|

Kırım’ın yazılmamış aşk öyküsü

Türk Edebiyatı’nın emektar kalemlerinden Sevinç Çokum, yeni kitabı “Gözyaşı Çeşmesi - Kırım’da Son Düğün”de tarihi karakterleri kurguyla buluşturuyor. Kırım Han’ı Giray, kalbini kaptırdığı Dilara için bir çeşme yaptırır. Çokum, Rus yazar Puşkin’e de ilham veren bu çeşmenin hikayesini kendi üslubuyla anlatıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/01/2017 Çarşamba
Güncelleme: 21:24 - 10/01/2017 Salı
Yeni Şafak
ZEYNEP ZELAN


Dağlar, ovalar şahittir. Gökte uçan kuşlar, dereden akan sular, her şeye, herkese rağmen, hayatta hiç savaş yokmuş, ölüm yokmuş, acı yokmuşçasına inadına açan güller şahittir. Hansaray'ın duvarları, dili olsa neler anlatacak duvarları şahittir. Buradan bir yiğit geçti. Memleketi, vatanı ve halkı için gözünü budaktan sakınmadı, adalet yerini bulsun, kimsenin kimsede hakkı kalmasın istedi. Yaşı kırkı geçmiş, iki evlat sahibi, zevcesini kaybetmiş koskoca han Kırım Giray, kalbini bir sevdaya yenik düşürdü. (Modern zamanların deyimiyle) “ve olaylar gelişti”.



Kimi zaman tarihin zengin ve engin sayfalarından gün yüzüne çıkmamış öyküleri kendine has üslubu ile okurla buluşturan, bunu yaparken tarihle kurguyu harmanlayan yazar Sevinç Çokum bugün halen yazmaya ve üretmeye devam ediyor. Çokum'un, son kitabı “Gözyaşı Çeşmesi-Kırım'da Son Düğün” yine sırtını tarihe dayayan bir roman çalışması. Yazarın daha önce “Hilal Görününce” adlı romanında da geçen Gözyaşı Çeşmesi bu kez başka bir eserin ana konusunu oluşturmuş.



KALBE SÖZ GEÇMEZ


Kitap, Evliya Çelebi'nin “Hükümdarlık ilminde üstattır” dediği Gazi (Hacı) Selim Giray'ın torunu olan Kırım Giray Han'ın hayatının son demlerini konu ediniyor. Tarih boyunca Ruslarla mücadele etmiş, sürgünler, savaşlar görmüş Türk yurdu Kırım'ın bugün bile halen anılan hükümdarlarından olan han, zekası ve bilgisiyle topraklarını korumayı başarmıştır. Sanata meraklı, sanatçıya önem veren, himayesinde kim varsa rütbesine bakmadan gerektiğinde dinleyen Kırım Giray Han çıktığı seferlerden birinde Lehistanlı bir güzel ile karşılaşır. Kendini sarayda çalışan biri olarak tanıtan han, misafir olduğu evde çalışan Maria'yı görünce adeta kalbinden vurulur. Yaşı kırkı aşmış, ilk eşini kaybetmiş, artık memleketi ve topraklarını korumaktan başka düşüncesi olmayan bir handır. Ancak kısa süreliğine gördüğü on sekiz yaşındaki Maria, “Tatar kızlarının arasında inceliği ve sarışınlığıyla hemen seçiliyordu. Narinliğine göre ağır yükleri kaldırıp indiriyor, bakırlarla su taşıyordu.” Daha sonra Maria'yı tekrar görmeye gelen han, bu kez ne hissettiğinden emin olur. Olur olmasına da onun han olduğunu bilmeyen bu güzele kendini nasıl ifade edecektir? Sevdiği kadını zorla himayesine almak istemez. Kendi isteğiyle yanında kalsın, kendi isteğiyle eşi olsun ister.



Maria büsbütün allak bullak eder koskoca Han'ı. Kalbine söz geçiremedikçe kendini de tanıyamaz olur. “Kırım Giray, Maria diye hiç tanımadığı bir kızı aklından çıkaramayan bir romantik mi, vuruşmalarda çatışmalarda ölümle yüz yüze kılıç sallayan adam mı? Hikmetli sözlerle ruhunun derinliklerini keşfetmeye çalışan bir felsefeci mi? Belki de hepsi...”



