|

Kudüs’ün şifresi Fatiha’da gizli

Yazar ve senarist Ahmet Turgut yeni kitabı “Kalbim Kudüs’te Kaldı”da kadim şehrin yüz yıl önceki kaybedilme hikayesini anlatıyor. Fatiha’nın yedi ayetinde de Kudüs’le ilgili mesajlar olduğunu belirten Turgut, “Aşkı ve hikmeti Fatiha’dan okumaya çalışıyoruz bu romanda. Burada büyük ve küçük cihat eşleniğine vurgu var. Nitekim iki cihadı bir görmeyenler Fatih olamazlar. Kudüs’ü fethedebilecek idrak, Fatiha’da sırlanmıştır” diyor.

Yeni Şafak ve
15:00 - 11/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 10:57 - 15/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Kalbim Kudüs'te Kaldı
Kalbim Kudüs'te Kaldı

Bozkırın Sırrı, Aşkın Elçisi kitaplarının yazarı, Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi’nin senaristi Ahmet Turgut tarafından kaleme alınan “Kalbim Kudüs’te Kaldı” romanı, geçtiğimiz ay kitapseverlerle buluştu. Tarihi arka planıyla Birinci Dünya Savaşı’nın en gizemli cephesini ve Kudüs’ün düşüşünün hazin öyküsünü ele alan yazar; hakikat talibi iki insanın aşka ve hikmete uzanan irfâni yolculuklarını okurlarıyla paylaşıyor. Bu deruni yolculukları esnasında karakterlere Kuşçu Baba, Kudüslü bir sahaf ve dönem Mevlevi postnişinin subay oğlu da eşlik ediyor. Kudüs’le olan hukukumuzu karşılıklı ebeveyn-evlat ilişkisine benzeten yazar, roman boyunca “Devlet, babadır amenna!.. Vatan da evlat sayılır. Keza babasını yitirene yetim, annesini kaybedene öksüz deriz. Oysa evladını yitirenler için hiçbir sıfat kullanamıyoruz ki; bu acıyı anlatabilsin” diyerek Kudüs’e dair yüz yıllık hüznümüzü özetliyor: “Biz Kudüs’te sadece babamızı değil, evladımızı da yitirdik. On iki asırlık yurdumuzu.”

 Kudüs ile ilgili bir roman yazmaya nasıl karar verdiniz?

Gönlüme “Kudüs’ü hakkıyla idrak edebiliyor muyuz?” sorusu düşünce romanın hazırlıklarına başlamış oldum. Hristiyanlık, Musevilik ve İslamiyet Kudüs’e pek çok anlamlar yüklüyor. Her üç geleneğin de Kudüs uğruna mücadelesi var. Kudüs’e dair cevabını aradığım ikinci soru, 100 yıl önce Kudüs’ün elimizden nasıl ve neden düştüğüydü. Bu sorunun cevabı, bir gün yitirdiklerimizi elde etmeye karar verdiğimiz zaman “Kudüs’ü nasıl elde edebiliriz?” arayışının da cevabı aslında. Nitekim neyi, nasıl yitirdiğini hatırlayamayan veya anlamayan bir toplum, yitiklerini nasıl ikmal edebileceğini de bilemiyor maalesef.

ÜÇ BİN YILLIK VATANIMIZ

 Kudüs hakkında toplum olarak yeterli bilgiye sahip olmamamız sizi bu kitabı yazmaya sevk etti diyebiliriz miyiz?

