|

Kansere çare bulundu: Gülmek

Sanatçı, siyasetçi, gazeteci... Hemen hepsi kamuoyunun tanıdığı isimler. Onları bir haberde buluşturan ise hayati önem taşıyan bir konu: Gülmek. Kanser olduklarını öğrendiklerinde bir kaç ay ömürleri kaldığı söylenen ünlü isimler, hem bu amansız hastalığı “gülerek” yendiler, hem de moralleri ve mücadeleleriyle örnek oldular.

00:00 - 29/10/2006 Pazar
Güncelleme: 05:25 - 29/10/2006 Pazar
Yeni Şafak
Kansere çare bulundu: Gülmek
Kansere çare bulundu: Gülmek

Eskiler, henüz çaresi bulunmadığı zamanlarda verem için kullanırdı ince hastalık tabirini. Ağızlarına almaya imtina eder, incitmemeye özen gösterirlerdi bu derdin sahibini. Bu tabir, bugün kanser için kullanılır oldu. Bu dosyayı da hiç kanser kelimesini kullanmadan hazırlamayı düşünüyordum... Ama... Birlikte haber peşinde koştuğum, ancak bir süredir kanser nedeniyle mesleğinden uzak kalan sevgili meslektaşım Sibel Kalaycı'yla konuşunca

yukarıdaki cesur başlığı atmaya karar verdim.


“Ben kanserim”

Sibel'den kanserle mücadelesiyle ilgili birkaç cümle almaktı amacım. Numarayı çevirdim ve her ne kadar Sibel'in moral gücünü bilsem de telefonun öteki ucundan hasta bir insanın sesini beklemeye başladım. Ancak karşıma çıkan ses beni öyle yanılttı ki... Sibel'in sesi canlı ve cıvıl cıvıldı. Meslektaşıma niçin aradığımı uygun bir dille anlatmaya çalışırken hastalığın adını söylemek yerine “rahatsızlığınla ilgili” ifadesini kullandım. Ancak Sibel “Recepcim kanser olduğumu söyleyebilirsin. Bu beni asla rahatsız etmiyor” dedi ve ekledi “Çünkü hastalığımı ilk öğrendiğim andan itibaren doktoruma söylediğim tek bir şey var. 'Hastalığımın gelişmesiyle ilgili olarak benden en küçük bir detayı bile saklamanızı istemiyorum...”


Liste uzayıp gidiyor

Sibel; medya, sanat ve siyaset dünyasından bu hastalığa yakalanan onlarca isimden yalnızca biri. Kayahan, Filiz Akın, İsmail Cem, Osman Yağmurdereli, Nevval Sevindi, Arzum Onan, Ufuk Güldemir, Mehmet Uzun, Leyla Umar.. Bu liste uzayıp gidiyor. Sevenleri bu hastalığı onlara konduramasa da, “ünlü ama, insan” olan bu isimler, hastalık sırasında ve sonrasında sergiledikleri mücadele, moral ve motivasyonla örnek oluyor. Doktorların aylık hatta günlük ömür biçtiği bu isimler, kanseri eşleri, aileleri ve sevdiklerinin desteğiyle “gülerek” yenmelerinin ardından sevenlerine de gülmeyi öğretiyor.


Ortak payda: Başaracağına inanmak

Ünlü isimlerin kanserle savaş taktikleri, bu derdin üstesinden gelmenin ipuçlarını veriyor. Bunlardan en önemlisi o can sıkıcı haber öğrenildiğinde yaşanılan şoku kısa sürede üzerinizden atmak. Ardından artık ertelemeyi bırakıp hayata, dostlarınıza, sevdiğiniz işlerinize ve gülmeye sarılmak. Amansız hastalığın üstesinden gelince de herkesin gülmesi için çalışmak.



