|

Küresel ekonomik krizin üzerinden 10 yıl geçti

Yeni Şafak
04:00 - 30/08/2017 Çarşamba
Güncelleme: 04:21 - 30/08/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Küresel ekonomik krizin üzerinden 10 yıl geçti
Küresel ekonomik krizin üzerinden 10 yıl geçti

9 Ağustos 2007 tarihinde BNP Paribas Bankası ABD’de düşük kaliteli ipotekli konut kredileri kağıtlarını kabul etmeyeceğini açıkladığı zaman, hiç kimse bunun bir yıl içinde bütün dünyayı saracak küresel bir finans, üretim ve işsizlik krizine dönüşeceğini tahmin etmemişti. Ancak bu kararın ardından, tam bir yıl boyunca birçok Amerikan bankası ve ülkenin en büyük iki kamu konut sandığı ardarda ipotekli konut kredilerinde faizleri yükselttiler, ABD’li konut alıcıları yüksek faizden dolayı taksitleri ödeyememeye başlayınca, bankalar ardarda büyük zararlar açıklamaya başlamışlardı.

LEHMAN BROTHERS VE DOMİNO ETKİSİ

15 Eylül 2008 günü ülkenin en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers, iflas ettiğini açıklayınca ABD’de panik dalgası başladı. 60 civarında irili ufaklı banka bir ay içinde büyük zararlarla iflas bayrağı çekmişlerdi. Yine aynı günlerde İzlanda, İngiltere, Fransa, Belçika ve Hollanda’da birçok banka ağır zararlar ve iflas durumu açıkladılar. Hisse senetleri borsaları çöktü. Dünya ekonomisinin % 50’sini oluşturan ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde büyük bir finansal kriz doğmuş ve yangın bütün dünya ekonomilerini sarmıştı. Fabrikalar üretimlerini yavaşlatıyor, durduruyor, yatırımlarını durduruyor, halk zorunlu olmayan tüketimlerini durduruyor, bankalar üreticilere yatırımcılara tüketicilere kredi musluklarını kapatıyor, daha önce verdikleri kredileri geri çağırıyorlardı. Ödemeler sistemi kilitlenmişti artık. Bankacılık krizi üretim krizine dönüşmüştü. Üretim ve hizmet sektörlerinde onbinlerce şirketler çalışanlarını çıkarmaya başlamışlardı. Bir yıl içinde 30 milyon yeni işsiz sayısı ile finans ve üretim krizi artık bir sosyal krize de dönüşmüştü. 1990’lı yıllarda ve 2000-2006 yılları arasında yıllık % 4-5 civarı büyüyen dünya ekonomisi, ve yıllık % 7-8 civarında büyüyen dünya ticareti için, 2009 felaket yılı olmuştu. Ekonomik küçülme, deflasyon, azalan üretim tüketim, duran yatırım, hızla artan işsizlik, yoksulluk, % 23 civarında azalan dünya ticareti, ödemeler sisteminin kilitlenmesi.

Böylece 1929-34 dünya ekonomik krizinden sonra, son yüzyılın ikinci en büyük küresel krizi ortaya çıkmıştı. Bu küresel krizin en önemli farkı, 1986’da Güney Amerika’da, 1997’de Güneydoğu Asya ülkelerinde ve 1998’de Rusya’da, 2001’de Türkiye’de ve Arjantin’de ortaya çıkan ülke ya da bölge temelli ekonomik krizlerden ziyade, 2007’deki ipotekli konut finansman krizi ve 2008’deki finansal kriz, kapitalizmin kalesi ABD’de Wall Street’de ve Batı Avrupa’da ortaya çıkmıştı ve küresel bir ekonomik krize dönüşmüştü.

