|

Körfez’de yaşanan krizin stratejik çözümü

Körfez ülkeleri arasındaki anlaşmazlığa, sorunlarımıza tarih boyunca ilk kez halklarımızı bulaştırdık. Bunun psikolojik etkisi halklarımızı uzun yıllar boyunca etkileyecektir. Bundan dolayı; bu krizi tırmandırmak veya çözümünü ertelemek, halklarımızın arasındaki bölünmeyi büyütecektir. Gelecekte Körfez işbirliğini ve ortaklığını zedeleyecek duruma da getirebilir.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/06/2017 Pazar
Güncelleme: 06:51 - 18/06/2017 Pazar
Yeni Şafak
​Körfez’de yaşanan krizin stratejik çözümü
​
​Körfez’de yaşanan krizin stratejik çözümü ​
DR. Nayef Bin Nahar-
Katar Üniversitesi Yüksek Öğretim ve Bilimsel Araştırmalar Faktültesi Dekanı

Bugün gündemde olan dosyalar, Körfez krizinin asıl problemi değildir. Bu dosyalar sadece gerçek problemin bir etkisidir. Bu problem ise iki meseleden oluşmaktadır:

Birinci mesele: Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi arasındaki bölge güvenliği konusunda bir anlaşmanın olmaması. “Düşman kimdir?” sorusu üzerine bölge güvenliğini belirleyecek bir cevap bulunmuyor. Konseyin, düşman belirlediği bazı ülkeleri diğer ülkeler dost belirleyebilir. Düşman-dost tanımında halen bir fikir birliğine ulaşmamışken, nasıl güvenliği güçlendirecek veya zedeleyecek unsurları belirleyebiliriz?

İkinci mesele: Körfez ülkelerinin politikalarında paremetrelerin veya değişken unsurların belirgin olmaması. Bir ülkenin parametrelerim diye tanımladığı unsurların bir süre sonra değişken hale geldiğini görebiliriz. Bunun tersi de söz konusudur.

Yukarıda söz ettiğimiz iki mesele, Körfez ülkeleri arasında ardarda yaşanan krizlerin omurgasını teşkil etmektedir. Bu iki sorunu çözümlemekle başlamayan harhangi bir girişim, bu krizin stratejik değil geçici çözümü olacaktır. Bölgesel güvenliğini tanımlamadan ve parametrelerin standartlarını belirlemeden stratejik bir çözüme ulaşmamız mümkün olmayacaktır.

PARAMETRELERİN
ÇERÇEVESİNDE ÇÖZÜM
SEÇENEKLERİ

Politikada iki ayrı bölge vardır:

Birinci bölge: Parametreler ve ilkeler bölgesi. Şartların değişmesiyle değişmeyen, ülkelerin hiçbir şekilde ödün vermeyeceği ve o onlar için risk alabileceği veya o ilgileri korumak için savaşmayı dahi göz önünde bulunduracağı meselelerdir.

İkinci bölge: Değişkenlerin bölgesi. Ülkelerin bir çıkar veya maslahat üzerine tutunduğu söylemlerdir. Bu söylemelerin çıkarın gerektirdiği şekilde kısa süreli olması veya parametrelerin bölgesini etkilemeyeceği şekilde uzun süreli olması gözetilebilir. Bu bölgenin ve unsurun en önemli özelliği ise, tutumu sırasında ilkelere ve paramatlere zıt bir yerde konumlanmamasıdır.

Tarih boyunca sadece parametrelerden oluşan politika olmamıştır. Aynı şekilde; sadece değişken unsurlardan oluşan bir siyasi örnek de bulunmamıştır. Peygamber Efendimiz'in kurduğu devlet yapısında parametreler ve değişkenler arasında belirgin bir çizgi vardı. Bu çerçevede El Hüdeybiye Barış Anlaşması'nı örnek gösterebiliriz. Peygamber Efendimiz'in anlaşma esnasında vazgeçtiği unsurların tamamının ilkeler ve parametreler olmayıp, müzakereye açık değişkenlerden olduğunu gözetebiliriz.

Bugün yaşanan Körfez krizi de birçok dosyaya bağlıdır. Söz konusu ülkeler Katar’dan bu dosyalardan vazgeçmesi için talepte bulunuyorlar. Katar ise –En azından şimdilik- vazgeçmeyeceğini belirtiyor.

Bu minvalde önümüze iki soru çıkıyor:

Birinci Soru: Katar’ın benimsediği tutumlar, parametreler çerçevesinde mi yoksa değişkenler çerçevesinde mi değerlendirilir?

