|

Klasik müziğimizin yakın tarihi

Hülbe Yayınları arasından çıkan “Münip Utandı: Bir Meş’aledir” günümüz Klasik Türk Müziği sanatçısı Münip Utandı’nın söyleşilerinden oluşuyor. Fatih Erbaş’ın yayına hazırladığı eser Utandı’nın kişisel yaşamının yanı sıra ülke tarihi hakkında siyasi ve sosyolojik açılardan da farklı bir okuma sunuyor.

Yeni Şafak
04:00 - 24/02/2017 Cuma
Güncelleme: 23:41 - 23/02/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Klasik müziğimizin yakın tarihi.
Klasik müziğimizin yakın tarihi.
SELÇUK KÜPÇÜK


Müzikal tarihimiz üzerine ortaya konan metinler sadece belirli bir sanatsal birikimin kayıt altına alınması anlamına gelmiyor. Oradan dönemsel olarak Türkiye'nin sosyolojik, estetik ve hatta siyasal verilerine de pekâlâ ulaşabilmek mümkün. Ancak hem genel anlamda hatırat yazma geleneğinin geçmişten günümüze istenilen düzeyde olmaması hem de özel manada müzikal şahsiyetlerin kendi dönemlerine yönelik tanıklıklarını, kanaatlerini bir vesika biçiminde arkadan gelecek kuşaklara bırakmaması sonucu araştırmacılar için tarihin belli aralıklarını aydınlatacak çözümlemelere ulaşmanın güçlüğü tartışma götürmez. Çok daha gerilere ilişkin bir tarihsel kazı yapmaya yöneldiğimizde ise kronoloji bir noktadan sonra muğlaklaşıyor. Hususen nota yazma pratiğinin ve bu pratik bağlamında ortaya konan eserlerin kaybolmayacak biçimde kayıt altına alınması sürecinin dahi bizim müziğimiz açısından çok geç tarihlere denk düştüğünü belirtmemiz gerekli. Meşk geleneği üzerine oturan ve usta-çırak ilişkisi halinde şekillenerek yazıya (nota altına alma) ihtiyaç duymayan böylesi bir geleneğin kendi içine yönelik felsefi, ontolojik derinlikleri olduğu gibi, meşk halkasının modern zamanlara doğru yavaş yavaş ortadan kalması sonucu çoğu eserin de notaya (yazıya) alınmadığı için kaybolup gittiğine şahit oluruz. Müzikal şahsiyetlerin hatıratlarını yazmamaları da bu kayıt altına almama meselesinin bir başka tezahürü.



MODERNLEŞMENİN SİMGESİ


Elimizde eğer bu tür metinler yeteri kadar olsa idi, Klasik Türk müziğinin gelişim dönemlerinin bütün detaylarını, bu detaylarda saklı sosyolojik, psikolojik, tarihsel ve hatta siyasal verileri elde edip çok daha tatmin edici çözümlemeleri yapma imkânımız olurdu. Klasik Türk Müziğinin tarihsel gelişimi konusunda ortaya konan metinlerin çok gerilere gidememesi sonucu mesela Batılı seyyahların gezi notlarından ya da yine Batılı bürokratların Osmanlı topraklarındaki izlenimleri içerisinde eğer yer bulmuş ise böylesi gözlemleri bir veri olarak çıkıyor karşımıza. Mesela Klasik Türk müziği enstrümanları üzerine ortaya konan ilk bilimsel eserin bir Batılı tarafından yazılmış olması bu açıdan manidardır. Osmanlı-Türk modernleşmesinin en simgesel alanlarının başında müzik kurumlarının geldiğini ve takip eden zaman dilimi içerisinde Cumhuriyet devrimlerinin yine “müzik inkılâbı" adı altında müdahaleci yaklaşımın sergilediğini hatırlarsak, müzik-toplum-devlet ilişkisinin çözümlenmeye muhtaç yönleri bulunduğuna dair çok şeyler söylenebilir. Bütün bu süreç boylamınca müziğin mekânlarına ve kurumlarına yönelik kimi zaman “yenileşme" kimi zaman ise “yok sayısı", yasaklayıcı devlet tutumlarının, mesleki çevrede ve toplumda meydana getirdiği etkinin boyutlarını çoğu zaman ya romanlara yansıyan anlatımlardan ya da çok nadir sayıdaki hatıratlardan elde edebiliyoruz.







1950'LERİN TÜRKİYE'Sİ


Günümüz Klasik Türk müziğinin önemli solistlerinden Münip Utandı'nın, Hülbe Yayınları tarafından okura sunulan ve kendisi ile yapılmış söyleşilerden oluşturulmuş “Bir Meş'aledir" isimli kitabı, bahsettiğimiz ve çok az örneği mevcut bu hatırat külliyatına katkı sunan önemli bir çalışma. Fatih Erbaş tarafından yayına hazırlanan eser, Utandı'nın Antakya'da geçen çocukluğundan başlayarak Üniversite okumak için İstanbul'a gelişi ve orada irtibat kurduğu müzikal çevre ile şekillenen hayat hikayesini merkez alıyor. Tabi bu sadece günümüz müziğinin bahsi geçen önemli sesinin kendi kronolojik öyküsü değil. Aynı zamanda 1950'lerden günümüze değin Türkiye'nin geçirdiği sosyolojik, kültürel dönüşümü, bu dönüşüme eşlik eden müzik çevrelerinin içerisinde bulunduğu durumu da kayıt altına alması bakımından kıymeti tartışılmaz anekdotlar okuyoruz kitapta. Özellikle Nevzat Atlığ Hocanın klasik müziğimizin kurumsallaşması ve genç yeteneklerin bu kurumsallaşma içerisinde kendilerine yer bulabilmesi için ortaya koyduğu gayretlere dair Utandı'nın kişisel tanıklıkları, saz sanatkârından solistine kadar koro içerisinde adeta kuşaktan kuşağa devreden saygı ilişkisi, yakın zamanlara kadar musıkişinas isimlerin ev toplantıları vesilesi ile bir araya gelerek geleneği yaşatma çabasından, yurt içi ve yurt dışı koro konserlerindeki önemli hadiselere kadar birçok olay bu kitap üzerinden tarihe not düşülüyor.



FARKLI İSİMLERİN ORTAK BEĞENİSİ


Kitabın sonundaki “Hakkında Yazılanlar" bölümünden de anlaşılacağı üzere salt Nevzat Atlığı, Alaeddin Yavaşça gibi müzikal şahsiyetler değil, sesi ve yorumu üzerine Turan Yazgan'dan Server Tanilli'ye, Tarık Buğra'dan Evin İlyasoğlu'na kadar farklı entelektüel gelenekleri temsil eden isimlerin hepsi Münip Utandı'nın icrası hususunda ortak beğeni ortaya koyarak bir hakkı teslim ediyorlar.


#Hülbe Yayınları
#Klasik Türk Müziği
#Münip Utandı
7 yıl önce