KRİZİN ÖNDE GELEN SEBEPLERİ

Küresel krizin ardındaki en önemli sebepleri şöyle sayabiliriz; Gerçek sebepler olarak; 1990’da başlayan ülkeler arasında sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ve dünya ekonomisinin hızla büyüme sürecinde, hedge fonlar ve türev ürünlerin hızla çoğaldığı, paradan ve havadan para kazanma sürecinin kontrolsüz biçimde arttığı, bir nevi “gazino ekonomisinin, üç kağıt ekonomisinin, sanal ekonominin, köpük-balon ekonomisinin” duvara toslaması en önemli nedendi. ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde mali varlıkların boyutunun üretim ekonomisinin 3 katını aştığı, reel ekonominin geri plana itildiği gerçeği yanlış bir durumdu. 2007’de dünyada üretim değeri 50 milyar dolar, mali varlıkların değeri 170 milyar dolardı. Emtia piyasalarında da aynı borsa oyunlarıyla şişirmenin köpüğün hakim olduğu bir süreç yaşanmıştı. Bir varil petrol 31 Temmuz 2008’de 147 dolara tırmanırken, krizden sonra Şubat 2009 sonunda 32 dolara kadar düşmüştü. Başka bir neden olarak, mali piyasalar, türev ürünler ve bankalar üzerinde kamu otoriteleri gerekli denetimleri yapmadılar. Birçok Mali kuruluşlar ise bilançolarında ve uygulamalarında yolsuzluk ekonomisini büyütmüşlerdi.

Sonuçta 1 yıl içinde, 2009 sonuna kadar, dünya borsaları 30 trilyon dolar kaybettiler, birçok ülkenin döviz rezervleri eridi, bankalar ve sigorta şirketlerinin toplam değeri 8,540 trilyon dolardan 3,586 trilyon dolara düştü. Milli para birimleri çok büyük oranlı değer kaybettiler.

Bu acı tablo karşısında, IMF, Dünya Bankası, OECD ve Dünya Ticaret Örgütü gibi, batılı ekonomik-finansal düzenin koruyucu kuruluşları önce çaresiz kaldılar, hatta sesleri bile çıkmamıştı. Sanki dünyayı son 150 yıldır yöneten batılı kapitalist düzen iflas ediyordu, “alternatif ne olacak?” tartışmaları başlamıştı.

Öncelikle ABD, AB, İngiltere ve Japonya Merkez Bankaları o zamanlar % 5 ve daha üzerindeki politika faizlerini, kriz patladıktan hemen sonra çok hızlı bir şekilde sıfıra yakın düzeylere düşürdüler. Ardından içleri boşalan zarardaki bankalara likidite ve sermaye destekleri sağladılar. Zor durumdaki birçok banka ya devletleştirdiler ya da birleştirdiler. Yine de bankalar reel sektöre ve birbirlerine kredi vermediler, Libor+10 puan gibi çılgın maliyetler istediler. Yine dünyanın her tarafında hükümetler kamu harcamalarını arttırmak ve vergi indirimlerine gitmek suretiyle maliye politikası tedbirleriyle kendi milli ekonomilerini tüketimlerini canlandırmaya çalıştılar. 2008’in son 3 ayı ve 2009 yılı boyunca ülkelerin aldıkları mali tedbirlerin ve garantilerin toplamı 16 trilyon dolara ulaşmışken, milli bütçelerden 5 trilyon dolar somut nakit para akışı gerçekleşti.

1929-34 dünya ekonomik krizinde bekle-gör politikası izleyip, kamu kesiminin likiditeyi arttırmaması krizi ağırlaştırmışken, bu defa ders alınmış olarak, başta Merkez Bankaları ve ülkelerin ekonomi yönetimleri hızla genişlemeci para politikası ve maliye politikası tedbirlerini devreye sokmayı başarmışlardı.

