|

Kentsel alanda çatışma ve önlemler

Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya pek çok yeni gelişmelere tanıklık etmiştir. Kentlerin savaş alanı, yani çatışmaların yeni merkezi haline gelmesi de bu süreçteki yeniliklerden birisidir.

Yeni Şafak
04:00 - 27/11/2015 Cuma
Güncelleme: 23:25 - 26/11/2015 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Sertaç Canalp Korkmaz

Polis Akademisi


Her ne kadar kentsel alanda çatışmanın daha eskilere uzanan bir geçmişi olsa da, yoğunluğu itibariyle daha çok post-Sovyet dönemde dikkat çekmeye başlamıştır. Post-Sovyet dönemde ortaya çıkan diğer bir gelişme ise güvenlik algısının salt askeri olandan farklılaşan yeni bir konseptin, insanı merkeze alan bir güvenlik yaklaşımın ortaya çıkmış olmasıdır.



Kentlerin yeni çatışma alanı haline gelmesi dünyanın farklı coğrafyalarında organize suç örgütlerinden terör örgütlerine ve isyancılara kadar uzanan farklı seviyelerde karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle kentsel alanda faaliyette bulunan terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelenin ortasında kalan sivillerin durumu ise tam da bahsi geçen insan güvenliği konusunu anlatmak için dramatik bir örneklem oluşturmaktadır. Temmuz 2015 sonrasında PKK ve YDG-H terör örgütlerinin kent merkezlerini yeni çatışma olanı olarak seçmesi ise Türkiye açısından yeni bir dönemin başlangıcıdır.



KENTSEL ALANDA OPERASYONUN ZORLUKLARI


Kentsel ortamın çatışmayı zorlaştırıcı olan doğası ve taraflardan daha güçsüz olan için mekânsal bağlamda bir kolaylık sağlaması söz konusudur. Bir devlet ister kendi coğrafyasında, isterse farklı coğrafyalarda olsun kentsel alandaki çatışmanın üstesinden gelebilmenin zor olduğunu bilmelidir. Çünkü kentsel alana adım atan güvenlik güçleri, ki burada kastedilen askeri birliklerdir, vurulabilirlik konusunda açık birer hedef haline dönüşmektedirler. Karada operasyonu yürüten piyadeden ona koruma sağlayan zırhlı araçlara kadar herkesi açık bir hedef haline getiren bir mekândır adım atılan ortam. Ayrıca kentsel alanda hava desteğinin sağlanamaması veya kısıtlı olması güvenlik güçlerinin işini daha da zorlaştırmaktadır. Ancak tüm bunların da adım atılan kentlerin mimarı yapısına göre değiştiğini vurgulamak gerekir. Suruç'taki DAEŞ saldırısı sonrası çözüm sürecinin bozulmasıyla birlikte YDG-H eylemleri kentsel alanda çatışmanın tetikleyicisi olmuştur. 1984'ten bu yana PKK'ya karşı operasyonlarını sürdüren TSK, çoğunlukla kırsal alanda mücadeleye alışkın olduğu için kentsel alandaki operasyonlar konusunda ister istemez farklı bir süreçle karşılaşmakta ve basına yansıyan manzaralar itibariyle de işinin kolay olmadığı görülmektedir.



Kentsel alanda operasyon yürütmenin maliyeti kırsal alanda operasyon yürütmekten kat be kat daha yüksektir. Kentsel alanda var olan yoğun sivil nüfus, teröristlerin sivillerin arasına karışarak bu ortamdan yararlanmasına neden olurken, diğer taraftan da güvenlik güçlerinin işini dost-düşman ayrımı yapma noktasında oldukça zorlaştırmaktadır. Güvenlik güçlerini çok titiz davranmaya sevk eden bu süreçte ise en önemli unsur olarak karşımıza çıkan şeyin istihbarat ve hedef tespit/teşhis mekanizmasının kesintisiz işlerliğidir. Ayrıca askerin bu noktada çatışma ortamına dair kültürel açıdan bilgi sahibi olması, iletişim itibariyle kullandığı dili, medya yönetimi ve sivil halkla olan teması gibi unsurlar da operasyonlar esnasında işini kolaylaştırabilecek ve süreci başarıya taşıyacak olan noktalardır. Ancak bu süreci inşa etmek ise söylenildiği kadar kolay olmamaktadır. Hele ki pek çok yerleşik tabunun bulunduğu TSK açısından çok daha zordur.



KENTSEL ALANDA ÇATIŞMA VE GÜVENLİK


Kentsel alandaki çatışmaların güvenlik alanında da etkileri söz konusudur. 1994 yılında literatüre kazandırılan insan güvenliği kavramı, güvenliğe yönelik devlet merkezli anlayışa alternatif olarak insan merkezli bir anlayışla ortaya çıkmıştır. Bu yeni yaklaşım çerçevesinde yaşanan çatışmaları ele aldığımızda sivillerin yaşadığı alanın tamamen tehdit altında olduğu karşımıza çıkmakta ve insana ait olan her şeyin çatışmalardan etkilenmesi söz konusudur. İnsan güvenliği kavramı; bireylerin kendisinin ve bulunduğu ortamın fiziki güvenliğini, ekonomik güvenliğini, bireyin gıdaya erişebilmesini, bireyin ve bulunduğu ortamın asgari sağlık koşullarına sahip olmasını, bireyin bulunduğu mekânsal ortamın çevresel tehditlerden ve tahribattan uzak olmasını, sahip olduğu ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam ettirilebilmesini ve insan haklarının bulunduğu bir siyasal sistem içinde yaşayabilmesini kapsayan geniş bir perspektife sahiptir.




#güvenlik alanı
#operasyon
#Post-Sovyet dönem
8 yıl önce