|

MHP’nin kurnazlık siyaseti

CHP ile hükümet kurmasının imkânsızlığı ortada olan MHP, ısrarlı Erdoğan karşıtlığı ile AK Parti-MHP koalisyonunu imkânsız hâle getirerek en olası hükümet formülünü de ortadan kaldırmaktadır.

Yeni Şafak
04:00 - 13/08/2015 Perşembe
Güncelleme: 00:49 - 13/08/2015 Perşembe
Yeni Şafak
Yrd. Doç. Dr. Bünyamin TAŞ

Aksaray Üniversitesi


2007 seçimlerinden sonra en merak edilen konulardan birisi MHP ile DTP'nin Meclis'te nasıl bir arada bulunacağı idi. Özellikle MHP'nin tavrı merak ediliyordu. Meclis açılış töreni öncesinde Devlet Bahçeli'nin sürpriz bir şekilde Ahmet Türk'le tokalaşması gerginlik havasını o zaman için dağıtmıştı. Bahçeli gerçekten de sürprizlerle dolu bir insan. Bu sürprizlerden birisini de 2008 yılının 23 Nisan törenlerinde yaptı. Birinci Meclis binasındaki törende arkasında oturan Hasip Kaplan'ı yanına davet ederek “Gel Hasip, yanıma otur. Burada seninle Meclis'in renklerini tamamlayalım" dedi. Yan yana oturdular ve gayet samimi bir görüntü verdiler. Bu olay epey tartışıldı. Zira o törende Başbakan Erdoğan, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'le tokalaşmamıştı. 2010 yılında da benzer bir olay yaşandı. TÜSİAD resepsiyonunda Demirtaş'la tokalaşan Bahçeli, “Türkiye'nin bugünlerde bu tür tokalaşmalara çok ihtiyacı var" dedi.



DONDURULAN ZITLIK


Birbirinden bağımsız ve anlık gelişmiş gibi görünen bu olayların mı etkisinde kalındı bilinmez, 7 Haziran öncesinde, Bahçeli'nin yukarıdaki davranışlarının ortaya çıkardığına benzer bir algı inşa edildi. AK Parti karşıtı koalisyonun en sorunlu unsuru olması beklenen MHP-HDP zıtlığı seçime kadar donmuş gibiydi. AK Parti karşıtı koalisyonun lobisini yapanlar MHP ile HDP'nin sıradan iki siyasi partiymişçesine ortak hareket edeceği konusunda çok umutluydular. MHP'li Meral Akşener'in, “HDP'nin barajı geçmesinin benim için mahzuru yok" demesi ve HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in de, “Çözüm sürecini MHP ile bile yürütürüz" şeklindeki açıklaması, AK Parti karşıtı koalisyonun lobicilerini çok heyecanlandırdı. İlaveten MHP, çözüm sürecine son vereceği vaadini HDP'ye olan itirazdan ziyade AK Parti'nin “ihanet projesi"ni sonlandırma perspektifiyle sundu. Bölünme, yolsuzluk ve ağır ekonomik kriz vurgulu söylemlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve AK Parti'yi hedef alan MHP, HDP'ye yönelik kayda değer bir eleştiride bulunmadı.



Bütün bunlar, HDP'nin doğrudan veya dolaylı olarak destek vereceği bir oluşumda MHP'nin yer alacağı beklentisini son derece güçlendirdi. Seçim oldu ve Bahçeli yine sürpriz yaparak HDP'nin içinde yer aldığı veya destek verdiği hiçbir oluşumda yer almayacaklarını ilan etti. Bütün hesaplar altüst oldu. Bahçeli'nin bu tavrı, AK Parti karşıtı koalisyonun imkânına gönülden inananlarda derin bir hayal kırıklığı yarattı. Oysa bu beklenti baştan sakattı. Dolayısıyla Bahçeli'nin bu defa sürpriz yaptığı da yoktu. Seçimden önce partisi üzerine yapılan haricî hesaplara ses çıkarmayarak siyasî bir kurnazlık yaptı, o kadar.