İkinci Soru: Krize neden olan dosyalar, Katar’a baskı uygulayan üç ülkenin parametrelerinden mi sayılıyor ki de Katar’a ambargo uygulanıyor? Yani: Katar ona ambargo uygulayan üç ülkenin ilkelerini mi ihlal etti?

Cevap: Hayır. Söz konusu anlaşmazlığı tetikleyen meseleler, ne Katar’ın ne de Katar’a ambargo başlatan üç ülkenin dış politikaları ilkelerinden veya parametrelerinden değil.

Katar politikasına değinmek gerekirse, bu meseleler ülkenin politikasında hayati önem arz etmiyor. Bu meseleler ülke çıkarı açısından esas sayılmamakta. Sadece geçici maslahata bağlı olup, şartların değişmesiyle değişecektir. Bunun en önemli göstergesi ise; krizin patlak vermesinden bir kaç gün öncesinden Katar’ın bu meseleleri gözden geçirme girişimidir. Lakin ambargonun uygulanması bu çalışmaları askıya alınmasına neden oldu.

Katar’a ambargo uygulayan üç körfez ülkesi açısından değerlendirmek gerekirse; söz konusu meseleler onların açısından da parametrelerin çerçevesinde değerlendirilemez. Söz konusu ülkelerin bazılarının, yakın zamana kadar Katar’ın benimsediği tutumların aynısını benimsemeleri bunun kanıtıdır. Bu meselenin değişken ve çıkara dayalı olduğunu göstermektedir.

AMBARGOCU
ÜLKELERE ÇAĞRI

Bu hususta; tüm ülkelerin anlaşmazlığa neden olan dosyalar üzerinden, müzakere ve diyalog kanallarını açmaları gerektiği gibi, ortak değerleri ve ilkeleri gözardı edip, değişken ve önem teşkil etmeyen meselelere de gerektiğinden fazla ilgi göstermemeleri gerekmektedir.

Bu vesileyle iki çağrım olacak:

Birinci çağrı; söz konusu ambargoyu başlatan üç körfez ülkesinin karar sahiplerine:

Körfez ülkeleri arasındaki anlaşmazlığa, sorunlarımıza tarih boyunca ilk kez halklarımızı bulaştırdık. Bunun psikolojik etkisi halklarımızı uzun yıllar boyunca etkileyecektir. Bundan dolayı; bu krizi tırmandırmak veya çözümünü ertelemek, halklarımızın arasındaki bölünmeyi büyütecektir. Gelecekte körfez işbirliğini ve ortaklığını zedeleyecek duruma da getirebilir.

Bu krizin çözümünde güç kullanılması durumunda, bu durum ülkelerimizi gelişen ve yükselen ülkelerden, düşkün devlet (Failed state) konumuna düşürecektir. Çünkü askeri gerilim, devletten bağımsız silahlı grupların ortaya çıkması için gereken zemini hazırlar ve merkezi yönetimin kaybına yol açar.

Buna bağlı olarak, liderlerin arasında yaşanan anlaşmazlığın, reel anlamda kişisel olmasına rağmen, neticelerinin de kişisel kalmayacağını fark ederek, bu krizin faturasını bölge halklarına ödetmemek gerekir.

İkinci çağrı, Katar’ın karar sahiplerine:

Katar’ın karar mekanizmasını belirlemeden önce üç meseleye dikkat etmesi gerekir:

Birinci mesele: Katar’ın anlaşmazlığa yol açan söylemlerini ve tutumlarını gözden geçirmesi gerekmektedir. Ben Katarlı araştırmacı olarak -gördüğüm kadarıyla- bu tutumları devam ettirmeyi gerektiren bir durum bulamamaktayım. Bu tutum; Katar’ın dış politikasında sadece maddi ve manevi bir yük teşkil edecektir.

İkinci mesele: Söz konusu meselelerin ambargo sırasında gözden geçirilmemesi gerekir. Krizlerin ve baskıların sürecinde değiştirilen veya düzeltilen söylemler, geri adım sayılacaktır. Uygulanan ambargo tehdit niteliğindedir, tehdit sürecinde geri adım atılması; boyun eğmek, müzakere sürecinde ise; politika tekniğidir.

Üçüncü mesele: Katar’ın tavrının krizin dindirilmesi yönünde olmasıdır. Karşılıklı atışmalardan ve kışkırtmalardan uzak durmasıdır. Katar’ın bu aşamada bu çizgide ilerlediğini görüyoruz. Bir kaç gün önce devlet tarafından yayınlanan açıklama da bunun göstergesidir.

#Körfez
#Kriz
#Katar
#Ambargo
7 yıl önce