|

Merkel’e Putin tuzağı

Kasım ayı, yer Köln Tren Garı önü. Aşırı sağcı Holigan / Pegida yürüyüşü. 'Merkel Sibirya'ya, Putin Berlin'e' sloganları atılıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/03/2016 Cuma
Güncelleme: 00:16 - 11/03/2016 Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Ahmet Özay - Yazar


Çevreleri polis ve karşıt görüşlü eylemcilerle çevrili. İnsan duyduklarına inanamıyor. Milliyetçi bir gösteride 'Putin Berlin'e' diye slogan atılması alışılmış bir şey değil. Almaya sokaklarında yankılanan bu sloganın açılımı için daha Kasım ayı sonunda yaşanan Türkiye – Rusya uçak krizini, yılbaşında Köln Tren Gar'ında yaşanacak olan 'Kuzey Afrikalı Müslümanlar yüzlerce kadına tecavüz etti' haberlerini beklemek gerekecekti. Süreç Ocak ayında 'Berlin'de 13 yaşında Rus kızı iki Türk tarafından alıkonuldu, tecavüze uğradı' iftirası ile finale koşacaktı. Son sekiz haftalık süreç ''Rusya güdümlü'', ''Suriye boyutlu'', ''Alman – Müslüman iç çatışmasına'' dönüştürülmeden önce, Merkel Türkiye'nin kapısını çalmak zorunda kaldı. Sadece, Türkiye'nin kapısını çalmakla yetinmedi. Ülke içinde de bir dizi adımlar atıldı. Almanya'nın iç düzenini hedef alan Rus kışkırtması nedeniyle, önce Dışişleri Bakanlığı harekete geçirildi ve Rusya'nın Berlin Elçisi resmen uyarıldı. Ardından halkı aşırı sağcı söylemle kışkırtan odaklara karşı toplum duyarlı hale getirildi. Son iki haftadır savcılıklar harekete geçti ve 'Sözde Rus gazetecilere' karşı dava dosyaları hazırlanmaya başlandı.



RUSYA'NIN DERİN ETKİSİ


Tüm bu süreç Almanya'da büyük bir kaygıya neden oluyor. Merkel bu kaygıları gidermek için, Türkiye'nin Suriye - Rusya eksenindeki tecrübelerini, Avrupa politikasına kazandıracak bir sürece imza atıyor. Merkel'in Türkiye yanlısı politikasına rağmen Rusya'nın etkisi o kadar büyük ki… 24 Kasım'da yaşanan, Rusya ile uçak krizinin sonrasında Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel 'Rusya Avrupa için bir risk değil ama bu Türkiye Avrupa için büyük tehlike oluşturuyor' diyebildi. Ayrıca, Gabriel Sivaslı bir ailenin damadı.



Alman basınında Sultanahmet eylemi sonrasında açıkça ''Rusya'nın Erdoğan ve Merkel'i iktidardan indirmesi için geçerli 10 neden'' başlıklı komplo teorileri, Merkel'in ''Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayaklarını yıkayan'' tasvirleri gazetelerde yer alıyor.



Rusya sadece Almanya'nın iç güvenliğini değil İngiltere'den Hollanda'ya kadar bir çok NATO ülkesinin hava sahasını günlük ihlallerle zorluyor. Suriye'de görev yapan Alman Tornadoları tüm uçuşlarında Rus uçakları tarafından karşılanarak, birebir marke ediliyor.



PKK-MOSKOVA-NEO NAZİLER


Merkel'in içerden ve dışarıdan gelen bu tehditlere yanıtı Türkiye merkezli bir siyaset arayışı; Suriye üzerinde Alman Tornadoları keşfe başlayacak. NATO acil müdahale gücü Türkiye ile birlikte Ege'de görev yapacak. Türk sahil güvenliği ile devriye gezecek. Suriyeli sığınmacılara güvenli bölge ve uçuşa kapalı bölge oluşturulacak.