MHP'yi seçmen nazarında tercihe şayan kılan en temel unsur, devlete yöneldiği iddia edilen tehditlerin seçmende bıraktığı sahicilik hissidir. Zira MHP, parti karakterine de uygun bir şekilde daima dâhilî ve haricî tehditlere karşı devletin bekasını temin etme rolünde bir kimlik siyasetiyle seçmenin karşısına çıkıyor. Hâlihazırda bu rolüyle seçmen çoğunluğunun “en iyi ikinci parti"si olmayı da başarmıştır. Hâl böyle iken devletin bölünmesi endişesinin temel kaynağı olan Kürt hareketinin herhangi bir unsuru ile MHP'nin aynı oluşumda yer almasını mümkün görmek akla ziyandır. Bu durum aynı zamanda mevcut şartlar dâhilinde MHP'nin CHP ile koalisyon hükümeti kurmasını da imkânsız kılıyor.



MHP'NİN AK PARTİ KARŞITI HAMLELERİ


Bahçeli'nin 7 Haziran akşamından bugüne kadar söylediklerinden hareketle MHP'nin şu üç meseleyi kendisi için kazandıran unsurlar olarak değerlendirdiğini söyleyebiliriz: Kimlik siyaseti, yolsuzluk iddiaları ve Erdoğan karşıtlığı.


Bahçeli, olası bir seçimde partisinin oylarını artıracağından son derece emin görünüyor. Seçimin hemen ertesinde kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle diyor: “Şundan emin olunuz, bugün seçim olsa alacağımız oy daha fazladır. Zira AKP'nin tek başına iktidar olmayacağını milletimiz görmüş, alternatif olarak MHP'yi tescil etmiştir. Yani erken veya tekrar seçimin AKP'deki çözülmeyi, MHP'deki birikmeyi artıracağını düşünüyorum."



Bahçeli'nin bu sözlerinden açıkça anlaşılacağı üzere MHP, 7 Haziran'daki oy artışının AK Parti seçmeninden sağlanan bir artış olduğunu düşünmekte ve AK Parti'den MHP'ye olan oy kaymasının bundan sonra da devam edeceğini ummaktadır. Bu beklentide HDP'nin beklenenden güçlü bir şekilde barajı aşmasının yaratacağı muhtemel tedirginliğin de payı var.



Bahçeli'nin tartışma yaratan “yalılarında viskisini yudumlayanlar" açıklamasına da AK Parti seçmenine yönelik bir hamle olarak bakmak gerekir. Daha önceki dönemlerde seküler-milliyetçi kesimi de memnun edecek söylemler geliştiren MHP, artık bu durumun kendisine klasik seçmenini kaybettirdiğini fark etmiş gibi. MHP, AK Parti karşıtlığı bağlamında oy almayı ümit ettiği seküler-milliyetçi kesimden umduğunu bulamadı. Bahçeli'nin “Öbür taraftan İzmir'de Marmaris'te yazlıklarında yatıp, AKP'nin olmasın diye oyunu MHP'ye vermeyen; ama HDP'yi Meclis'e taşıyan zavallılar, Türkiye'nin kaymağını yiyenler, Boğaz'da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP'ye veren şerefsizler. Şimdi, HDP ile koalisyonu kurun" şeklindeki sözlerini bu hayal kırıklığının bir ifadesi olarak da okuyabiliriz.



Yine Bahçeli'nin “ay tutulması" formülasyonunu da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bahçeli'nin iki daire formu üzerinden ifade ettiği söz konusu formülasyonu şöyle: “Şimdi şurası bir toplumun kültürüdür, yani milli kültürüdür. Şu diğer daire de o toplumun inanç dairesidir. Burası bize göre İslamiyet burası da milli kültürümüzdür. Şimdi Türkiye'nin sağlıklı ulusal yapısı, o yapının korunması ve geliştirilmesi bu iki unsurun bir arada ele alınmasını zaruri kılar. MHP de bu zaruretten hareketle şöyle düşünür: İşte şu alan Türk-İslam ülküsünde kaynağını bulan Türk milliyetçiliğidir. Dolayısıyla İslamiyet alanından gelenler kabulümüzdür. Kültürel alandan buraya gelenler de kabulümüzdür. Bizim söylemek istediğimiz şey budur." Buraya kadar olan kısım MHP'nin sürekli ifade ettiği ve aslında yeni bir şey ifade etmeyen sözlerdir. Yine de bu zamanda en yetkili ağızdan hatırlatılıyor olması amaçsız görülmemelidir.