G-20 ÇARESİZ KALDI

G-8 ülkeleri, kriz patladıktan hemen sonra, gelişmekte olan ülkelerle beraber Türkiye’nin de yer aldığı G-20 ülkeler grubunun önce 6 ayda bir, daha sonra ise yılda bir defa liderler zirvesi yapması kararı aldılar. Ancak G-20 toplantıları zaman içinde hızla dejenere olmuş, dünya ekonomik ve finansal sisteminin yeni mimarisini oluşturmak yerine, liderler buluşması fonksiyonundan öteye gidemedi. Çünkü batılı ülkeler kurdukları ekonomik ve finansal sistemin imtiyazlarını, kendilerine sağladıkları hegemonik imkanları kaybetmek istemediler. Merkez Bankaları bu küresel krizde, faizleri sıfıra yakın düşürme, piyasalara, bankalara sermaye desteği verme şeklinde tedbirler alarak koordineli hareket ettiler. ABD Merkez Bankası 3 defa devlet tahvili geri alım programı uygulayarak parasal genişlemeye gitti. ABD krizden 2010 yılında çıktı, % 2 civarında yıllık reel büyüme, % 9,5’a yükselmiş işsizlik oranını % 4,3’e düşürme gibi olumlu sonuçlar elde etti. Avrupa Birliği içinde 2010 Mart ayında başlayarak, İrlanda, Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da egemen devlet borç krizleri ortaya çıktı, olumsuz etkileri 4-5 yıl daha sürdü. AB Merkez Bankası Mart 2015’de parasal genişleme için tahvil geri alımına başlayınca, AB (28) ve Euro bölgesi (19) ekonomileri canlanmaya, 2016’dan itibaren ekonomik büyüme % 1,5 – 2 bandına yükselmeye başladı, işsizlik oranı % 12’den % 9 civarına geriledi.

Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler, 2008-2009 küresel krizinden 2010’da çıktılar, büyüme artışı, işsizlik azalışı gibi somut gelişmeler sağladılar. Türkiye 2010-2016 arası 7 yılda yıllık reel ortalama % 6,7’lik büyüme sağladı ve 7,5 milyon yeni istihdam imkanları elde etti.

Bugün ABD, AB ve İngiltere Merkez Bankaları 6,5 trilyon dolara ulaşan bilanço şişmelerini azaltmaya hazırlanıyorlar. ABD Merkez Bankası son iki yılda 4 defa faiz arttırmaya gitti, tahvil geri alımlarını ise daha önce sonlandırdı.

UNUTULMAMALI VE DERS ÇIKARILMALI

Küresel krizin başlangıcının üzerinden tam 10 yıl geçti. İnsan hafızası 26 günde unuturmuş. Ama ülkeleri yönetenler ve halklar son 100 yıl içindeki bu en büyük ikinci ekonomik krizi, sebeplerini, sonuçlarını, yolaçtığı çok ağır tahribatı asla unutmamalıdır. Ders alınması gereken, oyunun kurallarını iyi belirlemek, mali piyasalar üzerindeki sıkı denetimleri yapmak, yanlışlara müeyyide uygulamak, politikalar ve uygulamaları için ülkeler arasında sıkı koordinasyon çok gereklidir. Daha önemlisi, dünyanın yeni bir ekonomik ve finansal mimariye kavuşturulması, tek ülke (ABD), tek para birimi (ABD Doları ve biraz da Euro) yanında IMF eksenli yapıdan kurtarılarak, muhtelif bölgeler ve para birimleri arasında dengelenmiş bir finansal mimariye büyük ihtiyaç vardır. O zaman küresel kriz riski azalmış olacaktır.

Kriz ve kaosun olmadığı bir dünyaya kavuşmak dileğimle, tüm okuyucularımızın ve Müslüman kardeşlerimizin mübarek Kurban Bayramlarını, Hac vazifesi yapanların da mübarek Hac’larını tebrik ediyorum, tüm şehitlerimize yüce Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Doç. Dr. Ömer BOLAT • Albayrak CEO
#AB
#ABD
#Küresel
7 yıl önce