|

Kapitalizmin sosyalist kalesi: Küba

Dünya sistemi Castro’nun hatta Kübalıların kapitalizme, emperyalizme boyun eğmeyen iradelerini aşağılamadı aksine yüceltti... canlı tuttu... boyun eğmeyen bir halkın, gün geçtikçe nasıl kendiliğinden kapitalizmi talep edebileceğini böylece ispatladı.

Yeni Şafak
04:00 - 28/11/2016 Pazartesi
Güncelleme: 12:43 - 28/11/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
Ercan Yıldırım - Yazar


Dünya derin, büyük, ihtişamlı çelişkilerin üzerine inşa edilmiştir. Dünya “paradoksların ahengi" ile varolur. Paradokslardan bir kule kurup, onun temellerine ve zirvesine tüm muhalifleri yerleştirebilen bir sistemden, kapitalist dünya sisteminden bahsetmek gerek.



Ne güzel, ne anlamlı, ne haşmetli bir cümle: ABD'nin yanıbaşında sosyalist bir devlet kurdu!



Fidel Castro öldü, geride bir büyük romantik tarih, dünyanın her yerinde olduğu gibi kaçınılmaz sosyalist diktatörlük, memnuniyetsiz bir halk ve puro bıraktı. Dostlarının kıyısında, düşmanlarının tam ortasında her büyük devrimci gibi kendi benlik duvarlarını tahkim etti; silahlı cipin, puronun, askeri kamuflajın ve şen kahkahaların eşliğinde dünyaya devrimcilik değil ama devrimcilik miti, devrimci imgesi ithal etti. Hiçbir zaman Che'nin büyüsünü bozamadı, Che'den büyük olamadı, Che'nin karizmasına ulaşamadı.



Che'nin havai, duygusal, sinematografik duruşuna erişemedi, onun gibi bırakıp gitmeyi değil kalıp mücadele etmeyi tercih etti. Fakat başta bizim solcularımız hatta İslamcılarımız terk eden devrimci romantizmini üstün tuttu. Bir tek İsmet Özel Fidel'i Che'ye tercih etti; kalıp mücadele vermenin, uğruna savaştığın değerli inşa etmenin, en devrimci, en oturaklı, en sahici duruş olduğunu savundu. Plazalarda, belediyelerde, bankalarda hisseler, ruhsatlar, rantlar dağıtanlar hem Che'ye hem Fidel'e hem Deniz'e ağladı, ağlar gibi yaptı.



SOVYETLERDEN DAHA FAZLA DİRENEN KÜBA!


Dünya sistemi, kapitalizm yeniden organize olduğunda Soğuk Savaş ile birlikte ABD'nin tam da böğründe sosyalist bir ülkenin kurulmasına müsaade etti. Marksist alt yapıda Leninist ideolojide Fidel Castro Küba'sı, SSCB'nin uydusu olmayı kabul etti; finans kapitalin doğduğu yıllarda ABD'nin kıyısında sosyalizmle mukayese edilebilecek yeni bir imkan olarak Küba kuruldu. ABD Domuzlar Körfezi çıkarmasından şeker alımına, rafinerilerden tüketim maddelerine kadar karşılıklı ticaret ve ekonomik faaliyetlerin hepsini dondurdu. Yıllarca Küba'ya ambargo uygulandı. Kübalılar ambargolardan hiç memnun olmasalar da Castro'nun kurduğu diktatörlükte yapılabilecek bir şey bulamadılar.



Küba Sovyetlerin komünizminden çok daha ünlü, çok daha devrimci bir tutumla yıllarca direndi; ABD emperyalizmine değil ABD üzerinden kapitalizmin kendini yenileyen tutumu yerleşsin diye. Ücretlerin düşük, iktidarın güçlü, dışa açılımın mümkün olmadığı bir ülkede, sistemde kendini gerçekleştirebilecek bir milletten öte, korumayı öne alan lideri için “bir lokma bir hırka"ya katlanan halk olmayı tercih ettiler. Devrimin, sosyalizmin bir nevi yarı açlık yarı tokluk olmasına sevindiklerinden çok üzülüyorlardı.



Fidel Castro hastalanıp görevi kardeşine devrettiğine Küba “dünyaya açılma"ya başladı. Küba'da dünyanın geri kalan tamamında serbest olan, gündelik hayatı işgal eden tüketim maddelerinin çok azının serbest olduğunu öğrendik. Arabalardan telefonlara kadar her şey “eski", her şey “devrimden kalma"ydı. Devrim Küba'yı terakki ettirmemişti. Küba, komünizmin, Sovyetik komünizmin bile gelişkin tekniğinden uzakta, Che'nin öldüğü yıllarda kalmıştı.



