|

Mücahit Bilici, Risale-i Nurlar ve devlet

Şahin Doğan
00:00 - 8/08/2014 Cuma
Güncelleme: 23:01 - 7/08/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Kaleminden ekseriyetle güzel, manidar ve zekice değerlendirmeler okuduğumuz taraf yazarı Mücahit Bilici bu defa akıllara ziyan, talihsiz bir yazı kaleme aldı. Tam bir müsamere havasında. Ve ucuz bir slogan havasında. Biraz özensiz, biraz üstünkörü. Hiçbir hakimane ölçü göz etmemiş sanki. Yazının başlığı şöyle: ''Bediüzzaman''ın Türkleştirilmesi ve Risale-i Nur''un Devletleştirilmesi.'' Önce yazıdan bir kısa bir bölüm okuyalım:

NURCULUK TÜRKÇÜLEŞTİRİLDİ Mİ?

''…Devletin laik milliyetçi baskısı, Nurculuğun Türkçüleştirilmesi için hem bir mazeret hem de bazısı için bir fırsat olarak devreye girdi. Bu süreçte Bediüzzaman''ın biyografisi başta olmak üzere çeşitli eserlerinde Kürt, Kürdistan gibi kelimelerin değiştirildiği yönünde ciddi iddialara konu olan metin müdahaleleri yaşandı. Said-i Kürdi''yi bir Horasan Türk''ü yapmak için çok tekellüflü te''villere müracaat edildi. Türkçü yapılamasa bile en azından Türk yapılmaya çalışıldı (mesela, Sızıntı''nın bir kapağında Bediüzzaman''a Türk bayrağı taşıtılması). Nursi''nin mirasına yapılan bu eziyetten bir kısım Kürt ve insaflı Türk Nurcu dışında ekser Nurcu''ların haberi bile olmadı. (Bu konuda bir kitap çalışması yürüten değerli araştırmacı Huseyn Siyabend Aytemur''un Risale-i Nur Külliyatında Yapılan Tahrifatlara İlişkin Rapor''u önemli bilgiler içeriyor.)…'' (09.07. 2014 Taraf)

Evet bu ülkede kasıtlı bir şekilde ''Said-i Kürdi''yi bir Horasan Türk''ü yapmak için çok tekellüflü te''villere müracaat edildi.'' Ama buna tevessül eden çevrelerin foyaları çok geçmeden ortaya çıktı. Sızıntı''nın kapağındaki garabet ise malum camia dışında diğer bütün nur cemaatleri tarafından kınandı hatta alay konusu oldu. Daha dürüst olmak gerekirse bütün bu affedilmez yanlışların müsebbibi nurcular değil, paralel yapı. Risale-i Nurların tahrifi meselesine gelince mevzu, üstadın vefatından bu yana bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Başta üstadın varisleri olmak üzere büyük bir yekun tutan ve adına ''sevad-ı azam'' diyebileceğimiz vasat kitle arasında (isterseniz buna nur cemaatlerinin Ehl-i Sünnet''i diyelim) başta kürt ve Kürdistan kelimeleri olmak üzere Risalelerdeki bütün tasarrufların bizzat hz. Üstat tarafından yapıldığı ve elimizdeki mevcut külliyatın onun tashihinden geçtiği konusunda icmaya yakın bir kanaat var. Ve itiraf etmeli ki bu umumi kanaat maşeri vicdanda ma''kes bulmuş gibi. Bilici''nin tahrif iddiasına dayanak olarak gösterdiği kaynak ise çok şaşırtıcı. Çünkü bu meseleyle alakalı en geniş, en derin en kapsamlı ve aynı zamanda en bilimsel çalışma hiç şüphesiz ki Üstadın yaşayan bir talebesi olan Abdulkadir Badıllı Ağabeye ait. Badıllı Ağabey, üstadın hem talebesi hem de Kürt. ''Risale-i nurlarda Tahrifat yapıldı mı? başlıklı yazısında bu meseleyi uzunca tartışır. Eğer önyargılı olmaya niyetimiz yoksa Badıllı Ağabey''in bu çalışması Bilici''nin adını zikrettiği Huseyn Siyabend Aytemura ait çalışmadan daha inandırıcı, daha makul, daha sahici. Anlaşılan Bilici, Badıllı ağabey''i ya takmıyor ya da baypas geçiyor. Kısacası ''Kürdi''yi ''Nursi'', ''Kürdistan''ı ''şark'' diye tashih eden bizatihi üstadın kendisi. Eğer bunun adı zannedildiği gibi ''Türkleştirme'' ise bu işin faili yine bizatihi üstadımızın kendisi. Ve dolayısıyla bu ithamların muhatabı da zımnen kendisi. Bu öyle bir facia ki başta nur müellifi olmak üzere bütün varisleri, ilk talebeleri, takipçileri, koca kitleleri kandırılmış olmakla veya mirasa bilinçli ihanet etmekle eş tutmak anlamına geliyor. Bunun kabul edilebilir bir tarafının olmadığı izahtan vareste.

