|

Kiralık değil

Kiracı ve ev sahibi arasında yaşananlar Türk edebiyatına da konu olmuştur. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak ve Memduh Şevket Esendal’ın Ayaşlı İle Kiracıları adlı eserleri Nuri Pakdil’in “Kiracılar ki envai türlüdür” sözünü doğrular.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/10/2016 Çarşamba
Güncelleme: 19:22 - 11/10/2016 Salı
Yeni Şafak
ARİF AY


KİRACILAR Kİ ENVAİ TÜRLÜDÜR DELİ GÖMLEKLERİ GİY ÇIKART İMA


Sevinçlerinde zincir tütsülü bakışları


Ödedikçe kirayı sırtüstü yatışları (*)



Kiralık ya da kiracılar dendiğinde Türk edebiyatında şu iki eserin akla gelmemesi imkânsız: Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Kiralık Konak ve Memduh Şevket Esendal'ın Ayaşlı İle Kiracıları. Nuri Pakdil'in “Kiracılar ki envai türlüdür” sözünü doğrulayan bu iki eser, aynı zamanda toplumdaki çözülüşe ve çöküşe kira olgusu üzerinden ayna tutmalarıyla da önemlidir.


Memduh Şevket Esendal'ın Ayaşlı ile Kiracıları romanı şöyle başlar: “Yeni yapılmış büyük bir apartımanın dokuz odalı bir bölüğünde oturuyoruz. Bu bölüğü, Ayaşlı İbrahim Efendi adına biri tutmuş, isteyenlere oda oda kiraya veriyor. Odalar, loşça bir koridorun iki yanına sıralanmış, dizilmiş. Koridorun en sonunda banyo odasıyla mutfak var. Benim odam, koridora girince sağdan birinci kapı.


Ev sahiplerinin bitmek tükenmek bilmeyen karı koca kavgalarını, kontrat bitsi diye, altı ay çekip oturduğum eski odamın günü yaklaştıkça sevinerek kendime yeni, temiz bir oda ararken dışarıya giden bir arkadaşım bana bu yeni odayı bırakınca çocuk gibi sevindim ve hemen o gün, eşyamı toplayıp buraya taşındım.”







KİRACI HİKAYELERİ


Kiralık Konak'ta Naim Efendi, konağı kiraya vermeye karar veren hemşiresi Selma Hanımefendi'yi kararından vazgeçirmek için ne diller döker: “Konağı kiraya verip hemşiresinin yanına taşınmak bahsi çıktığı günden beri, Naim Efendinin rahatı, huzuru büsbütün kaçtı. Selma Hanımefendinin kararı o kadar katiydi ki, hiçbir mazeretle bunun önüne geçmek kabil olmuyordu. Naim Efendi: 'Burada doğmuşum, burada yaşamışım, ihtiyarlamışım! Nasıl bırakır giderim?' diyordu.


Hemşiresi cevap veriyordu: 'Göreceksin, bu konaktan çıkar çıkmaz her şey öyle bir yoluna girecek ki! Bütün uğursuzluklar bu evden geliyor.'



Naim Efendi konaktan çıkmamak için daha mühim sebepler buldu. Dedi ki: 'Ben buradan çıktığım gün ölürüm. Kabil değil, dayanamam, ölürüm.'


Selma Hanımefendi buna karşı şöyle cevap verdi: 'Burada, fareler, örümcekler ortasında yapayalnız öleceğine, benim yanımda, benim gözüm önünde ölürsün!'



Biçare ihtiyar, bu çelikten irade karşısında ne yapacağını bilemedi, mukavemeti kırılmak üzereydi; birden hatırına bir hile geldi; sonuncu defa olarak büyük bir lando içinde kendisini almaya gelen hemşiresine dedi ki: 'Hemşire, birkaç zaman daha burada oturmaya mecbur olacağım. Ciheti askeriye ne kadar boş ev bulursa derhal işgal ediyormuş; şimdi burasını da boş bırakırsak diğer evler gibi hemen askerler yerleşecek. Ondan sonra ise evin ne satılmaya ne de kiralamaya hayrı kalacak. Binaenaleyh ben düşündüm, taşındım. Bizim Hasan Ağa ile de uzun uzadıya görüştük. Nihayet şuna kara verdik: Evvela konağı el altından iyi bir fiyatla kiraya vereceğiz, sonra da size taşınacağım.'



Bu kuvvetli mantık ve maddi zaruret önünde her şeyden evvel tedbirli ve hesaplı bir kadın olan Selma Hanımefendinin iradesi kırılıverdi: 'Ha, bakınız, buna diyeceğim yok, buna akan sular durur,' dedi, 'fakat çarçabuk bir kiracı bulmalı, çarçabuk.'