Evet... Çuvaldızı derinlere batırınca özet bir tahlille diyebiliriz ki; İsrail’in en büyük şansı, düşmanlarının –Kudüs’ü tanımaktan bile aciz- Müslümanlar olması. Kudüs konusunda belki duyarlıyız ama kesinlikle bilgili değiliz. Toplumumuzun bu konuda bilinçlendirilmesi lazım! Keza biz Kudüs’e yaren olabilirsek Kudüs’ü Selam Beldesi yapan ilkeler ve hikmet de bize yaren olacak. Oysa pek çoğumuz daha Mescid-Aksa’nın neresi olduğunu dahi bilmiyor. Tarih şuuru açısından da nice eksiğimiz var. Öyle ki, Kudüs’ün ilk Müslüman fatihinin Hz. Davud (as) olduğunu bilen ve buna göre Kudüs hakkında söylemler geliştiren çok az kişi var. Hz.Davud’un asli varislerinin bizler olduğunu anlayamazsak maalesef Kudüs’ü siyonistlere terk etmeye mahkûmuz. Hâlbuki biz, İslam kimliğimizle üç bin yıldır Kudüs’lüyüz. Evet, Kudüs bizim kadim vatanımız.

İSLÂM KİMLİĞİNİ AÇTIK

 Roman Kudüs cephesine giden Tabip Subay Faruk Hikmet ile ülkesinde yaşadığı hayal kırıklıklarıyla Kudüs’e gelen Rachel Weizmann’ın etrafında şekilleniyor. Romanda yaşananlar sıklıkla Fatiha Suresi ile ilişkilendirilmiş. Nasıl kurdunuz bu ilişkiyi?

Her romanımda kurguyu ve metni şekillendiren bir sûre oluyor. Keza bu romanı şekillendirecek sûreyi tespit etmem aylarımı almıştı. Netice itibariyle Kudüs’ü Fatiha üzerinden okumak benim için zihin açıcı oldu. Bu sûrenin ilk üç ayetinde Allah’ın tariflendiğini görüyoruz. Son üç ayet ise insanlığı tarifliyor. Ortadaki ayetse Allah ile kulları arasındaki sözleşme sayılır. Fatiha’da iyiler, “Sırat-ı Müstakim üzere yürüyen ve kendilerine ilahi nimet verilen kullar” olarak tarifleniyor. Kötüler ise “Gazaba uğrayanlar” ve “Dalalete düşenler” olarak ikiye ayrılıyor. Bunların ilki Yahudileşenlerdir, dalalete düşenler ise Hristiyanlaşanlar...

Nimet verilenler, Yahudileşenler ve Hristiyanlaşanlar diye özetlenen bu üç ekol, nesiller boyunca Kudüs’te yaşadı. Fatiha’nın yedi ayeti de Kudüs’le birlikte pek çok mesajlar sunuyor bize. Öyle ki; aşkı ve hikmeti de Fatiha’dan okumaya çalışıyoruz bu romanda…

 Biraz açar mısınız?

Tabi... Peygamber Efendimiz’in (sav) ve nice Nebi’nin miraçları Kudüs eksenlidir. Anlıyoruz ki; nimet verilenlerin yolu Kudüs’ten geçmek zorunda. Keza romanda Kudüs düşerken iki karakterin irfani açıdan yükselişini görüyoruz. Burada büyük ve küçük cihat eşleniğine vurgu var. Nitekim iki cihadı bir görmeyenler Fatih olamazlar. Kudüs’ü fethedebilecek idrak, Fatiha’da sırlanmıştır. Detaylar roman metninde peyderpey işleniyor.


KARARTILMIŞ BİR CEPHE

 Roman, Birinci Dünya Savaşı’nın hakkında en az bilgi paylaşılan cephesi olan Kudüs cephesinde geçiyor. Kitabı hazırlarken kaynaklara ulaşma noktasında zorluk yaşadınız mı?

