|

Merhaba hunhar yenidünya

Psikiyatr ve yazar Erol Göka’nın “İnternet ve Psikolojimiz” adlı kitabı Kapı Yayınları etiketiyle raflarda. Yaşadığımız çağa hunhar yenidünya kavramını yakıştıran Göka’ya göre, hayat internetleşirken, internet hayatlaşıyor.

Yeni Şafak
15:47 - 11/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 11:06 - 15/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Merhaba hunhar yenidünya
Merhaba hunhar yenidünya
NECİP TOSUN

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde, internet ortamıyla birlikte her alanda büyük bir değişim, dönüşüm yaşanmakta. Artık anlık duygular yazı aracılığıyla bir saniyede milyonlara ulaşabilmekte, toplumsal bir olay ortak yaşanabilmekte ve paylaşılabilmektedir. Siber âlemde, yazıyla sohbetler yapılabilmekte, kahvehane ve kafe ortamı buraya taşınmaktadır. Bu ise değişimden öte kelimenin tam anlamıyla bir devrim. Hem de hayatın bütününü etkileyen derin bir devrim. Kurumlar, kuruluşlar bu yeni dünyayı anlamaya çalışırken, gazeteler, dergiler, televizyon hâlâ bu dijital devrimin sarsıntısını yaşıyor. Görünen o ki geleceğin dünyası burada şekillenecek, dijital dünya insanın pek çok alandaki geleceğini kaplayacak.

Hayatın nabzı artık burada, bu digital ortamda, facebook’ta, twitter’da, bloglarda, sözlüklerde, internet sitelerinde atıyor. Bilgiye, malumatlara, magazine hızla buradan ulaşılıp tüketiliyor. Buralarda birliktelikler kuruluyor, duygudaşlıklar yaratılıyor hatta giderek devrimler yapılıyor. Basılı gazetelerin, dergilerin tüketimi, magazini bile buralarda yapılıyor. Twitter’da yüz kırk karakterle dünyalar kuruluyor. Aynı anda yüz binlerce kişi, anlık olayları değerlendiriyor, tartışıyor. Uzaktan ameliyatlar yapılıyor, şehirler geziliyor, dünya âdeta küçük bir köye dönüşüyor.

İşte Erol Göka, İnternet ve Psikolojimiz adlı kitabında, internette bulunmamızın perde arkasını, psikolojik nedenlerini ve internetin toplumsal ve bireysel etkilerini gündeme getirirken, hayatımıza neler getirip neler götürdüğünü bilimsel bir yetkinlik ve bir edebiyatçı gözlemiyle gözler önüne seriyor. Kitapta hem bu alanda yapılan araştırmaları aktırıyor hem de kişisel gözlem ve yorumlarını açıklıyor. Bu yanıyla da kitap kıymetli bir kılavuz kitap özelliği taşıyor.

RADİKAL KOPUŞLAR

Erol Göka yaşadığımız internet ortamını “teknomedyatik dünya” olarak kavramlaştırırken, bu dünyanın doğrudan doğruya insan ilişkilerinin biçimini değiştirici, kimliğimizi inşa edici, psikolojimizi biçimlendirici bir özelliğe sahip olduğunu belirtiyor. Erol Göka teknoloji ve medya tarafından çerçevelenen dünyamızda, aşk ve ahlakın yara aldığını belirterek bu yeni dünyanın psikolojik yaralarını irdeliyor. İnsan-sonrası ve insan-ötesi kavramlarından yola çıkarak, günümüzde insanlık tarihinden ve insanlık anlayışından radikal kopuşları gündeme getirirken, teknomedyatik dünyaya giderek “hunhar yenidünya” kavramını yakıştırıyor.

