|

Maviyle boyanmış insan öyküleri

Cemil Kavukçu’nun son çalışması Maviye Boyanmış Sular, on üç öykü ve usta yazarın kendi kaleme aldığı sunuş yazısından oluşuyor. Kavukçu sunuş yazısından itibaren okuyucuyu içerik, dil ve atmosfer bakımından hazır hâle getiriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/08/2016 Çarşamba
Güncelleme: 00:23 - 10/08/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
ARDA AREL


Yaşar Nabi Nayır Öykü ve Sait Faik Hikâye Armağanı gibi önemli ödüllerin sahibi usta bir kalem, Cemil Kavukçu... Maviye Boyanmış Sular, bir seçki kitap. Kitapta, on beş yılını denizlerde geçirmiş öykü yazarının farklı zamanlarda kaleme aldığı ve yayımladığı on üç öyküsü bir araya geliyor. Öyküler, genel itibarıyla etkileyici. Okurda iz bırakıyor, atmosfer oldukça güçlü. Kimi zaman neşeleniyor ve istemsiz kendinizi gemide, denizcilerin sofrasında muhabbete dâhil olmuş hâlde buluyorsunuz. Canın çekiyor, bilinmez bir koya demir atmış o zamansız gemiyi. Kimi zaman da yürek burkan bir hissiyat dolduruyor içini. Tuhaf, diyorsun, böyle de yaşanmaz. İşte bu duygular, şüphe yok ki hep denizcilikten içeri. Ki Cemil Kavukçu, henüz kitabın başında uyarıyor okuru: “Deniz, denize dayanabilenlerin işidir.”



SAİT FAİK LEZZETİ


Kitaptaki birçok öykü -ilginç bir şekilde- devam öyküsü. Aynı karakterlerle, aynı gemide geçen ve her seferinde gemideki bir başka -diğer- karakteri, hikâyesiyle ele alan bir dizi. Bu bakımdan öykü kitaplarının kaçınılmaz sorunsalı olan hızlı atmosfer değişiklikleri (Bir öyküyü okuyup bitirdikten sonra, ikinci bir öyküye başlama anındaki geçiş zorluğu... Önceki öykünün atmosferi okuru etkilemişse, okur bir sonraki öyküye adaptasyonda sıkıntı yaşayabilir,) aşılmış olunuyor. Özellikle Kavukçu'nun karakter çizmedeki becerisiyle beraber devam öykü, daha da avantajlı bir hâl alıyor. Çünkü okur, ister istemez Kavukçu'nun karakterleriyle kendisi arasında bir bağ kuruyor. Onları seviyor, onlar için üzülüyor, öfkeleniyor ve heyecanlanıyor.



İşte burası, usta kalemin on beş yıllık denizcilik tecrübesini buram buram hissettiğimiz nokta. Cemil Kavukçu, on beş yılda belki yüzlerce anıyla beslenmiş hikâye ummanında, yüzdürüyor öykü gemisini. Ve bu ummandan çekip çıkarıyor karakterlerini. Yine bu sebeple karakterler bir o kadar gerçek geliyor bizlere. Anı tadı veriyor, öyküler. Yaşanmışlık hissiyatı, duygularımızı kırbaçlıyor: “Sonra deniz, beklemediğim bir şekilde yaşamıma girdi ve bu dönem on beş yıl sürdü. Önümde tanımadığım bir dünyanın kapıları açılmıştı. Fizikteki Faraday kafesine benzeyen gemilerde, statik elektrik topraklanamadığı için insanların sinir sisteminin olumsuz etkilediğini, gemicilerin karaya çıktıklarında neden kavgacı olduklarını öğrendim ve yaşadım. Deneyimli kaptanımız karaya çıkar çıkmaz yalınayak yürümemizi, koşmamızı boşuna söylemiyordu.. 'Deniz, denize dayanabilenlerin işidir,' sözünü geminin o günkü lostromosu Eyüp'ten duymuştum. Mudanyalıydı. Denizi hiç sevmiyordu. Kader onu buraya atmıştı.”



Şimdi biraz da öyküleri tek tek ele alamaya çalışalım. Kitabın ilk öyküsü Gemide; etkileyici atmosfer ile henüz ilk öyküde tanışıyorsunuz. Öykü, rüya ve gerçeklik kavramları arasında sürekli olarak gelip gidiyor. Bununla birlikte bu gel-git, okuru rahatsız etmekten uzak; bilakis merak uyandırıyor. Ne yazık ki merak, kursağımızda yutamadığımız lokma... Finalde akılda kalmış birçok soru işaretiyle beraber merak duygusunun yerini hayal kırıklığı alıyor. Gemide öyküsü, okuru -en azından bir okur olarak beni- üzüyor ancak neye üzülmüş olduğumun tam olarak bilincinde değilim.



