|

Modern zamanlar türküyü zayıflattı

Osmanlı’nın ilk türkü mecmuası olarak bilinen “Anatol Türküleri” 120 yıl sonra Latin harflerinde. Türkçe konuşan Rumlar’ın türküleri arasından derlenen çalışmayı yayına hazırlayan çevirmen, eğitimci ve yazar Ari Çokona, “Modern zamanlar türküyü zayıflattı. Hayvandan, buğdaydan, köy hayatından bahseden türküler samimi gelmiyor ama ‘Ölürsem kabrime gelme istemem’ dersen bu içinden gelendir ve samimidir” diyor.

Yeni Şafak ve
12:34 - 11/10/2017 Çarşamba
Güncelleme: 12:47 - 11/10/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
İlker Nuri Öztürk
İlker Nuri Öztürk

Rum ahalisi arasında söylenen 126 türkü, 1896 yılında Stavros Stavridis tarafından “Anatol Türküleri” adıyla bir araya getirildi. Osmanlı’daki ilk türkü mecmuası olma özelliğini taşıyan çalışma, Karamanlı olarak anılan, Türkçe konuşan Rumlar arasından derlenir. Araştırmalarda atıf yapılan ancak kütüphanelerde rastlanmayan bu kitap Ari Çokona ve Evengelia Balta’nın uzun tekrarları ve titiz çalışmaları sonucu okura ulaştı. Çokona ile kitabın hikâyesini ve günümüz türkülerini konuştuk.

Kitabın bulunma hikâyesi nedir?

Kültür üzerine araştırmalarımızda karşımıza çıkan, bahsedilen, notlarda rastlanan ancak kitabın hiçbir yerde nüshası olmayan bir kitaptı. Yunanistan’daki bir sahafta bulunuyor ve Karamanca kitap koleksiyoneri Evengelia Balta’ya haber veriliyor. Bütün hayatını Karamanca kitaplara adayan Balta sayesinde bu kitapla tanıştım. Sonrasında çalışmalara başladık.

TÜRKÜLER CANLI ANIT
Karamanca kitaplar arasında neler var?

Koleksiyonda bin civarı kitap var. Büyük bölümü Türkçe konuşan, Rumca bilmeyen Karamanlılar’ı dini konularda bilgilendirme amaçlı basılmış. Birkaçı da bahçıvanlık, genel kültür hakkında bilgi veren kitaplardan oluşuyor.

Kitabın derlendiği dönemde yükselen bir milliyetçilik akımı var. Stavros Stavridis’in bu çalışmayı Türkçe hazırlaması günümüzde bulunmama nedeni olabilir mi?

Evet Stavridis o döneme göre aykırı bir iş yapıyor. Küçüksenip ayıplandığı, çalışmanın saçma bulunduğu da söylenebilir. Hristiyanlığın bütün resmi kitapları Yunanca yazılmıştır. Yunanca bilmeyen insanlar cahil, kusurlu olarak görülüyormuş. Bu kitabın hiçbir kütüphanede kaydı yok. Böyle bir araştırmayı yaptığına göre derleyen kişinin aydın ve iyi eğitimli biri olduğunu düşünüyoruz ancak buna rağmen Türkçe eser verdiği için kendi toplumundan dışlanmıştır. Bu durumdan insanlar dillerine, inançlarına göre dışlanmamalı mesajını alabiliriz.

Karamanlılar arada kalmış bir millet mi?

Bu insanları ayrı bir halk olarak görmek lazım. Buradakiler ne Türk ne Rum. Geçtiğimiz yıl yayınlanan “20.Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri” adlı çalışmamda birçok bilgi topladım. Anadolu’da 1922’den önce, 2 buçuk milyona yakın Rum vardı. Bunların büyük kısmı Türkçe konuşurdu. Aralarında ayrıca Ermenice, Kürtçe, Arapça, Süryanice konuşan köyler var. Genel olarak Anadolulu diyebiliriz.

Hazırlık sürecinde nelere dikkat ettiniz?

Elimizden geldiğince müdahale ve yorum yapmamaya çalıştık. Karamanlıca alfabeyi Türkçe’ye çevirdik. Araştırmacılara kaynak kitap olarak hazırladık.

Türkülerin konusu ne acaba? Özellikle dikkatinizi çeken bir şey gördünüz mü?

Gurbet, vatan hasreti, İstanbul düşmanlığı gibi konular ilk sırada. Anadolu türküsü olarak bildiğimiz eserler, birkaç kelimesi değişik halde kitapta yer alıyor. Hayat şartları aynı olduğu için insanlar Hristiyan da olsa Müslüman da olsa aynı türküyü söylediklerini gördük.