Bayan Umut: Filiz Akın

Kanser deneyimi yaşayan en kıdemli ünlü Filiz Akın. Burun ve ağız arasında gelişen bir tür kistet karşı verdiği mücadeleyi farklı galibiyetle bitiren Filiz Akın, kazandığı moral motivasyonu aynı dertten muzdarip insanlara aşılıyor. Kendisine “Bayan umut” adını koyan Akın'ın üzerinde durduğu en önemli nokta teşhisten tedaviye geçiş süreci. "Niye ben?" sorusunu kendisine asla sormadığını belirten Akın, birçok hastanın bu tepkiyi verdiğini, ancak bunun zaman kaybı olduğunu vurgularken, kanserin ölüm olarak algılanmasının doğru olmadığının altını kalın harflerle çiziyor. Her fırsatta "Pozitif düşünün, moralinizi yüksek tutun, bağışıklık sisteminizi zayıflatacak stres, sigaradan uzak durun” mesajını veren Akın, mücadelede en önemli unsurlardan biri olan eş kısmına ise şu sözlerle vurgu yapıyor:"Pozitif olmanın yararını çok gördüm. Bu durum hemşireleri bile şaşırtmıştı. Eşim olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Karanlık bir tünele beraber girdik. Işık var mıydı, yok muydu belli değildi. O benim elimden tuttu ve o tünelden çıkmayı başardık" MİT eski müsteşarlarından Sönmez Köksal'la evli olan Filiz Akın, bugünlerde 'Yaşama Dönüş' adını verdiği kitabını son hazırlıklarını yapıyor.


Şifayı Diyarbakır'da buldu: Mehmet Uzun

Bir başka dertli ünlü ise yazar Mehmet Uzun... Uzun yıllardır Avrupa'da yaşayan ve yakalandığı mide kanseri nedeniyle Avrupa ve ABD'de de tedavi gören Uzun, bu arayışlarından bir sonuç alamadı. Uzun, son çare olarak tedavisini Türkiye'de devam etmeye karar verip soluğu memleketi Diyarbakır'da alınca şifanın da eşiğine gelmiş oldu. Yaklaşık üç ay önce memleketine döndüğünde başkasından yardım alarak hayatını devam ettirmek zorunda olan Uzun, aradan geçen sürede doktorlarıyla birlikte basın toplantısı düzenleyecek bir noktaya ulaşmayı başardı. Diyarbakır'a yaşacağına inanarak geldiğinin altını çizen ve canavara karşı mücadelenin ilk aşamasını kazandığını duyuran Uzun, yaptığı ilk açıklamada moral ve motivasyonun altını şu cümlelerle çiziyordu: “Tüm kurum ve kuruluşlar, yazarlar, aydınlar benimle birlikte oldular. Bir an beni terk etmediler. Tüm fedakarlıkları gösterdiler. Buraya gelmeden önce İsveç'te tedavi gördüm, Amerika Boston'a gittim. Dünyanın en önemli Kanser merkezinde tedavi oldum. Onların yapamadığını Diyarbakır gerçekleştirdi. Binlerce mektup geldi. Milyonlarca insanın desteğini gördüm. Duasını aldım”


Mevlam n'eylerse, güzel eyler: İsmail Cem

Sol siyasi çizginin gülen ve olumlu yüzü olarak tanınan İsmail Cem, bu tavrını kansere karşı da korudu. 2004'ten bu yana ABD, ve İstanbul'da tedavisini sürdüren Cem, çalışmalarını hiç bir zaman bırakmadığını, fotoğraf tutkusuna devam ettiğini hep vurguladı. Cem'in eşi Elçin ve oğlu Kerim ise Cem'i siyasette olduğu gibi kansere karşı da yalnız bırakmadı. Cem, elinden gelen gayreti gösterdiğini belirtirken sonrasını "İlahi takdire" bıraktığını şöyle özetliyor: "...Mevlam bakalım n'eyler; n'eylerse, güzel eyler..."


