|

Küreselleşmenin sonuna mı geldik?

Küresel ticaretteki yavaşlama, üretim süreçlerinde otomizasyon ve teknolojik gelişmeler, Batı ülkelerinde siyasette küreselleşme karşıtı ve içe kapanmayı öneren partilerin ağırlık kazanması, küreselleşmenin geleceği ile ilgili soru işaretleri doğuruyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/01/2017 Çarşamba
Güncelleme: 23:41 - 10/01/2017 Salı
Yeni Şafak
Selim Kayhan • Necmettin Erbakan Üniversitesi


Küreselleşme kavramını en kısa yoldan günlük hayatımızda kullandığımız ürünlerin menşeleri üzerinden anlatmak mümkün. Sabah kalktığımızda alarmını kapattığımız telefonun Çin'de imal edilen fakat ABD patentli bir telefon olması, kahvaltıda kullandığımız porselenlerin Asya kökenli olması, kullandığımız otomobilin Alman kökenli olup Meksika'daki bir montaj hattından çıkması dünyanın küreselleşmede hangi aşamaya geldiğini göstermekte. Çünkü küreselleşmenin birinci aşaması mal ve hizmetlerin ülkeler arası kısıt olmadan dolaşabilmesi.



Kimilerine göre 15. Yüzyıl'a kadar giden küreselleşme macerasının geçmişi ülkelerin ticareti artırmak amacı ile koydukları bariyerlerin indirilmesi ile hızlı bir hale gelmiş, geçtiğimiz yüzyılda teknolojideki hızlı değişim ile birlikte dünya ekonomisinin hızlı büyümesinde önemli bir lokomotif haline gelmişti. Bu noktada 2008 yılında yaşanan küresel finans krizi küreselleşme için de bir mihenk taşı.



KÜRESEL TİCARET BÜYÜMESİNDE AZALMA


Küreselleşmenin uluslararası ticaret boyutuna bakıldığında, IMF raporu küreselleşme hızı ile ilgili bilgi vermekte. Rapora göre 1980 – 2008 yılları arasında uluslararası ticaretin büyüme hızı % 6 seviyesinde iken krizin akabinde küresel ticaretin hızı azalmıştır. 2009 – 2016 yılları arasında küresel ticaretin büyüme hızı ancak % 3 seviyesinde gerçekleşti. Benzer bir durum 1929 – 1932 döneminde gerçekleşirken kriz sonrası ticaret eski seviyesine dönmüştü.



Bu yavaşlamanın temelinde şüphesiz ekonomik sebepler var. Ülke ekonomilerindeki daralmalar doğal olarak ticareti de baltalıyor. Çin ekonomisindeki daralma emtia ticareti hacmini daraltırken dünya ihracat tutarını düşürmekte. Yani her iki yönüyle de global ticaret hacmini düşürüyor. Dahası ticaretteki bu daralmanın sürekli olacağına dair güçlü kanıtlar bulunmakta. Nitekim kriz sonrası uygulanan istikrar reçetelerinin başarısı ülke ekonomi yönetimlerini ulusal politikalara yöneltmesine neden oldu. Uygulanan ulusal altyapı politikaları ekonomilerdeki kamu ağırlığını artırırken ekonomik büyüme için uluslararası ticaret zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.



Küreselleşmenin yavaşlamasında etkili olan başka faktörler de var. Bunları incelemek için küresel üretim süreçlerini farklı perspektiflerde incelemek gerek. Bunlardan bir tanesi küreselleşmenin gelir adaleti üzerindeki etkisi. Küresel firmaların ücret politikaları iyi eğitimli ve vasıflı elemanları üzerine odaklanırken vasıf düzeyi düştükçe gelirler azalmakta ve işini kaybetme riski artmaktadır. Bu ise küresel mantıkla gelişen ticarete ve şirketlere karşı bir önyargı oluşturuyor. Üretimde yaşanan bir diğer küreselleşme karşıtı durum ise teknolojide yaşanan gelişmeler. Artık robotik, otomasyona bağlı ve daha çok yazılım temelli üretim süreçleri, üretim zincirinin kısalmasına ve böylece özellikle gelişmiş ülkelerin üretim hatlarının yurtdışı bağımlılıklarını azaltacak nitelikte. Yani yakın gelecekte üretimde daha az işgücüne ihtiyaç duyulurken ileri teknoloji üretimini güneydoğu Asya'dan silikon vadisine doğru çekebilecek.