Biz iki romandan bahis açtık ama Nuri Pakdil'in kiracılık hayatı (hala sürüyor) birkaç cilt romanı geçer. Bu yüzden de kiracı-ev sahibi psikolojisini en iyi bilen insanlardan biridir.



EN BÜYÜK DAVAMIZ


Kiracılar ayrı bir dünya, ev sahipleri ayrı bir dünya. Bu iki dünyanın bir araya gelmesi, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmış karı-kocanın bir araya gelmesi kadar zordur.



Bir kere kiracı, zaman dilimi olan aydan yer en büyük zokayı. Onun için ay çabuk geçer. Başını çevirmeden aybaşı gelir. Kirayı kazasız belasız ödemenin neticesinde duydukları sevinç bile sınırlıdır. Büyük bir yükten kurtulmanın verdiği rahatlamanın sonucunda sırtüstü yatışın bile keyfine varamazlar. Tutsaktır sevinçleri, çünkü hızlı geçtiğine inandıkları zaman dilimi bir zincirdir bileklerinde. Kiracılık bir esarettir onlar için. Gözlerinde esir insanın bakışı vardır: Hüzün, öfke, hasret karışımı bir bakış. Nuri Pakdil, bunu 'tütsülü bakış' olarak betimler. Bu durum, çoğu zaman 'tütsülü bakış'ın çok ötesine geçer. Her aybaşı, onlar için delilik sınırını zorlamak anlamına gelir. 'Deli gömlekleri giyip çıkartmaktır' bir bakıma aybaşları.



Ülkemizde kira ve kiracılık toplumsal sorunların en çetrefillilerinden biridir. Mahkemelerin arşivini öteki davaların dosyalarından çok, ev sahibi-kiracı anlaşmazlığı dosyaları doldurur. Keza, alacak-verecek davalarında da icra işlemleri yine en çok kiracılar üzerinde yapılır.







Ev sahibinin gözünde kiracı, kiracının gözünde ev sahibi başlı başına patolojik bir hadisedir. Kirayı hiç aksatmadan zamanında ödeseniz bile, ev sahibinin gözünde onun himmetiyle ona sığınmış birisiniz. Size evini lütfetmiş havasındadır hep. Ödediğiniz kira hiçbir zaman evinin karşılığı değildir. Kimi ev sahipleri yıllık kira artırımını kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak görür ve üç ayda bir altı ayda bir kapıya dayanıp oğlum evlenecek, yurt dışından damadım gelecek numaralarıyla kirayı artırmak isterler. Hele de çok çocuklu bir kiracıysanız ev sahibinin rüyalarına girer, korku filmi seyretmiş çocuklar gibi uykularının bölünmesine sebep olursunuz. Kiracılar ise ev sahiplerini aç gözlü, kendilerinin iliğini kemiğini emen biri olarak görürler. Onlar için en muteber ev sahibi uzakta oturan, hatta başka şehirde, daha da kaymaklısı yurt dışında olanlardır. Her yılbaşı kira artışını onların vicdanına havale edenlerse evliya ev sahipleridir.



ÖĞRENCİLİK HATIRALARI


Öğrencilik yıllarımdan beri uzun süre kiracı olduğum için kiracı-ev sahibi ilişkisine dair yaşanmış komik, trajik, trajikomik vakalara tanık oldum. Öğrencilik yılarımızda bekâra ve öğrenciye ev verilmezdi. Yanımıza okuldan kız arkadaş alarak nişanlı görüntüsüyle kiralık ev aramaya çıkardık. Bir seferinde üç dört arkadaş bir evi kiralayıp yerleşmiştik ki ev sahibi teftişe geldi. Salondaki, odalardaki kitapları görünce adamın nevri döndü. “Siz benim evimi çökerteceksiniz bu kitaplar ne!” diyerek kısa zamanda evi boşaltmamızı istedi. Bir yakınımız ev sahibi kiracısının evi tahliye ederken taktığı musluğu söküp götürdüğünü ve evi su bastığını anlatmıştı.


Velhasılıkelam sosyal devletin en öncelikli işlerinden biri de vatandaşlarını konut sahibi yapmak, onları kiracılıktan kurtarmaktır. Yoksa, Nuri Pakdil'in dediği gibi kiracılar deli gömlekleri giyip çıkartmaya, ev sahipleri de mahkeme kapılarını aşındırmaya devam edeceklerdir.


(*)Osmanlı Simikçiler Kasidesi / XIII


#Kiracı
#Yakup Kadri Karaosmanoğlu
7 yıl önce