İkinci öykü, Kuzeydeki Kum Kosterleri... Sanırım beni en fazla etkileyen öykü bu öykü olsa gerek. Karanlık bir atmosferde geçen öyküde, rüya ve gerçeklik kavramlarıyla bir kez daha karşılaşıyoruz. Fakat bu sefer, çizgiler net. Okur, gerçekliğin bitip rüyanın, rüyanın bitip gerçekliğin başladığı yer(ler)e hâkim. Öykü, oldukça çarpıcı, etkileyici; final de bir o kadar vurucu. Kavukçu ara hikâyelerle de öyküyü ciddi manada güçlendirmiş. Gerilimi katman katman, doz doz veriyor okura. Dil akıcı ve fevkalade, Sait Faik hikâyelerini ilk okuduğum zaman tattığım bir lezzetti, bir kez daha duyumsamış oldum.



DENİZCİLİK ÖYKÜLERİNDEN DAHA FAZLASI


Üçüncü öyküyle beraber, bir öykü serisine şahit oluyorsunuz. Karakterler hep aynı; İbrahim, İdris, Eyüp -Eyyüp-, Çarkçıbaşı ve diğerleri... Onları kişilikleriyle beraber tanıyorsunuz, eksik bir şey yok. Cemil Kavukçu, karakterleri paket halinde veriyor. Bir kaç öykü sonra, gemide yaşanan bir hadiseye İbrahim şöyle tepki verirdi veya Çarkçıbaşı şunu yapardı diyebilecek kadar dâhil oluyorsunuz metne. Karakterlerin bu kadar baskın ve net olmasının altında yatan sebep aşikâr; -tabii ki Cemil Kavukçu'nun ustalığıyla beraber- öykülerinin Kavukçu'nun anılarından besleniyor oluşu... Demem o ki, devam öykülerinde daha fazla rüyaya rastlamıyoruz, artık okuduğumuz olabildiğine gerçeklik.



Ve elbet ölüm... Ölüm de muhakkak bu gerçekliğin bir parçası. Eyyüp isimli öyküyle Kamarot isimli öykü, ölüm kavramını bütün soğukluğuyla, yalnızlığıyla ve dahi arkada kalanlara bıraktığı hissiyatıyla, vicdan muhasebesiyle, dermansızlığıyla işliyor. Bunlar oldukça duygu yüklü hikâyeler, sarsıcı öyküler.



Müjark isimli öyküye de değinmekte fayda var. Sanırım kitapta -okurken- tek zorlandığım öyküydü. Bir bar öyküsü... Karanlık, boğucu bir atmosferi var öykünün. Kuzeydeki Kum Kosterleri öyküsünde bahsini açtığım türden bir karanlık atmosferden söz etmiyorum. Daha çok irite edici bir atmosfer. Kavakçu'nun diğer öykülerinde bulduğum samimiyetin, içtenliğin yanı sıra bu öyküde yapay, sahte bir şeyler söz konusuydu.



Son olarak Balık isimli öyküyü işaretliyorum. Çetrefilsiz, sade ve -fikrimce- muazzam bir öykü. Çarkçıbaşı karakterini nihayete erdiren bu öyküyü hiç unutmayacağım. Cemil Kavukçu'nun -on beş yıl boyunca denizde, her ne kadar anı dinlemiş olursa olsun- gözlem yeteneği aşikâr, zira Kavukçu'nun insan psikolojisiyle ilgili sunduğu ipuçları karakterlerin gelişen olaylara verdiği cevaplarda, tepkilerde saklı.



Usta yazar Cemil Kavukçu'nun öykülerinden derleme, Maviye Boyanmış Sular geçtiğimiz ay Can Yayınları'ndan çıktı. Kitapta, on üç öyküyle birlikte Kavukçu'nun kaleminden bir de sunuş yazısı mevcut ve Maviye Boyanmış Sular, kesinlikle denizcilik öykülerinden daha fazlası!







• • •


Maviye Boyanmış Sular


Cemil Kavukçu


Can Yayınları


Temmuz 2016


136 sayfa




#Cemil Kavukçu
#Maviye Boyanmış Sular
8 yıl önce