ÇAVUŞESKU'YU ÖLDÜREN FİDEL'İ YAŞATAN SİSTEM


Kübalı belli ki kapitalizmin kendisini, kültürünü değil tekniğini istiyordu. Küba'dan dünyaya bir sosyalist, komünist modelin yayılması mümkün olmazken, kendi yerel büyümesini gerçekleştiremeyen, asgari ihtiyaçlarını karşılayamayan bu küçük ülkeden ihraç edilebilecek tek değer, genç kızların sardığı purolar ve bol bol onur, gurur, devrim hayaliydi. Kübalıların hayal etmekten başka yapabilecekleri bulunmuyordu belli ki!



Soğuk Savaş görünürde sona erip Sovyetik pakt ayrışırken halklar diktatör liderlerini, sosyalist geçmişlerini paramparça ettiler. Bunların en acısı, en kanlısı, en dramatik olanı Romanya'da Nikolay Çavuşesku'nun bir duvar dibinde kurşuna dizilen görüntüleri oldu. Rivayet odur ki Çavuşesku, uluslararası finansın, kapitalist şirketlerin yani yabancı sermayenin ülke içine girmesine, Romanya'nın emperyalistler tarafından işgal edilip, kaynakların dışarı çıkmasına müsaade etmemişti.



Çavuşesku'nun, halkının cesedine tükürüldüğü görüntüleri dünya televizyonlarında yayımlandığı günlerde Romanya çağ atlayacak kadrolara, şirketlere, zihniyete kavuşuyordu.



KAPİTALİZME MUHALEFET EDERKEN KÜBA'YI DÜŞÜNÜN!


Dünya sistemi sosyalist blok çökerken niçin Küba'nın yaşamasına göz yumdu?



ABD'nin böğründe bir sosyalist ülke, cümlesindeki efsun, devrimcilik, cazibe gün geçtikçe yerini acziyete, mağduriyete, mazlumiyete dönüştü. Sosyalist ülkeler kapitalist olup McDonalds ile Coca Cola ile buluşup “normalleşirken" fakir, ezik ama onurlu Küba halkı çağdaş kültürün nimetlerinden uzakta yaşıyordu.



Dünya sistemi dünyada bir daha kapitalizme karşı muhalif, devrimci, düşman, barbar çıkmasın diye Küba'yı yaşattı.



Dünya sistemi sosyalizmin diktatör üreten mekanizmasını beyinlere, bilinçlere kazımak için Castro Kübasının zalimliğini, faşizmini canlı, diri tuttu; Küba halkının görmediği Castro dünyanın her yerinde capcanlı ekranlara getirildi.



Dünya sistemi, sosyalist bloku dövmek için, sosyalist ihtimalin çıkmazını kanıtlamak için Castro'nun sık sık bir araya geldiği Malcolm X'in, Çavuşesku'nun akıbetine uğramasını engelledi.



Dünya sistemi Castro'nun hatta Kübalıların kapitalizme, emperyalizme boyun eğmeyen iradelerini aşağılamadı aksine yüceltti... canlı tuttu... boyun eğmeyen bir halkın, gün geçtikçe nasıl kendiliğinden kapitalizmi talep edebileceğini böylece ispatladı.



Modernleşme dünyanın pek çok ülkesinde zorla, icbar ettirerek, kırarak, köle yaparak kapitalizmi mecbur tuttu; Küba'da, kapitalizmin merkezi ABD'nin yanıbaşında bir kaç göstermelik denemenin dışında bir ülkenin nasıl kapitalizmi kendiliğinden talep eder hale geleceğini hepimize izletti. Elbette ABD'ye direndiler, elbette emperyalizme boyun eğmediler fakat sistem bu direnişten de kazançlı çıkabilme yeteneğini son ânâ kadar kullandı.



Kapitalizmden kapitalizme geçmek için sosyalist yoksunlukları tatmanın ne demek olduğunu Kübalılar üzerinden tüm dünyaya ayan beyan gösterdi, kapitalizm.



Türkiye'de Kemalist elitlerden kapitalistlere, CHP solcusundan marjinal devrimciye kadar Che, Fidel romantizmi yüksektir.



Che hatta Fidel her zaman Deniz'in, Mahir'in önüne geçer.



Che'nin kapitalistleşmiş ama pişman olmayan sol zihnindeki karşılığı bir hafta sonu gezintisi gibi, dağları bayırları dolaşmaktan öteye geçemedi. Diktatördü, totaliterdi, otoriterdi Fidel; Küba'da olunca kutsanan bu imgeler Türkiye'de pervasızca kullanıldı.



Bakmayın dünya sisteminin televizyonlarına, Kübalılar tüketim mallarını talep etseler bile “Amerikanlaşma"ya yine karşı durmayı, liderleri Castro'yu savunmayı sürdürüyorlar.



Kapitalist değerleri tümden reddedip bir lokma bir hırka demekten kaçıp eklektik bir modernleşme icat eden İslami kesim gibi solcular da Küba'dan bir şeyler öğrenmeli; aç kalsa da kendi ülkesini, liderini gavura şikayet etmeme asaletini yine de onlardan bekliyoruz.



#Fidel Castro
#Che
#Küba
#ABD
7 yıl önce