Azmi ders olur: Kayahan

Türkiye'nin sevilen seslerinden biri olan Kayahan da bu amansız hastalıkla örnek ve derslik bir mücadele veren isimlerden biriydi. Kayahan da bir çokları gibi bu rahatsızlığını epeyce bir süre sır olarak sakladı. Kanserle ilk kez 1990'da tanışan ve 6 ay ömür biçilen Kayahan, aradan geçen 16 yılı kendi deyimiyle dolu dolu yaşadı. Kayahan, kansere neden olarak ise 2S yani sigara ve sıkıntıyı gösteriyor. 10 yıl sonra kanserle yeniden yüzyüze gelen Kayahan, teşhislerin asla moralini bozmadığını şu cümlelerle açıklıyor: “Hastalıkların sonu ölümle de, hayatla da neticelense, sizin ve yakınlarınızın bunu doğal karşılaması gerekiyor. Ölüm de hayat gibi Allah'ın emri. Rahatsızlık dönemimde bunu hatırlayarak ayakta kaldım. Allah'a şükür ki, şu anda sevdiklerimle beraberim.” Son ameliyatını yakın bir dönemde geçiren ve sonuçlar temiz geldikten sonra derin bir oh çeken Kayahan, hayata dair yeni şarkılar söylemenin hazırlığını yapıyor.


Dostluk elinden tuttu: Osman Yağmurdereli

Objektiflere hep gülümseyerek bakan Yapımcı Osman Yağmurdereli, kansere de gülümseyince örnek isimlerden oldu.Pankreasında kitle tespit edilen Yağmurdereli, haberi doktorundan öğrendiğinde "Kader" demiş ve uzun süredir görüşmediği ablası ve eniştesini arayıp hastaneye çağırmış. Eşi Esin hanım başta olmak üzere ziyaretine koşan binlerce seveninin desteğiyle mücadeleye girişen Osman Yağmurdereli, 2 ay gibi kısa bir sürede ayağa kalkıp canlanmasının sebebinin de bu sevgi ve dualar olduğunun altını çiziyor. İşinin başına dönen sanatçı, kansere karşı soğukkanlılığını hiç yitirmeyenlerden biri.


Şimdilik yaşamayı düşünüyorum: Ufuk Güldemir

Ufuk Güldemir, kanserin tuzağına son düşenlerden biri. Kutup Ayısı avında iken rahatsızlığını hisseden ve İstanbul'a dönüşünde kanser olduğunu öğrenen Ufuk Güldemir, "Neden ben?" sorusunu kendine sormuş. Yüzleşme sırasında ölümü, yapmayı isteyip de o güne kadar yapamadıklarını düşündüğünü belirten Güldemir, kansere gazeteci olarak bakabildiğini “Gazeteci nedir ki, ölümü merak edip sorgulamıyorsa!" sözleriyle açıklıyor. Kanserle yaşamayı kabul etmeden mücadelenin zor olduğunu ifade eden Güldemir, bir röportajında "Öleceğim diye dindar olmadım, olmam." derken "Ben, ne zaman öleceğini bilen şanslı insanlardan biri olarak kabullendim kendimi. Şimdilik yaşamayı düşünüyorum. " sözleriyle moralmen çökmediğinin de altını çiziyor.


Öfkeyi yenen kazanır: Nevval Sevindi

Gazeteci-yazar Nevval Sevindi, kamuoyunun gözleri önünde verdiği mücadeleden azim, inanç ve sevgiyle başarılı çıkan diğer bir isim… Gülmenin önemini kanserle daha iyi anladığını sık sık dile getiren Sevindi, teşhis konulduğunda ağlamaya başladığını söylüyor. “Kurtulanlar, öfkesini yenenler oluyor.” diyen Sevindi'nin çare önerisi ise diğer isimlerden farklı değil: “Beyaz ekmek, şeker, tuz ve kimyasal gıdalardan kaçının. Öfkenize hakim olun. Sorunlar kaçarak çözülmez. Erken teşhis en önemli emniyettir. Kanser moral hastalığıdır. Bana moral veren insanların duaları ve her gün okuduğum Kur'an-ı Kerim oldu”