Trump 45. ABD Başkanı olarak seçilirken ekonomik vaatleri arasında yer alan ABD'li şirketlerin üretimlerini tekrar ABD sınırları içerisine çekeceğini vadetmesi günümüz şartlarında çok rasyonel bir vaat olarak görülmezken Trump'un göz önünde bulundurduğu şeylerden bir tanesi belki de üretim sürecinde yukarıda sayılan yeniliklerdi.



TRUMP VE KÜRESELLEŞME


Trump'un ekonomik vaatleri arasında bulunan diğer unsurlar da küreselleşmenin geleceği ile ilgili umutsuzluğa kapılmak için daha önemli sebepler sunuyor. Zira seçim kampanyasının diğer önemli sloganları serbest ticaret anlaşmaları ve göçmen politikaları üzerine idi. Kanada, Meksika ve ABD'nin ortağı olduğu Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nın (NAFTA) gözden geçirilmesini öngören Trump ABD'nin menfaatlerinin göz önünde bulundurulmasını istiyor. Trump'un NAFTA'ya bakış açısı bu iken Obama'nın görev süresi bitmeden somut adımlar atmak istediği, küresel krizin ilacı olarak görülen, AB – ABD Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasının nihayete ulaşacağına dair umutları azaltmakta. Trump göreve resmen başlamadan fikrin ölü doğduğuna dair Atlantik'in her iki yakasından olumsuz görüşler gelmekte.



Trump seçilmesi halinde ülkedeki yasadışı göçmenlerin sınır dışı edilmesi ve özellikle Meksika'dan ülkeye kaçak girişleri engelleyecek önlemler almayı vadetmişti. İspanyol asıllı Orta ve Latin Amerikalıların ülkeye girmesine şiddetle karşı çıkarken göçmen politikalarında ırkçı bir tavır takınarak Cumhuriyetçilerin oyunu topladı. Benzer şekilde İngiltere'nin AB'den çıkması ile uygulayacağı yeni politikalar arasında ticaret bariyerlerinin yanında ülkeye göçü sınırlandıran politikaların olması kuvvetle muhtemel. AB'nin Türkiye üzerinden gelen Asya ve Orta Doğudan gelen göçmenlere bakış açısı da aşikâr. Türkiye'nin Suriye'den gelen göçmenlere göstermiş oldukları misafirperverliğinin aksine Avusturya ve Macaristan gibi ülkeler sınırları içerisinde göçmen istemediklerini ısrarla vurguluyorlar.



GÖÇMEN POLİTİKLARINDA SERTLEŞME


Tabii özellikle son dönemde yaşanan göçmen trajedilerinin herhangi bir kavram ile özdeşleştirilmesi mümkün değil ama gelişmiş ülkelerin bunlara sebep olan göçmen politikaları küreselleşmeyi sekteye uğratacak şekilde. Aslında bu politikalar küreselleşme olgusu yerine insanlık kavramını baltalamakta. Ama küreselleşmenin teknik tanımında mal ve hizmetlerin ülkeler arasında sınırsız bir şekilde dolaşmasını öngörürken üretim faktörlerinin de mobilitesini vurguluyor. Yani küreselleşmenin ikinci boyutunu işgücü hareketliliği bulunuyor. En basit şekli ile işgücü ülkeler arasında istediği gibi dolaştığı takdirde küreselleşmeden bahsetmek mümkün. Durum buyken hem yeni dünyada hem de kıta Avrupa'sında uygulanan “ırkçı” politikalar küreselleşme sürecini baltalıyor.



Küreselleşme olgusunun geleceği gelişmiş ülkelerin uygulayacağı politikaların elinde. Trump seçim vaatlerinin ne kadarını uygulayabilecek, AB'den yeni ülke çıkışları olacak mı? TTIP bir sonuca ulaşacak mı? Tüm bu sorular küreselleşmenin geleceğine dair sorular. Cevaplarını orta vadede görmek mümkün olacak.



#Küresel ticaret
#TTIP
#Orta Doğu
#Selim Kayhan
7 yıl önce