür üretemiyoruz.

Yeni Şafak
04:00 - 28/11/2016 Pazartesi
Güncelleme: 12:44 - 28/11/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Atasoy Müftüoğlu


Değişime, yenilenmeye, yeniden inşa'ya, yeni düşüncelere, fikirlere ve eleştiriye açık olmayan bir gelenek ve kültürle bütünleştiğimiz, bu gelenek ve kültürü iftiharla savunduğumuz için, bugünün dünyasını gereği gibi tanımlayamıyor, çözümleyemiyor; tanımlayamadığımız ve çözümleyemediğimiz bir dünyada da bir türlü söz sahibi olamıyoruz. Gelenekçilik, statükoculuk ve muhafazakârlık, düşünmemize, yeni yanıtlar, yeni çerçeveler üretmemize izin vermediği için, toplumlarımızda zihinsel atalet-hareketsizlik-tıkanma sıradanlaşıyor, normalleşiyor. Sözünü ettiğimiz sıradanlık ve tembellik, bugünün dünyasında mümkün olabilecek pek çok şeyi yapmamıza izin vermiyor. Bugün Müslümanlar olarak, mümkün olanı ve olabilecekleri yapmadığımız için sorumluyuz, suçluyuz. Romantik bir kibirle malûl bulunduğumuz için, sık sık zihinsel bir körleşme ile karşı karşıya geliyoruz.



GENÇLİĞİN ROMANTİZE DÜNYA ALGISI


İçerisinde yaşadığımız dönemin / çağın karmaşık, kirli, korkunç sorunları, insani ve ahlaki olan her şeyi aşındırıyor, paramparça ediyor. Karşıt çıkarların, karşıt değerlerin, dünya görüşlerinin, fikirlerin savaşı, hiç bir değer sistemi tarafından meşrulaştırılması mümkün olmayan ırkçılıklar temelinde sürdürülüyor. Hayatın ve tarihin içerisinde bugün karşı karşıya bulunduğumuz yozlaşmalar, çözülmeler, parçalanmalar ve yıkımları gereği gibi algılıyor olsaydık, çok daha sorumlu, çok daha dikkatli, çok daha ölçülü hayatlar yaşıyor olacaktık. Patolojik kimi bencillikler, kabilecilikler, mezhepçilikler, hizipçilikler ve cemaatçiliklerin insanları insan olmaktan çıkarmaya çalıştıkları, insanların aldatıcı kesinlikler üzerinde yoğunlaştıkları bir dönemde, özellikle genç kuşakların, İslami ilke-anlam-amaçların buharlaşması karşısında kendilerini İslami bütüne göre konumlandırmaları gerekirken, romantik bağlılıklar, romantik muhalefet / muvafakat, romantik özlemler, beklentiler, idealler, yüzeysellikler, romantik dil ve duyarlılıklar, romantik söylemler üzerinde bir umut inşa etmeye çalışmaları istisnai bir bilinçsizliğe işaret eder.



Fransız devriminin ürettiği kavram ve kurumları evrensel kavram ve kurumlar olarak değerlendirmeye devam eden, 1789 terminolojisiyle İslami anlamda hiç bir zaman hesaplaşmayan, bu terminolojiye bağımlılığını sürdüren düşünce / kültür / entelektüel / ilahiyat dünyamızın, 15 Temmuz direnişiyle ilgili değerlendirmeler yaparken de ölçüsüz bir romantizme kapılarak direnişi Türkiye'nin özneleşmesi olarak tanımlaması, kendimizi gerçeğin sadece bir kısmına kapattığımızı, tamamını göremediğimizi gösterir.



RIZA MÜHENDİSLİĞİNE MARUZ KALIYORUZ


Müslümanlar olarak evrensel paradigmalar üzerinde çalışmalar yapmamız gerekirken, konjontürel nedenlerle yeniden ulus-devlet paradigmalarına, seküler paradigmalara dönüyor oluşumuz, İslami iddialarımızın, tercihlerimizin göreli olduğu, İslamın bir kez daha bireysel varoluşla sınırlandırıldığını gösterir. Günümüzde konjonktürel nedenlerle İslami anlamda merkezi amaçlardan, üst tercihlerden dışlanıyor, pragmatik-güncel-yerel kategorilere dahil ediliyoruz. Düşünce ve kültür hayatımız, aydınlarımız, yazarlarımız, hakim olan resmi yorumların otoritesi doğrultusunda konum belirliyor. Anlamlara, ilkelere dayalı bir hayat sürdürmek yerine, ulus-devlet çıkarlarına göre bir hayat sürdürmemiz isteniyor. Hangi toplumda olursa olsun, bir topluma konjonktürel kısıtlamaların, sınırlandırmaların, konumlandırmaların dayatılması ile, toplumun kendisine dayatılan kısıtlamaları gönüllü olarak kabul etmesi, bu dayatmayı sorun haline getirmeden itaat etmesi, anlayışla karşılaması çok farklı şeylerdir. Çoğu kez, farklı bir seçenek üretemediğimizde, koşullara katlanmaya devam ederiz. Gelenekçi / görenekçi toplumlarda, yukarıdan dayatılan bir bilinçle, çelişkili bir bilinçle, içselleştirilmiş yanılsamalarla, hipnotize edilmiş bir dille, tekelci yaklaşımlarla, kişiselleştirilmiş iktidar biçimleriyle sürekli bir rıza mühendisliği yapılabiliyor. Geleneğin otoritesinin belirleyici olduğu toplumlarımızda, bu otorite aracılığıyla bütün koşullar için her tür rıza sağlanabiliyor.



ŞİMDİKİ ZAMANLA İLGİLEN(E)MİYORUZ


İslam dünyası toplumlarında İslami ilkeler, fikirler, anlam ve amaçlar buharlaşmamış olsaydı eğer, zihin dünyamız, ruh dünyamız, ahlaki dünyamız, çatışan çıkarlar adına, çatışan bencillikler adına, icad edilmiş bir sürü karşıtlığı ve çelişkiyi uzlaştıramayacaktı. Bugün, sözünü ettiğimiz karşıtlıklar, çelişkiler, bencillikler, kültürsüzlükler, köylülükler, hayatı hepimiz için dayanılmaz hale getiriyor. Geçip gitmiş sorunlar üzerinde, bıkıp usanmadan ucuz spekülasyonlar yapmaya devam ettiğimiz için, yeni şimdiki zamanlarla ilgilenmiyor, daha doğrusu bu zamanlarla nasıl ilgileneceğimizi bilmiyor, bu nedenle de bu zamanları etkileyebilecek bir kültür üretemiyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz parçalanmışlıkları, derin bağnazlıkları, kontrol edilemeyen bencillik dürtülerini, milliyetçilikleri, mezhepçilikleri aşmaksızın hiç bir şekilde yeni bir kültürün ve medeniyetin inşasından söz edilemeyeceğini düşünmüyoruz. Geleneksel toplumsal / siyasal kültürün, İslami anlamda eleştiri süzgecinden geçirilememesi durumunda, tarihsel sorumluluklar almamız, tarihsel bir varoluşu ve bilinci temsil etmemiz mümkün olmayacak.





#İslam dünyas
#Muhafazakârlık
#Rıza mühendisliği
7 yıl önce