|

Kudüs bizim neyimiz olur?

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/12/2017 Pazartesi
Güncelleme: 00:44 - 11/12/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Yrd. Doç. Dr. Ümmet ERKAN - BARTIN Üniversitesi

Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

Kudüs yani “Darüsselam” (Jarusselam) selam, barış ve İslam yurdu. Gökyüzünde inşa edilip yeryüzüne kondurulan şehir. İbrahimi dinlerin kutsal mekânlarını barındıran mucizevi şehir. Her bir taşı, toprağı, duvarı, surları üzerlerinde peygamberlerden izler taşıyan, harcı sevgiyle karılmış şehir. Tarih boyunca İbrahimi dinlerin birlikte ibadet ettiği, çan sesinin ezan sesine karıştığı Allah’a adanmış şehir. Sesler ve nefesleri Allah’a yakınlaştıran, zeytin ağaçlarının gölgesinde bir kandil gibi yanan şehir.

Davud ve Süleyman peygamberlerin egemen olduğu, Hz. İsa’nın havarileri ile dolaştığı, Hz. Muhammed’in namaz kıldığı şehir. İşte “Ağlama Duvarı”, işte “Beytüllahim Kilisesi” işte “Mescid-i Aksa.” Kudüs’e sahip olunmaz, Kudüs’e hizmetkâr olunur. Kudüs’ün hizmetkârı bu kadim dinlerin inananlarını korur ve kollar. Kudüs’e hadim olmak Allah’ın dinine hadim olmaktır. Kudüs, İslam’ın binlerce yıllık serencamını anlatan bir kitap gibidir.

BUGÜN KUDÜS
BARBARLARIN ELİNDE

Kudüs, Hz. Ömer döneminden beri bir İslam şehri yani bir barış şehri. 1099’da I. Haçlı Seferi ile büyük bir katliama sahne olan şehri, büyük fatih Selahaddin 1187 yılında yeniden fethetti. Kudüs’ün son hadimi Osmanlı Devleti oldu. Osmanlı Devleti’nin 1918’de bu kutsal şehri terk etmek zorunda kalmasıyla Kudüs barbarların elinde “zulüm şehrine” dönüştü. Sokaklarında öldürülen binlerce Müslüman’a, yerinden yurdundan sürülen insanlara ağlayarak baktı. Kudüs’ün adı matem, rengi koyu siyah oldu. Kudüs, her Müslüman için mırıldanılan bir dua, yürek yakan bir ağıt, çaresizliğin sinelerde biriktirdiği ağır bir yüke dönüştü. Kudüs’e uzanan ellerimiz boşlukta asılı kaldı.

Biz Kudüs’ü sahiplenmedik, ar ettik. Fakat Kudüs’e efendilik etmek isteyenler çıktı. Kudüs’ü sade bir toprak, onun taşlarını sade bir taş bildiler. Ezanlarının bir insan sesi olduğunu düşünüp susturmaya, Cuma namazında toplananları sade bir insan bilip dağıtmaya çalıştılar. Kudüs’ün dar sokaklarında yankılanan ayak seslerinin Müslümanların öfkesi olduğunu anlayamadılar. Kudüs, her gün defterlerimizin yaprakları arasında biriktirdiğimiz hüzün gibiydi. Kudüs’le sınandık. Yüreğimizde Kudüs’ü taşıdık.

Kudüs, 1948’den beri Siyonist İsrail’le, İslam ve Hıristiyan dünyası arasında bir çatışma konusu. Kudüs’ü tek başına sahiplenmek, ona hükmetmek isteyen Siyonistlerle, Kudüs bütün dinler için İslam yurdu olsun diyen Müslümanları ayırıyor. Kudüs’ü bir Arap davası olarak gören Cemal Abdünnasır, Sina çöllerinde kayboldu. Enver Sedat, Camp David’te Kudüs’e ihanet etti. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yıllar boyu Arap nasyonal sosyalizmi ile Kudüs’ü kurtarmaya çalıştı fakat nafile…

Kudüs ne Arap, ne Fars ne de Türk davasıydı. Kudüs, bütün İslam âleminin kalbiydi. Kudüs’ü Arap davası haline getirip ayırmak, Arap liderlerin en büyük hatası oldu.

