|

Kanser ezber bozuyor

1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası. Bir yandan kanser oranları artarken bir diğer yandan da akıllı ilaçların ve son teknoloji cihazların geliştirilmesi ile kanserle ilgili her yeni gelişme bize ümit veriyor. Tedavi edilemeyen kanserler artık tedavi edilebiliyor mu? Yoksa tedavinin sadece yan etkileri mi gideriliyor? Peki özelde mi kamu da mı tedavi olalım?

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/04/2015 Cumartesi
Güncelleme: 21:11 - 3/04/2015 Cuma
Yeni Şafak

Halk arasında “akıllı bomba” adıyla bilinen hedefe yönelik ilaçlar birçok kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bu ilaçların temel mekanizması tümöre özgü olduğu için de etkilerinin çok yüksek olması bekleniyor. Öte yandan son teknoloji radyoterapi cihazlarının geliştirilmesi ile de artık kanser tedavisindeki başarı ile ilgili algılarımız değişti. Aynı zamanda kafamızda birçok soru da belirdi. Ulusal Kanser Danışma Kurulu Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yalçın ile Ulusal Kanser Haftası'nda kanser gündemini masaya yatırdık.



YAN ETKİLER AZALDI


Akıllı bomba diye bilinen hedefe yönelik tedaviler, tümöre özgü yapıları ile klasik kemoterapi ilaçlarına kıyasla yan etkileri çok azaltıyor. Prof. Dr. Bülent Yalçın konuyla ilgili şunları söylüyor:


"Hedefe yönelik tedavilerde, klasik kemoterapi alanlarda sık gördüğümüz saç dökülmesi, bulantı ve kusma, kemik iliği süpresyonu gibi yan etkiler beklenmiyor. Fakat bu ilaçlar ishal, cilt döküntüsü; damar gelişmesini engelleyenler ise hipertansiyon, tromboz gibi sorunlar doğurabiliyor."



Bu yönüyle aslında asıl gerçeğin "İlaçların yan etki yönetiminin öğrenilmesi" olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yalçın "Akıllı ilacın hiç bir yan etkisi yoktur" diye bir algı doğru değildir diyor.



YAŞAM SÜRESİ UZADI


Akıllı ilaçların tedavide yaşam ömrünü uzattığını kaydeden Prof. Dr. Yalçın şunlara dikkat çekiyor::


"10 yıl öncesine kadar sadece lenfoma ve meme kanseri kanseri tedavilerinde kullanılan bu akıllı ilaçlar, günümüzde ileri evre kalın barsak kanseri, ileri evre akciğer kanseri, ileri evre böbrek kanseri, Hodgkin lenfoma, melanoma kronik lösemi, akut lösemi, gastrointestinal stromal tümör, malign melanom ve karaciğer kanserinin tedavisinde kullanılıyor. Kanserli olarak daha uzun yaşayabiliyoruz.



Özel ve kamu farklı mı?


Türkiye'de kamu ve üniversite hastanelerinde her türlü kanser tedavisi verilebiliyor. Peki özel hastanelerin farklı yaptığı bir tedavi var mı? Sorunun cevabı Prof. Dr. Bülent Yalçın'dan şöyle geliyor: “ En son çıkan ilaçlar ve tedavi yöntemleri kamu ve üniversite hastanelerimizde de uygulanıyor. Belirgin tek fark özel hastanenin verdiği otelcilik hizmeti ve tenhalık. Merak edilen bir diğer konu da enfeksiyon kapma durumu. Kanser hastalarının zaten yüzde 95' i ayaktan tedavi oluyorlar. Hastane enfeksiyonları da zaten yatan hastaların daha çok etkilendiği bir durum.”



Hastaların hataları...


Prof. Dr. Bülent Yalçın, en çok yapılan yanlışların etkileri kanıtlanmamış ilaçların kullanılması olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Bunların 2 olumlu 2 de olumsuz etkisi olabilir. Kanser ilaçlarınn etkisi artarak kanser gerçekten yokedilebilir. Yapılan tedavinin etkisi azaltılabilir. Tedavilerin yan etkileri artabilir. Ya da tedavilerin yan etkileri azaltılabilir. Ama bunlarla ilgili net bir şey diyemiyoruz."



Araştırma neden yapılmıyor?


Bilimsel araştırmalar daha çok Amerika'da yapılır. Bu araştırmalara da hatırı sayılır bütçeler ayrılır. Amerika'da sağlık hizmeti paralı ve herkes sağlık hizmeti alabilmek için yüksek sigorta ücretleri ödüyor. Fakat hastalar tedavileri için yüksek ücret ödeyemediklerinden gönüllü olarak bilimsel araştırmalara katılıyorlar ve denek oluyorlar. Ama halkımızın tamamına yakınına sağlık hizmetlerini devlet büyük ölçüde sunuyor. Bundan dolayı Türkiye'de zaten bu çalışmaların yapılmasına gerek kalmıyor.



Tarihte kara safra


Kanser terimi ilk defa Hipokrat tarafından (M.Ö. 460-377) organizmanın şifa bulmayan yeni yapılanmaları için kullanılmıştır. Vücut yüzeyinde büyüyen ve genellikle ülsere olan, kırmızı, sıcak, ağrılı, diğerlerinden farklı karakterde olup daha yavaş büyüyen şişliklere Hipokrat, “karkinos” ya da “karkinoma”, Galen (M.S. 2. yüzyıl) ise yengece benzettiği görünümü nedeniyle “kanser” adını verdi.



Hipokrat'la başlayan ve Galen'le devam eden humoral patoloji teorisi doğrultusunda, tümör oluşumundan kara safra sorumlu tutuldu. Türk tıp tarihinde ise kansere “seretan” adı veriliyor.


Tarsuslu Osman Hayri Efendi'nin “Kenzüsıhhatül Ebdaniye” (1298) adlı eserinde seretan, fındık ya da küçük yumru büyüklüğünde, ağrılı, etrafı damarlı bir oluşum olarak tanımlanıyor. Tedavisinde ise kurşun ya da tutya merhemi sürülüyor. Yine aynı eserde seretan tedavisinde kullanılan ilaç lar yer alıyor. Türk tıp tarihinde de tıpkı Hipokrat ve Galen'de olduğu gibi hastalığın nedeni kara safraya bağlanıyor.



Cilt kanserinde aşı ile tedavi


İleri evre cilt kanseri olan üç hasta üzerinde denenen aşıların başarılı sonuç verdiği açıklandı. "Science" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, şimdiye kadar üç kişi üzerinde denenen aşılar, kanserli hücrelerde kişiden kişiye farklılık gösteren genetik hataları hedef alıyor.



Aşılar, 2013'te ileri evre cilt kanseri olan ve kanserli hücreleri öldürmek için bağışıklık sistemlerini canlandıran "ipilimumab antikoru" tedavisi gören üç hastaya enjekte edildi. Aşı verilen hastalardan ilki kanserden tamamen kurtulurken, ikincisinde tümörlerin büyümesi durdu, üçüncüsünde de tümörler küçüldü Bağışıklık sisteminin cilt kanseriyle savaşmak için eğitilebileceğini gösteren ve kişiye özel kanser aşıları üretilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilen araştırma bilim dünyasında heyecanla karşılandı.



Aşının akciğer, meme ve yumurtalık kanserleri için de uygulanması planlanıyor. Kişiye özel aşının üretimi şu anda üç ay sürüyor. Araştırmacılar, bu sürenin kısaltılması için de çalışıyor.



#kanser
#hastalık
#kara safra
9 yıl önce