Erol Göka kitabında, sıkça duyduğumuz “internet bağımlılığı” konusu yanında “Sosyal Medya ve Ahlak” başlığı altında da sosyal medya ile neyi kaybettiğimizi tartışır. Bu yeni dünyaya tümüyle mühendisler hâkimdir ve onların biçimlendirdiği dünyayı beşeri bilimlerde faaliyet gösteren insanlar ile psikologlar sadece izlemektedir. Erol Göka’ya göre, hayat internetleşirken, internet hayatlaşıyor. Enformasyon teknolojileri ile âdeta hayat klonlanmaya, hatta dilendiği gibi büyütülüp küçültülebilen bir oyun sahnesi hâline getirilmeye çalışılıyor. Sanal âlem kesinlikle bizi cezbediyor, ona bağlanıyor ve giderek onsuz yapamaz hâle geliyoruz. Göka’ya göre her teknoloji, zihinlerimizi, psikolojilerimizi kendisine uydurmaya zorlar. Kullandığımız teknolojik ortamın özelliklerine göre düşünür, akıl yürütürüz. Keşfedilen her aletle, aygıtla birlikte zihinlerimiz, düşünce ve davranış şekillerimiz de yeni bir biçim kazanır.

Sosyal medyanın sesimizi duyurmak, normal iletişim ortamlarında asla ulaşamayacağımız yüzlerce insana ulaşmak, onların hâllerini ve düşüncelerini görmek, etkileşimi, katılımı artırmak gibi olumlu etkilerini belirten Göka, internet insanı yalnızlaştırıyor mu sosyalleştiriyor mu, narsist mi yapıyor yoksa uyumlu hâle mi getiriyor sorularının peşine düşerek, dijital teknolojilerinin iki yönlü bir etkisinin olduğunu belirtir. Bunları kullanmanın kaçınılmaz olduğunu, insanların kendilerini ifade etme, kimliklerini zenginleştirme imkânlarından yararlanmalarını savunmakla birlikte muhtemel tehlikelere de dikkat çeker. Örneğin teknomedyatik dünya, kimlik alanında gençlerin önüne birçok fırsat çıkardığı gibi, hayatın gerçeklerini sınayarak öğrenmeye vakit ve hevesi bırakmadığından kimlik duygusunun yoksullaşmasına da neden olabilir.

Kuşkusuz internet aracılığıyla gençlerin aynı anda çok sayıda insana, mesafe tanımaksızın ulaşabilmeleri büyük bir imkân. Aynı ortamdan pek çok kişiyle iletişim kurabiliyorlar. Göka bunun olumsuz yanlarına da dikkat çeker: Örneğin aynı aile üyeleri yan yana birbirleriyle değil ellerindeki cihazlarıyla vakit geçiriyor ve bu durum gençleri donuk, kopuk, yüzeysel ilişkilere mahkûm ediyor. Aynı şekilde sosyallik ihtiyacımızı sanal ortamdan karşılayınca, belki de gerçek ilişkiye hevesimiz azalıyor.

Sanal iletişim ile yüz yüze iletişimi karşılaştıran Erol Göka, yüz yüze iletişimde sadece sözler değil, sözel olmayan boyutlar ve duygular da işin içinde olduğundan, kişiler, karşısındaki insanı nasıl etkilediğini bildiğinden bu gerçekler doğrultusunda iletişimi sürdürür diyor ve ekliyor: Alınan geri bildirim ile iletişim gerçek bir zeminde yürür ve karşılıklı iletişim içindeki insanlar sınırlarını tanırlar. Ancak insanlar yüz yüze olmadıklarında yanlış anlama ve anlaşılamama ihtimali çok artar. Yazdıktan sonra mesele bitmiştir ve muhatap bunu her şeyi yazılı sözcüklere göre değerlendirecektir. Bu anlatma “chat”teki iletişim, iki insan arasında değil, çoğu zaman birbirini hiç tanımayan iki hayal dünyası arasındaki sanal ilişkidir.