Hele ki açıklamanın devamında ifade edilen şu sözler son derece kayda değer: “Dolayısıyla MHP'nin uygulayacağı politika İslam inancıyla çatışmaz. İslam'ın naslarını reddetmez. Eğer kendinin kültürden kaynaklanan görüşleri var, bu İslam inancıyla çatışır hale getirilmişse o zaman o kendi kültür değerlerini gözden geçirerek yoluna devam eder." Bu noktadan sonra Milli Görüş'le tam bir mutabakat sağlanmıştır dersek yanlış olmaz.



BEN GÖRMEDİM DUYMADIM SİYASETİ


Bu söylemler, MHP'nin AK Parti seçmenine yönelik açılımları olarak değerlendirilebilir. Bu itibarla MHP, her iki tabanda da olduğu varsayılan arzu dolayısıyla AK Parti-MHP koalisyonunu da “ben istemiyorum" keyfîliğiyle kolayca reddedememektedir. Bunun yerine, “Önce AK Parti-CHP koalisyonu denenmelidir" diyor. Bunu da toplumu AK Parti-CHP koalisyonuna inandırmaya çalışan herkes gibi “tehlikeli kutuplaşma" varsayımı ve “geniş tabanlı koalisyon" argümanıyla ifade ediyor. Üstelik bunu demesinde hiçbir garabet yokmuş gibi davranıyor. Yani seçim öncesinde iş gören “ben duymadım/haberim yoktu" kurnazlığının burada da iş görmesini bekliyor.



MHP'nin bu tavrından, AK Parti'yi CHP ile koalisyona zorlayıp en nihayetinde hiçbir sorumluluk ve risk almadan bir sonraki seçimde durduğu yerde iktidarın kendisine gelmesini beklediği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.


Ayrıca MHP, AK Parti-CHP koalisyonu gerçekleşirse AK Parti seçmeni nezdinde “CHP ile birlikte hareket eden parti" yaftasından da kurtulacağını düşünüyor. Yusuf Halaçoğlu'nun kendilerine yöneldiğini söylediği ve zımnen de olsa bundan kurtulmak istediklerini ima ettiği “dinsiz partiyi destekleme" eleştirisinden sıyrılma arzusunu da bu bağlamda değerlendirmek yanlış olmaz.


CHP ile hükümet kurmasının imkânsızlığı ortada olan MHP, ısrarlı Erdoğan karşıtlığı ile AK Parti-MHP koalisyonunu imkânsız hâle getirerek en olası hükümet formülünü de ortadan kaldırmaktadır. Böylelikle potansiyel kitlesi nezdinde AK Parti ile hükumet kurmamasının bahanesini de bulduğunu düşünmekte.



7 Haziran akşamı erken seçimi de bir çözüm olarak dile getiren Bahçeli, 10 Ağustos'ta Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu görüşmesinden önce yaptığı, “Türk milleti en zor şartlarda ülkeyi yönetimsiz bırakarak azınlık hükümeti senaryosuna bel bağlayan, erken seçim planlayan, kendi kişisel çıkar ve ihtiraslarına ülkeyi kurban vermekten kaçınmayan müflis ve marazi zihniyetleri asla affetmeyecektir" şeklindeki açıklaması ile gelmekte olan erken seçimin müsebbibinin kendisi olmadığını da ilan etmiş oluyor. Bir dizi “şark kurnazlığı"...



Bütün bunlardan hareketle MHP'nin, hayli kazançlı çıkacağını umarak erken seçim istediği sonucu ortaya çıkıyor. Bunu da, muhtemel seçmen tepkisine karşı bir dizi kurnazlıkla “onlar yüzünden oldu" kisvesine büründürmeye çalışıyor. Ama en nihayetinde Bahçeli'nin sürprizlerle dolu bir insan olduğunu da unutmamak gerekir.






#koalisyon
#mhp
#Davutoğlu
#Kılıçdaroğlu
9 yıl önce