|

Modernleşmenin kurbanı çocuklar

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı ve 2013 yılında Düzce'de yılın doktoru seçilen Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu modern ebeveynlere gönderme yaptı. Prof. Dr. Arslanoğlu, “modern ebeveyn olmanın günümüzde hastaneye ve doktora sık başvurmak olmadığını”vurguladı.

Yeni Şafak
04:00 - 6/01/2015 Salı
Güncelleme: 21:25 - 5/01/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
Sağlık açısından anne ve babalar en çok nerede yanlış yapıyorlar?

Ailenin beslenme hataları en başta geliyor. En önemli hata çocukların ağırlıklı olarak karbonhidrat ile beslenmesi. Bu durumda da çocuklar protein, vücuda dışarıdan alınması gerekli olan esansiyel yağlar, vitamin ve mineral yönünden yoksunluk içinde kalabiliyorlar. Yetişkinlerin damak zevki, geleneksel ve ev yapımı sofralarda bile kültür o denli karbonhidrata kaymış ki... Tüketimde karbonhidrat tercihi geliştiği için ister istemez bu çocuğa da yansıyor. Lezzet artırıcılar klasik lezzetlerin reddedilmesine ve itici gelmesine neden oluyorlar. Bu durumda yüksek karbonhidratlı bir öğünde alınan örneğin köfte gibi yararlı bir besinin de sindirimi yeterli olmayacak, demir ve protein bağırsaktan kaybedilecektir. 

Beslenme hataları başta geliyor dediniz. Bu durumda çocuğun şişmanlamasında en büyük hata ailede mi?

Burada sayısız hatalı davranış örnekleri var. Bebekken sebze, zeytinyağı, köy yumurtası tadını almadan vanilyalı nişastalı muhallebiyi tadan bebek sonra her faydalı besine “kokuyor” diyor. Sabah anne veya baba kahvaltı hazırlamaktan kaçıyor, çocuğun eline para tutuşturuyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bu da çocuğun şişmanlamasına neden oluyor. Eğer çocuk şişmanladıysa doktordan çocuğa diyet vermesi isteniyor. 

Diyet çocuklarda risk teşkil ediyor mu?  

Erişkinlerde bile şişmanlık sorununun çözümü, diyetle değil genel yaşam anlayışının değişmesi ile mümkünken çocuklarda diyetin akıldan geçirilmesi bile doğru değil. Aslında diyet yapmak insana uygun bir şey değil. Halen ABD ve Batı'da yerleşik olan “sözde bilimsel” beslenme anlayışı da karbonhidrat ağırlıklı olduğu için örneğin; süt çocuğu beslenmesinde çocuk hekimleri sabah kahvaltısında “bebe bisküvisi”, yatarken pirinç unu muhallebisi öneriyor. Böylece doktor kontrolünde sağlıklı çocuk yetiştirdiğini zanneden aileler bile işe daha en başında yanlış başlıyor. 

Okul çocuklarının çoğu sabah evden çıkma saatine yakın uyanıyor. Acele ile güne başlıyor. 

Bu ortamda çocuk hiç kahvaltı etmeden evden çıkıyor. O koşuşturmaca da çocuğun tuvalete gitmeye bile zamanı olmayabiliyor. Bu gizli bir sorun ve kabızlık, okul korkusu, şişmanlık, cerrahi sorunları ve çeşitli hastalıkları beraberinde getiriyor. Bu durumda evden çıkış saatinden 1 saat önce uyanma alışkanlık haline gelmeli. Zaten akşam erken yatmak hem bu alışkanlığın, hem de sağlıklı yaşamın ayrılmaz parçası.

Bir de hareketsizlik meselesi var tabii…

İnsanlar hareketli bir yaşama göre programlanmış canlılar. Hele ki çocuklar için hareket vazgeçilmez. Alışveriş merkezlerinde geçen hafta sonu tatilleri, televizyon karşısında geç saatlere kadar oturmalar, şişman çocuğun spor yapsın diye gönlü olmayan bir branşta kursa yazdırılması hep hata. Bunlar çocuklara karşı toplumsal suçumuz ve tabii ki betonlaşma da.

Gereksiz tetkikten kaçının

Peki akıllı hasta, ana-baba nasıl olalım?  

Kendimiz ve  çocuklarımız için gereksiz tetkik ve tedaviden kaçınmak. Aileler bu konuda doktoru uyarmak istiyorsa yapıcı olmalıdırlar. Yani verilen ilaç veya tahlil istemi hakkında şüpheci ve suçlayıcı sorular yerine, “Şu anda görünen nedir”, “Bir süre izleyip tahlil ve ilaca sonra karar versek ne gibi riskler alırız?” gibi durumun sorumluluğu paylaştıklarını belirten bir yaklaşım gösterirlerse hekimi beklentilerine göre yönlendirebilirler. 