GÜNÜMÜZÜN HALK TÜRKÜSÜ ARABESKTİR
Rumlar için türkünün önemi nedir?

Çocuğunu uyutmak için türkü, ninni söyler, evlenecek nişan yapacak mutluluğunu türküyle belirtir, gündelik olayları türküye geçirirler. Bir nevi canlı anıt olarak görürler.

Günümüz türkülerinden farklılar mı?

Günümüzde yeni türkü yazılmıyor benim kanımca. Köy hayatı zamanla ölmüştür, türkü üretilecek durumda değildir. Günümüzün halk türküsü arabesktir. Köy hayatı yerini şehrin varoşlarına taşındı. Köylülerin yerini de işsizler, işçiler, yoksul, mağdur insanlar aldı. Makam ve kelimeler farklı olsa da türkülerde aynı dertleri dinliyoruz.

Yeni türkü yazılamaz mı bugün?

Halk türküsünde mizah vardır. “Manda yuva yapmış söğüt dalına” diyor mesela. Bu günümüzde yapılmıyor. İnsanlar mizah ihtiyacını başka yerlerden tatmin ediyorlar. Türkünün işlevi eskiden daha çok genişti. Ağıttan sevdaya her konuda bir çareydi. Ancak günümüzde türkünün işlevi biraz daraldı.

Türküden farklı şekilde kendini ifade etme şekilleri var artık. Teknolojinin gelişimi, modern zamanlar türküyü zayıflattı. Hayvandan, buğdaydan, köy hayatından bahseden türküler samimi gelmiyor ama “Ölürsem kabrime gelme istemem” dersen bu içinden gelendir ve samimidir.

Türkülerde ritim eksikliği var galiba...

Derleyen kişi, türküyle içli dışlı değil. Türkü okumamış, pek de bilmiyor. Dizeler o kadar ritimden uzak ki sanki bilerek bozmuş gibi geliyor. Cümleyi biraz çevirse uyak olacak. Derleyiciden kaynaklı bir sorun olduğunu söyleyebiliriz. Bir de bu türküler söylene söylene değişmiş olabilir. Elimizdeki çalışma ham halde.

Bugün bilinen türkülerle ortak dizeler var. Bunun hakkında ne söylemek istersiniz?

Türkülerin özünde bu vardır zaten. Karadeniz türküsü diye bilinen bir parça, Çukurova’da da okunuyor. Türküler dağ, taş, nehir demeden sınırları aşıyor.

 Kültür ve sanatın insanlar arasında güçlü bir etkileşim aracı olduğunu görüyoruz bu çalışmada...

Geçende Yunanistan’dan arayıp sizde Ahmet Vefik diye bir yazar varmış diye soruyorlar. Asırlar önceki bir metnin İngilizcesini okumuşlar ve Yunanca’ya çevirelim diyorlar. Kendi metinlerimizi çevirip önlerine koyduğumuzda insanların ilgisini daha net göreceğiz. Benim ana dilim Türkçe, kendi düşüncelerimi daha sağlıklı Türkçe şekilde anlatıyorum. Tarih boyunca Ermeni müzikolog, Rum tarihçi olabiliyor. Bense kendi dilime sahip çıkıyorum. Bundan da çok büyük gurur duyuyorum. Örneğin sizin çevirilerinizden sonra Yunan edebiyatının, daha dikkatli bir okumaya ihtiyaç duyduğunu görüyoruz diyenler oluyor. Demek ki o kültürü, bir noktaya kadar bu kültüre tanıtmışım.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Benim de çevirisini yaptığım “Sokrates’in Savunması” kitabının 50 farklı çevirisi var. Gayriresmi olarak yılda 50 bine yakın satılıyor. Ekonomide ilk 15’e girmeye çalışıyoruz ama yayıncılık konusunda dünyada 11. sıradayız. Bunu öne çıkartmalıyız. Bir de “Anatol Türküleri”ni fonetik olarak çevirmesi çok zordu. Güzel ve yararlı bir şey hazırladıysak ne mutlu bize. Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün desteğiyle yayınladık. Bu kitap Evengelia Balta, ben ve çizer Semih Poroy’un dostluk kitabı oldu.

  • Kitabın Özeti:
  • Anatol Türküleri
  • Evengelia Balta, Ari Çokona
  • Literatür Yayınları
  • Temmuz 2017
  • 384 sayfa
#Anatol Türküleri
#Literatür Yayınları
#Ari Çokona
7 yıl önce