RİSALE-İ NURLAR DEVLETLEŞTİRİLİYOR MU?

Geçelim ikinci meseleye. Yani ''Risale-i Nurlar''ın Devleştirilmesi'' meselesine: ''…Risalelerin yayın hakkının devlet kontrolüne alınması gibi bir fecaat söz konusu. Sadeleştirme yanlışından daha büyük yanlış, Risale-i Nur''un devletleştirilmesi girişimidir. Risalelerde yapıldığı söylenen başka tahrifat iddialarına ses çıkarmayanların sadeleştirmeye kasıtlı tahrifat muamelesi yapıyor olması tam bir ikiyüzlülüktür. Risaleleri sadeleştirme açık bir yanlıştır ama en fazla yanlış bir içtihattır. Ancak Risale-i Nur''un telif hakkının devletleştirilmesi, Nurculuk tarihine mukaddesatçı devletçiliğin bir utanç eylemi olarak geçecektir…''

Bu paragrafın hemen hemen bütünü yanlışlarla malul. Neresinden baksan tutarsızlık akıyor. Birincisi, Risalelerin yayın hakkının devlet kontrolüne alınması bir fecaat değil, sadeleştirme adı altınca yapılan tahrifata karşı alınan bir önlem. Ayrıca bu hususta gelen itirazlara karşı başta üstadın varisleri olmak üzere nice kalem ve kelam erbabı gereken cevabı verdi. (Bunu anlamak için risale haber arşivinde kısa bir gezinti kafi)

İkincisi, Risale-i Nur''un devletleştirilmesi ifadesi külliyen yanlış çünkü Bizzat Hz. Üstat sağlığında Risale-i Nur''un ya Diyanet''in eliyle ya da Kültür Bakanlığı''nın eliyle neşredilmesi için girişimde bulundu. Bunun için Adnan Menderes''e kadar gidildi. Hatta Bediüzzaman, Adnan Menderes ile görüşerek bütün hukuki haklarını vermeye hazır olduğunu beyan ettiğini belirtir. Üstad, zamanında Risale-i Nur''un devlet eliyle neşredilmesi bir de Ayasofya''nın ibadete açılmasını demokratlardan istedi. (A.Badıllı) Bilici''nin mantığına göre gidersek bu ''fecaate'' ilk teşebbüs eden (haşa) üstadın bizzat kendisi.

Üçüncüsü, şöyle diyor Bilici: ''sadeleştirme bir içtihat, Risale-i Nur''un telif hakkının devlete verilmesi bir utanç eylemi.'' Sadeleştirmeyi yapan camianın bundan dolayı tokat yediğini söyleyen Bilici''nin kendisi. Yanlış bir içtihattan dolayı tokat yiyen bir müçtehit gördünüz mü? Yani sadeleştirme isabetliyse şayet faillere iki sevap, değilse bir sevap var. Bilici''nin mantığı tam da bu. Kaldı ki bilicinin dediği gibi tokat gibi bir şey varsa demek ki gayretullaha dokunan bir cürüm var ortada. Sadeleştirme gibi bütün halis nur talebelerini derinden rencide eden bir ''cürm-ü azim'' sade bir içtihat deyip geçiştirilebilir mi? Buna mukabil bu cürme dur demek amacıyla yapıldığı herkesçe müsellem olan bir girişim nasıl bir utanç eylemi olur? Anlamak zor gerçekten.

10 yıl önce