Mikropları mı öldürüyoruz sevdiklerimizi mi?

Çocukların temizliği de önemli. Ama burada aşırıya mı kaçıyoruz? Mikropları mı öldürüyoruz, sevdiklerimizi mi desek abartmış olur muyuz? 

Kozmetik kullanımı ve temizlik. Ya bakım amaçlı bebe yağı, bebe şampuanı diye kakalanan lüzumsuz ürünler, kolaylık uğruna ıslak mendiller ya da iyice işgüzarlık yaparak parfüm, krem, jöle gibi hiç olmaması gereken maddeler kullanılıyor. Tabii kimyasal maddeler, giysi, aksesuar, oyuncak, hatta zorunlu çanta, defter, kalem gibi eğitim araçlarında bile var. Alerjik astım ve benzeri birçok “bağışıklık şaşırması” hastalığının nedeni aşırı hijyen. Yine reklamlar ve yanlış yönlendirmeler korkutulmuş ama maalesef piyasa oyuncağı olmuş insanlar. Ünlü reklam sözlerinden: “Bebeğinizin hassas bünyesini mikroplardan koruyun.” Yani bebeğinizi bol bol çamaşır suyu, deterjan, yumuşatıcı, dezenfektanla zehirleyin olarak tercüme edilebilir.

Doktora gereksiz gidiyoruz!

Aşırılığa kaçtığımız bir nokta da çocuğu sık doktora götürmek sanırım.  

Hastalık durumunda, ağır bir travma, kaza, zehirlenme söz konusu değilse ya da anormal bir şişlik, değişik bir cilt belirtisi gibi önemli bir hastalık bulguları yoksa önce evde gözlem ve dinlenmeyi öneriyorum. Soğuk algınlığı, akut enfeksiyon tablolarında hemen sağlık kuruluşlarına başvurulmasını öneremiyorum. Sonuçta sadece para ve zaman kaybı değil, zavallı minik bedenin gereksiz tahlil ve ilaçlarla ya da hastanelerin olumsuz ortamıyla örselenmesi söz konusu. Birçok tedavide doğru tek değildir. Beklentiye ve her iki tarafın yaşam felsefesine göre değişebilir.  

Soğuk algınlıklarına açık bir dönemdeyiz.  Çocuklar ilaç almazlarsa iyileşme süreleri uzuyor. Önerileriniz nedir?

İlaçsız iyileştirelim derken amacım hastalık süresini uzatmak değil ama ilaçla iyileştirdik deyip hastalığın ilk gününde dopingle çıkmış bir sporcu gibi koşuşturmaya atmak da doğru değil. Dinlenme için süre koymayalım, hatta okula gidip temkinli davranmayı da dinlenme sayalım. 

Modern ebeveyn olmak günümüzde hastaneye ve doktora sık başvurmak olarak algılanıyor değil mi?

İnsanlar doğal koşullarda yaşadığında vücudundan gelen sinyalleri daha doğru yorumlardı. Hangi ağrının endişe verici olduğunu, hangisinin basit açıklamalarla ve önlemlerle geçiştirilebileceğini ayırt edebilirdi. Modern insan bu yeteneğini maalesef kaybediyor.

Ateşten korkma

Diyabet hastası okul çağı çocuklarının okullarda yaşadığı bazı sorunlar var…

Okul çağına gelince sosyal tehditler de başlıyor. Sorumluluk üstlenmek istemeyen öğretmenler, özel okul yöneticileri, sosyal baskılar nedeniyle okulda insülin veya şeker ölçümü yapmak istemeyen diyabetli çocuk ve gençler. Bu nedenle diyabet eğitimi yaparken aşırı sıkı düzen getirilmesi, çocuğa ve aileye ağır gelen bazı doktor önerileri, yeterli gelecek tutumların da kazanılmasını önlüyor. Bu konularda mutlaka çocuğa ve aileye zor gelen durumlar çocuğun takip eden hekimine söylenmeli ortak başka bir çözüm yolu ve tedavi planı aranmalıdır.

Bir de ateş meselesi var. Çocuğun ateşinin çıkmasından aileler çok tedirgin oluyor…

Ailelerdeki ateş fobisi nedeniyle çocuk hasta olur olmaz hemen ateşi düşürücü verilir. Oysa ateş doğal bağışıklığın en önemli silahlarındandır. Çocuk bünyesinin başa çıkmakta zorlanacağı 39-40’ın üzerinde ateş olmadıkça ateş düşürücü vermek tamamen gereksiz olduğu gibi, verilse bile ateşi hızlı ve fazla düşürmeyecek şekilde kullanılmalıdır.
#İlknur Arslanoğlu
#modern ebeveyn
#Modernleşme
9 yıl önce