Araştırmalarıma başlarken bu alanda yüzlerce akademik eser olduğunu düşünmüştüm. Lakin birkaç çalışma bulabildim sadece. Yani bir şekilde karartılmış bu cephe. Cumhuriyet’in kurucu kadroları Çanakkale’de muzaffer olmuşlardı. Oysa Kudüs cephesinde ağır bir şekilde yenildik. Hem Cumhuriyetimiz’in kurucu kadroları hem de sonrakiler; buradaki ağır yenilgimizi hatırlatmak istemediler sanırım. Kitabın hazırlık sürecinde pek çok yerli ve yabancı kitaplar okudum. Anı kitaplarını ve irfanı hayatımızın Kudüs’e olan atıflarını araştırdım. Örneğin İbn-i Arabi Hazretleri bir süre Kudüs’te bulunmuş. Böylesi kişilerin Kudüs’te neler yaşadığı benim için önemliydi. Binlerce yıldır Kudüs hakkında pek çok şey söylendi, efsaneler ortaya çıktı. Bunları da ele alarak hazırlık çalışmamı tamamladım.

 Romanı ne kadar sürede tamamladınız peki?

Hazırlık ve araştırma süreci beş ay sürdü. Roman metninin yazılması ise on beş ayımı aldı.

 Kudüs’e dair bugüne kadar yapılmış pek çok çalışmanın “Dinler arası diyalog”a hizmet ettiğinden bahsetmiştiniz. Bu sonuca nasıl vardınız?

Kudüs’ü üç bin yıl önce fetheden ve Kudüs’ü Daru’s-Selam yapan kadronun-ilkenin Müslüman olduğunu idrak edemeyince dinler arası diyalog fikri kendisine açık kapılar yakalıyor. Fetö mensubu kalemler tam da bu açık kapıdan ilerleyip kadim Kudüs’ü Yahudi ve Hristiyan mukaddesatına bağlıyorlar. Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı Yahudi-Hristiyan gelenekle müşterek kutsalımız sayıyorlar. Öyle ki; Kudüs’e dair entelektüel düzeydeki Türkçe çalışmaların çoğunda bu tezi işliyorlar. Malum ekolün bu çabasına karşı, “Kalbim Kudüs’te Kaldı” romanında Kudüs’ün irfani derinliğini ve binlerce yıllık İslami kimliğini açmaya çalıştık. Okurlardan ulaşan geri dönüşlere bakılırsa, romanın yazım maksadı hâsıl olmuş görünüyor.

HARİTALAR DEĞİŞİR

KIBLEMİZ DEĞİŞMEZ

 Kitabı özellikle Kudüs’ün işgalinin 100. yılına mı denk getirmek istediniz?

Evet, Kudüs, 9 Aralık 1917’de düşmüştü. Şu anki gündem bile 2017’nin Kudüs yılı olacağını haber veriyor. Ama biz bunu toplumsal nazarda idrak etmiş görünmüyoruz. İsrail, Kudüs’ü başkent yapmak istiyor. ABD ve Rusya bunu tanıyacağını söyledi. Sıklıkla 2023 Türkiyesi’ni telaffuz ediyoruz. Orayla ilgili güzel beklentilerimiz var. Unutmamalı ki; Kudüs’ün 100. yılındaki performansımız 2023’ün nasıl olacağını da haber verecek bize.

 Türkiye olarak Kudüs meselesine gereken hassasiyeti gösteriyor muyuz sizce?

Ne yazık ki bizim Kudüs ilgimiz, İsrail’le olan gündelik ilişkilerimize göre şekilleniyor. İlişkiler normalleşince Kudüs hassasiyetimiz de azalıyor. İsrail’le ilişkilerimiz bozulunca Kudüs hassasiyetimiz yeniden zirve yapıyor. İstikrarlı ve samimi bir bakışa ihtiyacımız var. İsrail ile olan ilişki düzeyimiz Kudüs’le olan hukukumuzu değiştirmemeli. Unutmamalı ki; devletlerden önce de Kudüs vardı. Tüm haritalar değişebilir ama ilk kıblegâhımız değişmez.

  • • • •
  • Kalbim Kudüs’te Kaldı
  • Ahmet Turgut
  • Kapı Yayınları
  • 2017
  • 576 sayfa

#Kudüs
7 yıl önce