“Korkuyu kucaklamak güçlü yapar”: Sibel Kalaycı

Gazeteci Sibel Kalaycı 27 yaşında iken kanserle yüzyüze geldi. Yaşadıklarını, “Kansere Gülümsemek” isimli kitabında anlatan Kalaycı, mesleğinin gereğini de yerini getirdi ve “Türkiye'de bu hastalığa yakalanan ama imkanı olmayan” insanların hislerine tercüman oldu. "Günlerce kuyruklarda bekliyor, ancak ilaç alamıyordum. Oysa, tedavimin bir an önce başlaması gerekiyordu.” diyen Kalaycı, en olumsuz şartlarda bile gülümsenmesi gerektiğini de öğretti. Emekli olunca, Trabzon'da hep hayalini kurduğu bir ahşap ev edinen Sibel, sonra kendi ifadesiyle doğduktan 27 yıl sonra hayattan keyif almaya başladı. Sibel kanserle yaşamayı bize şu kelimelerle özetledi: “

“Çok sevdiğim bir söz var. “Korkuyu kucaklamayı öğrenirsen bu seni daha güçlü yapar” Evet, belki 5 yıldır mücadele ettiğim kanseri yenemedim. Fakat kanserin beni yenmesine de asla izin vermedim. Özellikle son üç yıldır biraz daha uzun ve kaliteli bir yaşam için aralıksız her hafta kemoterapi alıyorum. Ve bence kendi çapımda başardığım bir şey var: Korkularımı kucaklamayı, onlarla birlikte yaşamayı öğrendim. Bunu yaparken çok zorlandım mı? Tam olarak, “evet”, ya da “hayır” diye bir yanıtı yok aslında. Kolay bir süreç değildi çünkü… Bugüne kadar karaciğerimde 11 tümör çıktı…Fakat yenik düşmeyi, bir kenara çekilip depresif, mutsuz bir şekilde, sürekli yakınmayı kendime hiçbir zaman yakıştırmadım. Yürümekte, konuşmakta zorluk çektiğim anlarda bile, “Allaha şükür, daha da kötüsü olabilirdi” demeyi tercih ettim.

Bilmiyorum daha kötüsü var mı? Vardır muhakkak!

Ama şuna inanıyorum ki, nefes aldığım her an bana Allah'ın bir lütfu ve ben her anımı elimden geldiğince dolu dolu geçirmeye çalışacağım.


Maneviyat her şey: Leyla Umar

Gazeteciliğin duayen isimlerinden birisi olan Leyla Umar da bu hastalığa “Ameliyat dahi edilmesine gerek görülmeyecek derecede” yakalanmış, ama bugün tümüyle iyileşmiş isimlerden birisi. Kanserle mücadelesini sorduğumuz Umar, hayatı boyunca hep iyimser olduğunu, karnında bir ağrı hissettiğinde iyi ki başım ağrımıyor diye düşündüğünü anlattı. Kendisine teşhis konulduğu zaman kanserin ameliyata dahi gerek görülmeyecek kadar ilerlediğini belirten Umar, “Allah'a dua edip ben bunu yeneceğim diye baktım hep. Çünkü ben insanın maneviyatı güçlüyse ben yaşayacağım derse, bir şeyler yapacağım diyerek hayata tutunursa kurtulacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.


Eşler en önemli destek: Arzum Onan

Manken ve oyuncu Arzum Onan (33) da bu amansız hastalıkla girdiği yaklaşık iki yıllık bir mücadeleden gülerek ayrılan bir başka isimdi. Onan, rahatsızlığını uzun süre yakınları dışındaki insanlardan gizlerken, eşi Mehmet Aslantuğ'la birlikte verdikleri mücadelenin sonunda sağlığına yeniden kavuştuğunu "Kanseri sevgiyle, inanarak yendik" sözleriyle açıkladı. Tiroit bezlerindeki kist nedeniyle iki ameliyat geçiren Onan Allah'a şükrediyorum artık iyiyim derken, eşi Aslantuğ ise, eşinin iyileşmesindeki en önemli etkenlerden biri olarak sevenlerinin desteğini ve dualarını göstermişti. Arzum Onan, eşi Mehmet Aslantuğ ve biricik oğulları Can şimdi doyasıya gülmenin tadını çıkarıyorlar.


17 yıl önce