ÖFKE DOLU ARAP SOKAĞI

Amerikan Başkanı Trump’un Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve elçiliği Kudüs’e taşıma kararı bütün İslam âleminde infiale neden oldu. Bu karar, zaten istikrara hasret, kendi içinde bölünmüş Ortadoğu coğrafyasında “pimi çekilmiş bir bomba” işlevi görmeye aday. Bu kararın alınmasında Körfez ülkeleri- başta Suudi Arabistan- ve Mısır gibi bölgesel ülkelerin desteği olduğu bugün inkârına bile lüzum görülmeyen bir konu. Arap Sokağı ümitsiz, çaresiz. Kendi liderlerinin Kudüs’ü sahipsiz, kimsesiz bırakmasının öfkesini taşıyor. Bolivya BM’yi acil toplantıya çağırıyor fakat Arap liderlerden ses, seda yok.

Kudüs davası için en güçlü irade, en cesur ses Türkiye’den çıkmıştır, çıkmaktadır. Türkiye sokaklarında insanlar yanan bir kandil gibi Kudüs’ü taşımaktadır. Kudüs, sefere giden uzak bir sevgili gibi hasretle beklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kudüs’ün gerçek hizmetkârıdır. Biz, Kudüs’ü çıkarsız, hesapsız sevdik. Biz, rüyamızda Kudüs’ü gördük. Kudüs bizim için bir zeytin dalıydı. Merhamete, hayata, sevgiye uzatılan.

Kudüs üzerinde oynanan bu oyunun Ortadoğu’da yeni bir reaksiyon yaratacağı önceden hesaplanmıştır. Bu girişim şüphesiz bölgede radikal akımların güçlenmesine yol açacaktır. Ortadoğu’da daha fazla istikrarsızlık, iç çatışma ve terör eylemleri yaşanabilir. Zaten amaçlardan biri budur. Bu sayede İslam dünyasında Kudüs sevdalıları bir bir ezilmek istenmektedir. Buna da “terör operasyonu” adı verilecektir. Bu nedenle tepkilerimizi ölçülü bir biçimde göstermek, itidalden sapmamak gerekmektedir.

ESAS DAVA ŞİMDİ BAŞLIYOR

Kudüs’ü bu kadar kolayca terk eden İslam dünyasına verilen mesaj, “artık yenilgiyi kabul edin” mesajıdır. Tıpkı 1917’de Kudüs’ü ele geçiren General Allenby’ın Selahaddin’in mezarına ayağını koyup; “Kalk Selahaddin, biz yine geldik.” demesi gibi. Emperyalizm bizden son nefesimizi vermemizi istemektedir. Kudüs, bir semboldür. İslam âleminin yenilgiyi kabul ettiğini simgelemektedir. Fakat biz gür bir sesle, “her şey bitmedi” diyoruz. Son mümin var oluncaya kadar Kudüs davası sahipsiz değildir. Melekler şehri Kudüs’ün çiğnenmesine gönlümüz razı değildir.

Kudüs nasıl kurtulur? Kudüs bir rüya, bir emel bir Kızıl Elma olursa kurtulma şansı vardır. Şairlerimiz Kudüs’ü yazmalı, romanlarımız Kudüs olmalıdır. Dillerimizden, dualarımızdan Kudüs akmalıdır. Siyasetçimiz Kudüs’ün sembolü olmalı, gazetelerimiz Kudüs’ü yazmalıdır. Ekonomimiz Kudüs’ü ihya etmeli, evimizde, yüreğimizde Kudüs başköşede bulunmalıdır. Kudüs yarınlarımızdır, Kudüs özgür çocuklarımızdır. Kudüs emektir, eşitliktir, adalettir. Kudüs, umuttur, sevdadır. Kudüs, etimiz, kanımız, ruhumuzdur. Kudüs davası asıl şimdi başlıyor. Yarın elbet bizimdir, gün doğmuş, gün batmış ebet bizimdir.

#Kudüs
6 yıl önce