Romana eşlik eden diğer önemli karakterlerden Kırım Giray'ın “südanay” dediği sütannesi Tefek hanım, onun çocukluğu ve gençliğine tanıklık etmiş, adeta ona annesi kadar yakın olmuştur. “Ne tuhaf yaşamanın sıcak yanıydı südanay, içinin neşesi, anne yokluğunun üzerindeki egemen kadın. Olmasa ne yapardı han, herkesin fark etmediği, belki de üstünde durmadığı bir bağın taşıyıcısıydı sütannesi.” Südanay Maria'yı rüyasında görür ve bunu han ile paylaşır. Maria'ya olan hislerinden kimseye bahsetmeyen han, bu rüyayı önemser ve sonrasında bu konuda hep südanaya danışır, onun sözünü dinler.


Maria'ya “Dilara Bikeç” diye hitap eden Kırım Giray, hayatı boyunca zorba bir hükümdar olmaktan kaçınmıştır. Aşkı için de aynı hassasiyeti gösterecek uzun süre Maria'ya açılmayacaktır. Bir yanda aşkı vardır, diğer yanda hanlık gururu. Gururu ile kalbi arasında kalır. Diğer taraftan çıkması gereken seferler, koruması gereken bir halk vardır. Soğuğa, karanlıklara, buza ve Kırım'ın çetin dağlarına rağmen… Sefere çıkmaya, savaşmaya devam eder. Kalbinde Dilara…







BENİM YERİME MERMER AĞLASIN


Kırım Giray Han, Dilara'sı için Gözyaşı Çeşmesi'ni tasarlarken “Usta, öyle bir çeşme tasarlasın ki benim yerime mermer ağlasın ve gözyaşlarım o kurnadan o kurnaya ses vererek damlasın!” demiştir. Peki Giray han, ne olmuştur da Dilara için bu çeşmeyi yaptırmıştır. Cevabı tabii ki romanda saklı.



Sayfa sayısı bakımından oldukça hacimli olan kitap, tarihseverler tarafından da okunmaya değer. Kırım Giray'ın tarihçi Samur Bilge hoca ile olan sohbetleri ile de Kırım'ın tarihi hakkında bilgi veriliyor. Samur Bilge, “..tarihi kendi tanıklık ettiği zamanların içinden doğan görüş ve duyuşlarıyla anlatıyordu. Sadece tarih anlatıcısı değildi Samur Bilge güngörmüşlüğünden kattığı kendi iç hesaplaşmalarıyla edindikleri de anlattıklarının içeresine sinmişti.” Atalarının, dedelerinin Kırım için göze aldıklarını, atlattıkları badireleri hocasından öğrenen han, zaman zaman onunla fikir ayrılığına da düşer. Bir yerden sonra artık kendi kararlarını kendi vermesi gerekir ve Kırım ve çevresini korumak için elinden geleni ardına koymayacaktır.



Kitap her ne kadar gerçek bir hikayeye, hatta farklı versiyonları olan bir aşk efsanesine konu olmuş olsa da okurlara tavsiyemiz kitabı okumadan önce Kırım Giray ve Gözyaşı Çeşmesi hakkında bilgi edinmemeniz olur. Heyecanını kaybetmeden hikayeyi okuyarak Giray hanın hem bir han hem de bir insan olarak hissettikleri, çelişkileri ve duygularına tarafsız bir şekilde tanıklık etmiş olursunuz. Sonrasında zaten çeşmeyi ve gerçek hikayesini merak edip bol bol okuyabilirsiniz. Ama önce romanla Kırım dağlarına gidip Bahçesaray'a, Kavuşan'a, Altınmescit'e doğru Kırım Giray ile yol alın. Aşkın, gururun, inkitamın, savaşın ve memleketi memleket yapan şeylere şahit olun.



Bugün Ukrayna'nın Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde bulunan Bahçesaray şehrinde Kırım Giray han ve daha nice Kırım hanlarına evsahipliği yapmış Hansaray pek çok kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 19. yüzyılın başlarında Kırım'a sürgüne gönderilen Rus şair Puşkin bu çeşmeyi görür ve adına bir şiir kaleme alır. Kırım Giray ve Dilara Bikeç adına çeşmeye biri sarı, biri kırmızı iki gül bırakır. Bugün halen çeşmeye her gün iki taze gül konulmaktadır. Puşkin'in çeşmeye verdiği önem sayesinde Rusya pek çok yerin adını Rusçaya çevirirken Bahçesaray'ın adını Türkçe aslına uygun olarak bırakmış. Kırım Giray ve Dilara/Maria'nın aşkları hakkında pekçok rivayet mevcut olsa da gerçekleri tek bilen bugün halen hayatta olan Hansaray'ın duvarları olsa gerek.



• • •


Gözyaşı Çeşmesi - Kırım'da Son Düğün


Sevinç Çokum


Kapı Yayınları


2017


464 sayfa




#Türk Edebiyatı
#Sevinç Çokum
#Kırım’da Son Düğün
#Gözyaşı Çeşmesi
7 yıl önce