NİÇİN KOLAY KAVGA EDİLİYOR

Göka internette niçin kolay kavga ediliyor sorusunun peşine düşüyor ve bazı çıkarımlarda bulunuyor: Yapılan araştırmalara göre, internetteki sanal ortamda, süzgeçten geçmemiş, hemen doyurulmak isteyen ham arzu ve dürtülerimiz, hayallerimiz ve fantezilerimiz çok etkin olurlar. İnternet ilişkisi sırasında insanların psikolojisinde bir gerilme olduğu, aniden parlama, içinden geçenleri hiçbir süzgece tabi tutmaksızın bir anda söyleyiverme tutumu araştırmacılar tarafından belirlenmiştir. Bunda insan yerine bir makine ile konuşma yanılsamasının yattığı ileri sürülür. Gündelik iletişimde, yüz yüze olmanın getirdiği fırsatlar ve düzeltme olanakları sayesinde asla sorun çıkarmayacak basit ironiler, takılmalar, internet ilişkisinde büyük kavgalar için etkileyici bir rol üstlenebilir. Yüz yüze iletişim yerine, kamu önünde yapıldığından bu kavgalar kalıcı, yaygın sorunları doğurur. Bu tartışmalarda nasıl olsa beni kimse tanımıyor tavrının kişiyi daha saldırgan yapabileceği belirlenmiştir. Çünkü internetin süper hızı öfkemizi nerede olursa olsun muhatabına hemen iletebilme imkânını verir. Bu yüzden de sanal ortamda gündelik hayattan daha fazla kavga yaşanır.

Erol Göka’nın tespitlerine göre, bir kişinin facebook görüntüsü ile hayattaki görüntüsü aynı değil: “İnsanlar sosyal medyada fiilen yaşamaktan çok, kendilerini yaşıyormuş gibi göstermekle uğraşıyorlar. Kimse Facebook’ta o gün yaşadığı olumsuzluklardan, dertlerden bahsetmiyor, hep pembe gözlüklerle görülenleri yansıtıyor. Hatta utangaç bir genç, çevrimiçi olduğunda dışa dönük, girişken bir karaktermiş gibi davranabiliyor.”

Erol Göka internet kullanımının pek çok tehlikelerine işaret etmekle birlikte faydasına da işaret ediyor. Ancak yine de teknomedyatik dünyanın, yeni bir dünya, imkânlar ve risklerle dolu olduğunu da hatırlatıyor. Göka kuşkusuz işinin gereği kitabında tehlike ve risklere daha fazla yer veriyor. Yaşanan gelişmeye ne göz kapamanın ne de yok saymanın doğru olmadığını belirtip alınacak önlemleri şöyle açıklıyor: “İnançlara kökten karşı, saldırgan yeni seküler kimliğin temeli olan militan maddecilik artık yakıtını büyük ölçüde buralardan sağlıyor ve hızla yaygınlaşarak teknomedyatik dünyanın hâkim ideolojisi hâline geliyor. Teknomedyatik dünyaya barış, huzur ve vicdanın kaynağı olan maneviyat, gelenek ve insanlık mirası adına yapıcı bir müdahale gerekiyor. Yeniliklerden, teknolojiden kaçarak kurtulmak mümkün değil, hele hele ‘bağımlılık’ diyerek hastalık etiketi yapıştırıp üstümüzden atmaya çalışmak gülünç ve çocuksu bir çaba. Olanı biteni kavramak için çaba göstermeli, değerlerimize sahip çıkmak adına yapabileceklerimize, alternatif sunabileceklerimize, şerleri hayra tebdil etmek için üzerimize düşen vazifelere odaklanmalıyız.”

Erol Göka İnternet ve Psikolojimiz adlı kitabında internet çağını oldukça objektif, kuşatıcı bir şekilde irdelerken, derinlikli gözlemlerle, yaşanacak muhtemel travmalara, acılara işaret ederek her alandaki ilgililere kullanışlı analizler sunuyor.

  • • • •
  • İnternet ve Psikolojimiz
  • Erol Göka
  • Kapı Yayınları
  • 2017
  • 215 sayfa


#yenidünya
#Erol Göka
7 yıl önce