|

Kutuplaşma: Masal mı gerçek mi ?

Yeni Şafak
04:00 - 10/06/2015 Çarşamba
Güncelleme: 22:05 - 9/06/2015 Salı
Diğer
Gündem
Gündem
Can Ceylan -Yrd. Doç. Dr. - İstanbul Medipol Üniversitesi


Vatanın bölündüğü (!), satılıp savıldığı, yabancılara (!) peşkeş çekildiği, bin bir emekle kurulan devlet kuruluşlarının elden çıkarıldığı ve devletin elinde işe yarar şey (!) bırakılmadığı iddialarının Çarşamba Pazarı'ndaki esnaf nâraları kadar yüksek sesle ve sıkça dillendirildiği bir dönem yaşamaktayız. En çok tekrarlanan iddia ise, “kutuplaşıyoruz” sloganıdır.


Uzun süre üzerinde çalışılmış olduğu ve ciddi mesâi harcandığı belli olan bir toplum mühendisliği projesinin sahnelenmesine şâhit oluyoruz. Bu oyunun içindeki “kutuplaşma” söylemi üzerinden gidelim. Kutupsuzluk, eşyânın tabiatına aykırıdır. Dünyânın kuzey ve güney kutuplarından, mıknatıstaki artı-eksi kutuplara ve elektriğin ısı, ışık vb. enerji türlerine dönüşmesi için elzem olan artı-eksi kutuplara kadar birçok ilmî hakîkat, eşyânın bu tabiatının tezâhürüdür.


Bir toplum için “kutupsuz olsun” demek, “o toplum olmasın”, demenin iyi niyetli ama câhilce ifâdesidir. Bir toplum hiyerarşik yapısına rağmen sınıfsız olabilir ama kutupsuz olamaz. Aksi hâlde o toplumda cereyan teşekkül etmez, yâni hayâtiyet söz konusu olmaz.


“Kutuplaşma bölünme getirir” iddiasında bulunup “kutupsuz” olması arzu edilen toplumumuzda da – her toplumda olduğu gibi – kutuplar vardır; hep olmuştur ve hep olacaktır. Bu, yukarıda belirttiğim gibi kaçınılmaz ve zarûrîdir.


TÜM DÜNYANIN AĞAÇLARLA KAPLANDIĞINI SANMAK

Toplumun şimdi kutuplaştırıldığını iddia edenlerin gözden kaçırdığı ya da görmek istemediği bir gerçek vardır. Bu gerçek, daha önce tek bir kutbun diğer kutupları baskı ve tahakküm altında tutmuş olmasıdır. Dolayısıyla toplumda kutup yokmuş gibi zannedilmektedir. Bu zan tâlihsiz bir zandır. Maalesef tâlihsiz bir zan olmasının ötesinde, kanıksanmış/kanıksatılmış bir aldatmacadır. Bu aldatmacayı kanıksamış olanlar, varlığı baskı altında tutulan ve bu yüzden yok sanılan kutuplar, bu baskının tamâmen yok olmasa da, zayıflaması sebebiyle ortaya çıkmaya ve varlıklarını hissettirmeye başlayınca, bunların yeni yetme oluşumlar olduğunu düşünme hatâsına düşmektedir.


Bu hatâya toplumda gerilim ve sürtüşme olmaması, huzur ve düzenin bozulmaması adına düşebilirler. Bunda mâsumâne bir haklılık payı olduğu söylenebilir. Zîra hiç kimse sürekli anarşi ortamında yaşamak istemez. Böyle bir ortam, başta sanat olmak üzere birçok medeniyet unsurunun kenara itilmesi demek olur. Ancak mutlak huzûrun tek kutuplu toplum yapısıyla mümkün olabileceğini sanmak, tabiattaki uyum ve ahengin tüm dünyânın ağaçlarla kaplanmasında olduğunu sanmak gibidir.


Bu meseleye Anadolu insanının toplumsal zekâsının sembol isimlerinden Nasreddin Hoca'nın bir fıkrasıyla renk katalım. Bir gün adamın biri Nasreddin Hoca'ya gelip şöyle demiş: “Hoca, insanlara bakıyorum; kimi bir tarafa kimi öteki tarafa gidiyor. Herkes aynı tarafa gitse olmaz mı?” Hoca cevap vermiş: “Olmaz, o zaman dünyânın dengesi bozulur.”


TEMAS NOKTALARI GÜÇLENİYOR

Toplumun tek kutuplu kalmasını istemenin mâsum olmayan sebebi ise, diğer kutupları baskı altında tutan hâkim kutbun mensuplarının düzenlerinin bozulmasını ve rahatlarının kaçmasını istememeleridir. Bunlar, “kutuplaşıyoruz” diye bağıranların, değil küçük bir bölümünü oluşturmak, arasında bile değildir. Kendi yüzlerini gösterme cesâreti gösterememektedirler. Kendi dertlerini mâsum ağızlara söyletmektedirler.


Ülke toplumunun normalleşme yönünde kat ettiği mesâfe netîcesinde, hâkim kutbun gücünün zayıflamasıyla serbest kalan kutupların kendini tanımlama şaşkınlığı yaşamaları normal karşılanmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri'nde kölelik kânûnen yasaklanıp siyâhî köleler sâhipleri tarafından serbest bırakıldığında, bir bölümü bir süre sonra geri dönüp eski şartları kabul edecek kadar ne yapacaklarını bilememişlerdir. Sosyal yapının baskıdan arındırılmış, kendi akışına bırakılmış hâlinde, mevcut tüm kutuplar doğal yerlerini bulacakları gibi, zamânın ihtiyaçlarına cevap vermek için yeni kutuplar da çıkacaktır. Bu durum, toplum bütününü parçalamak değil, bütünü oluşturan parçaların birbirleri arasındaki temas noktalarının güçlenmesi olarak görülmelidir.


Gelişmişlik hedefine ulaşmak için sâdece tek bir yöne bakmaya alışmış bir zihniyetin uyumlu toplum yapısı için kendi vesâyetinde, tek kutuplu bir toplumu alternatifsiz olarak görmesi emik açıdan normaldir. Ama normlar da zaman içinde yer değiştirir. Böylece “yeni normlar” ve “yeni normaller” ortaya çıkar ve çoğulcu ortamda varlıklarını sürdürürler.


“Yeni” kavramının içinin dolma sürecini yaşadığımız bugünlerde, yeni kutupların sayısının mümkün mertebede çoğaltılması, tek kutupluluğun yapısal-işlevsel açıdan önlenmesi adına kaçırılmaması gereken târihî bir fırsattır.






#Çarşamba Pazarı
#huzur ve düzen
#Kutuplaşma
9 yıl önce