|

Kamu toplu sözleşmeleri ve KESK

Yeni Şafak
04:00 - 10/08/2015 Pazartesi
Güncelleme: 04:19 - 9/08/2015 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Tarkan Zengin

Çalışma Hayatı Uzmanı


Kamu çalışanlarının 2016-2017 yıllarını kapsayacak toplu sözleşme görüşmeleri 3 Ağustos itibariyle başladı. Toplu sözleşme görüşmeleri yasaya göre Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının alınması da dahil olmak üzere en geç Ağustos ayının son işgünü tamamlanmak zorunda. Ancak eğer görüşmelerde uzlaşma sağlanırsa daha kısa sürede bitmesi de mümkün. Kamu çalışanları adına yetkili Konfederasyon olarak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı sıfatıyla Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, işveren adına ise Kamu İşveren Heyeti Başkanı olarak ÇSGB Faruk Çelik toplu sözleşmenin tarafları. Yetkili konfederasyon Memur-Sen'in üyesi sendikalarda 11 hizmet kolunun tamamında yetkili.



Memur-Sen 836 bin, Kamu-Sen 445 bin ve KESK 236 bin üyeye sahip. Yasada en fazla üyeye sahip 3 konfederasyon toplu sözleşme görüşmelerine katılır dediği için Kamu-Sen ve KESK de görüşmelere katılıyor. KESK sendikalı olabilecek memurların sadece yüzde 10'unu temsil ediyor. Kamu çalışanlarının ilgisizliğine rağmen bir kısım medyanın etkisiyle KESK çoğu zaman tartışmalı ortamlar çıkararak gündeme gelmeyi başarıyor.



Bu yılda tartışmaların gölgesinde başlayan toplu sözleşme görüşmeleri ilk günde kazanımlarla başladı. Eş durumu özründe 3 yıllık süre şartının esnetilecek olması, 2005 sonrası işe başlayanlara 1 derece verilmesi ve komisyonlar kurularak her hizmet kolunun muhataplarıyla müzakerelerin sürdürülecek olması önemli kazanımlardır. 11 hizmet kolunun temsilcilerinin aynı masada ve genellikle ilgili kurumların yetkililerinin olmadığı bir ortamda çalışanların sorunlarına çözüm bulmanın zorluğu biliniyordu. Özellikle hizmet kollarının kendi muhataplarıyla ayrı olarak müzakere yapması sendikal kazanımları artıracaktır. Mesela din görevlilerinin sorunlarının Diyanet İşleri Başkanlığı'nın temsilcileriyle, eğitim çalışanlarının sorunlarının Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile müzakere edilmesi taleplerin karşılık bulma ihtimalini artıracaktır.



KESK DARBE UYGULAMASINI İSTİYOR



Bu olumlu kazanımların yanı sıra her toplu sözleşme döneminde olduğu gibi KESK'in toplu sözleşme masasının meşruiyetini tartışmaya açmasının olumsuzluğunu da yaşadık. KESK 3 Ağustos'ta başlayacak olan 3. Dönem kamu toplu sözleşmelerinin ertelenmesini talep etti. Toplu sözleşmelerinin mevsim olarak Ağustos'ta değil de başka aylarda yapılması anlaşılabilir bir taleptir. Ancak işveren adına toplu sözleşmeleri yürütecek hükümet temsilcilerinin meşruiyetini sorgulayarak erteleme istemek sendikaların görevi olmamalıdır.



Sendikaların en önemli mücadelelerinden biri işverenleri çalışanlar adına toplu sözleşme masasına getirmek ve onlarla müzakere etmektir. Bunun ne kadar çetin bir mücadele olduğunu gerçek sendikacılar bilirler. Ancak ilginçtir ki toplu sözleşme görüşmelerini erteleme talebi bir memur konfederasyondan geldi. Ülkemizde işçilerin 1963 yılından beri kullandıkları toplu pazarlık hakkı 12 Eylül darbecileri tarafından ortadan kaldırılmış ve ara dönem süresince toplu iş sözleşmeleri yapılmamıştır. 12 Eylül darbecilerinden sonra ilk kez bir sendika toplu sözleşme görüşmelerinin yapılmamasını talep ediyor.



12 Eylül darbecileri tarafından çıkarılan 2364 sayılı “Süresi Sona Eren Toplu İş Sözleşmelerinin Sosyal Zorunluluk Hallerinde Yeniden Yürürlüğe Konulması Hakkında Kanun” ile süresi sona eren toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri yapılmamıştı. Süresi biten toplu iş sözleşmeleri Yüksek Hakem Kurulu'na havale edildi. Yüksek Hakem Kurulu'nda 9 üyeden yalnızca 2'sinin işçi temsilcisi olduğu için uzun yılların mücadelesi olan sendika kazanımları ara dönemde tek tek elden gitmiştir.