Aslında AB'nin Suriye'de politikasında ifade bulan çelişkilerinin karşılığının Almanya'nın günlük hayatında bulmak mümkün. Türkiye'de toplumu baskı altında tutan PKK – Rusya hattı, Almanya'da neo-nazi eylemler – Rusya ilişkisi olarak yaşam buluyor. Türkiye'yi geren Türk – Kürt ikilemi, sıradan Alman'nın dünyasında Alman - sığınmacı karşıtlığı olarak hayat alanı buluyor.



Ancak, artık Alman yargısı Rusya'nın ve ona bağlı haber ve iletişim mekanizmasının yıkıcı ve kışkıtıcı faaliyetlerine karşı önlem alıyor. Türkiye'de ise Rus devlet radyoları FM kanalı üzerinden korsan karasal yayın yapabiliyor. Türkiye'deki Putinsever aydınlar aracılığı ile geliştirilen balon algılar ile topluma güvensizlik tohumları ekiliyor.



Türkiye'nin kapılarını Suriyeli sığınmacılara koşulsuz açmasını dayatan AfP / PEGİDA kışkırtıcıları ekranlarda Suriyeli sığınmacıların sınırda vurulmasını savunuyor. Ezberi bozulan Alman siyasilerden Baden Württenberg eski Eyalet Başbakanı Öttinger 'Bunu benim karım önerse sığınmacıyı değil, karımı silahla vururum' ifadesi ile toplumsal gerilimin hangi boyuta ulaştığını sergiliyor.



ALMANYA PLANIN FARKINA VARDI


Almanya Rusya'nın Avrupa'da yerli halk ile Türk ve Müslüman azınlıkları çatıştırma siyasetinin getireceği riski zamanında tespit etmiş durumda. Almanya Rusya tarafından yönetilen bu sürece müdahil olmak zorunda. Aksi taktirde Avrupa yollarına sadece 20 milyon Suriyeli düşmekle kalmayacak, Türkiye'yi felakete götürecek bir tuzak Almanya'ya 80 milyon Türk'ten kaynaklanan istikrarsızlığı da göğüslemek külfeti getirecek.



Merkel Almanya'sı, AB'nin 'Türkiye sınırı sığınmacılar için açık tutsun ama Suriye'ye kimseyi geçirmesin. Suriye'deki potansiyel sığınmacıların güveliğine karışmasın, ama Rus uçakları istediği yerde dilediğini vursun' konseptine karşı direniyor.



Son tahlilde Merkel Almanya'nın istikrarının Türkiye'nin istikrarına bağlı olduğunu idrak etmiş durumda. Türk kamuoyunun dikkatinden bir şey kaçıyor. Alman hükümeti Türkiye'nin Suriye tezlerini algılıyor. Rusya ile Amerika'ya karşı çıkan Türkiye tezlerini de NATO ve AB nezdinde bir siyasi sürece dönüştürüyor.



İRAN'IN ROLÜ


Bu süreci belirleyen temel faktör Rusya'nın hamleleri olduğu kadar İran'a ambargonun kalkması ile İran'ın bölge siyasetine müdahil katılımın büyük bir rolü var. Tüm siyasi gelişmeler ışığında yıllar sonra Almanya ve Türkiye'yi aynı kayıkta, ortak bir yolculukta görüyoruz. Bu yol arkadaşlığı iki eski dosta yeniden karşılaşmanın geçici mutluluğunu veriyor.



Ancak, Almanya ile yüz yıl önce yaşadığımız ittifak, üç kıtanın kaybedilmesinin dışında, geriye sadece Sultanahmet Meydanı'daki II. Wilhelm'in hediyesi Alman Çeşmesi'nin direklerinin kaldığını anımsamakta yarar var. Zira, Berlin – İstanbul birlikteliğinin unutulmayan sonucu İngiltere'den, Rusya'ya, Fransa'dan Amerika'ya kadar kuşatılmışlık olmuştur. Bu sürecin ilk sınavını Almanya'nın girişimi ile 5 Mart tarihinde gerçekleşecek 'AB Türkiye Suriye Zirvesi' oluşturacak.



#Pegida yürüyüşü
#Alman Tornadoları
#Suriye Zirvesi
#Ahmet Özay
8 yıl önce