KESK bir taraftan mevcut hükümetin geçici olduğunu söylüyor ve sözleşme yapılmaması talebini CHP'ye iletiyor. Diğer taraftan memur maaşlarına mevcut hükümetten zam isteyerek kendisiyle çelişiyor. Eğer hükümet geçici olduğu için toplu sözleşme yapılmaması gerekiyorsa, o zaman neden maaş zammı isteniyor. Bu büyük çelişkiyi izah etmek KESK temsilcilerine düşüyor.



YURT DIŞINA ÜLKESİNİ ŞİKAYET EDEN SENDİKA


Kamu çalışanlarının mali ve sosyal hakları bakımından zorlu bir pazarlık süreci devam ederken, KESK ve sendikalarının ülkemizi yurt dışında şikayetleri devam ediyor. Eğitim-Sen, 21-26 Temmuz'da uluslararası bir sendikal örgüt olan Eğitim Enternasyonali'nin Kanada'da yapılan Dünya Kongresi'ne katıldı. Kongreye 170 ülkeden yaklaşık 1000 delege katılıyor. Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca burada yaptığı konuşmada “Suruç Katliamı” nedeniyle hükümeti ve Cumhurbaşkanı'nı delegelere şikayet ederek kendilerine protesto metinleri gönderilmesini talep etti. KESK ve sendikaları uzun yıllardır yurt dışında sürekli yalanlarıyla algı operasyonları yapıyorlar. Karaca konuşmasında “Eğitim-Sen'in barış, demokrasi ve emek mücadelesinden rahatsız olan AKP ve Cumhurbaşkanı kirli bir algı operasyonu yürütmektedir. Herkesi Türkiye hükümetini ve Cumhurbaşkanı'nı protesto etmeye çağırıyoruz” demiş. Ayrıca basın açıklamalarında sürekli dile getirdikleri “Hükümetin DAEŞ'le ilişkisi olduğunu”, “ülkede diktatör bir yönetim olduğunu” ve “muhalif sendikacıların tutuklandıklarını” da dile getirerek Türkiye'yi kınama mektubu yayınlanmasını isteyen Eğitim-Sen başkanına ilk olumlu cevap Fransa, Almanya, İngiltere ve Hollanda eğitim sendikalarından geldi. Emperyalizme karşı olduğunu iddia sendika emperyal ülkelerle kol kola Türkiye'ye karşı protesto mektubu hazırlıyor. Mektuba bu linkten ulaşabilirsiniz. (http://egitimsen.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=23765&sube=0#.VcNvILcw8dU) Ancak mektupta protesto edilmesi gerekenler sıralanmış ve İçişleri Bakanı olarak Efgan Ala olarak yazılmış. Yaklaşık 5 aydır bakanlığı bırakan Efgan Ala isminin olması bu tür mektupların içeriğinin ne kadar özensiz hazırlandığını da göstermektedir.



KİRLİ OPERASYONUN İŞBİRLİKÇİLERİ


KESK/Eğitim-Sen genel başkanı ülkemizi karalama kampanyasına malzeme taşırken, yurt dışı sendikal örgütler ise doğruluğu ispatlanmamış bilgileri esas alarak aynı kampanyanın taşıyıcısı oluyorlar. Cumhurbaşkanı'nın “kendilerine kirli bir algı operasyonu” yürüttüğünü söyleyen KESK/Eğitim-Sen, Türk hükümeti ve Cumhurbaşkanı'na karşı yürütülen uluslararası kirli bir operasyonunun yerli işbirlikçileri olduklarını bu tavırlarıyla ortaya koyuyorlar. Suruç katliamı sebebiyle Türkiye Cumhurbaşkanı ve Hükümeti'ne her türlü hakareti yapanların terör örgütü PKK'nın adını dahi zikretmemeleri ise ilginçtir. Eğitim Enternasyonali'nde yaptığı konuşmada Şanlıurfa'da evlerinde uyurken şehit edilen polislerden hiçbir şekilde bahsetmeyen Eğitim-Sen, terör örgütünün katlettiği polis ve askerler yokmuş gibi davranıyor. Terör örgütü PKK'nın demiryolları raylarını patlatması sonucu tamire giden işçilere ateş açarak bir işçiyi öldürmesinden, alışveriş yaparken şehit edilen uzman çavuştan, misafirlikten dönerken ailesiyle üzerine ateş açılması sonucu öldürülen binbaşıdan, vatandaşlarla kahvehanede çay içerken şehit edilen polislerden KESK/Eğitim-Sen haberi yokmuş gibi davranıyor. Bir emek örgütü düşünün ki işçiler ve memurlar kaçırılırken, işçiler ve memurlar terör örgütü tarafından öldürülürken, bunlara tek laf edemiyor. Aynı sendikalar ülkemizin uluslararası alanda yürütülen karalama kampanyasına aracılık ediyor.


#12 Eylül darbecileri
#kesk
#sendikalar
9 yıl önce