|

Müslüman eğlenir de tatil de yapar

Bayramların eğlence ve tatilden ibaret olmadığını hatırlatan mutasavvıf yazar Ömer Tuğrul İnançer ekliyor: “Eğlenmek de tatil yapmak da Müslümanın hakkıdır. Efendimiz 'Dünyası için ahireti, ahireti için de dünyasını terk eden bizden değil' diye buyuruyor. Her şeyin bedelini vererek naktini ödeyerek yaşamalıyız. Allah'ın koyduğu sınırları her zaman gözetmeliyiz.”

Yeni Şafak
04:00 - 25/06/2017 Sunday
Güncelleme: 16:09 - 30/06/2017 Friday
Yeni Şafak
Ömer Tuğrul İnançer
Ömer Tuğrul İnançer

Bir ay boyunca tuttuğumuz oruçların ve yaptığımız ibadetlerin mükâfakatı olarak bugün Ramazan bayramını idrak ediyoruz. Müminler için ayrı bir öneme sahip olan bayramlar, yüreklere günahlardan kurtulma ümidi işlerken aynı zamanda birlik ve beraberlik duygularını pekiştiriyor, sevgi bağlarını güçlendiriyor. Bayramların sadece eğlence ve tatilden ibaret olmadığını söyleyen mutasavvıf yazar Ömer Tuğrul İnançer, her işimizde Allahu Teala’nın koyduğu sınırları gözetmemiz gerektiğini söylüyor. İnançer ile bayram dolayısıyla bir araya gelerek merak ettiklerimizi sorduk.

Ramazan ayı boyunca maneviyatımızı güçlendirmek adına Kur'an okuyup hatimler indirdik, teravih namazları kıldık. Kişisel olarak yaşadığımız bu manevi doyumu Ramazan ayından sonra da devam ettirmek için neler yapmalıyız?

Ramazan'ı Şerif'ten sonra daha maneviyatlı yaşamanın cevabını Efendimiz'de buluruz. Evvela onu iyi tanımalıyız. Ama Efendimiz'i herhangi bir hadis kitabından hadis okuyarak tanıyamayız. Çünkü Efendimiz, herkese farklı konuşmuştur. Yani Hz.Ali'nin kulağına söylediği söz başkadır, Hz. Ebubekir'e yalnız iken söylediği söz başka; umumi olarak herkese söyledikleri başkadır, deve çobanına söylediği başka. İşte hadisler de ayetler de tercüme metin oldukları için sadece okunarak anlaşılamaz.

KULLUK TÜM YIL YAPILIR
Peki nasıl tanıyacağız Efendimiz'i?

Efendimizle ile ilgili öğrendiğimiz her şeyi şüpheye düşmeksizin tatbik ederek tanıyacağız. Yani sadece okuyup hocaya gitmek yetmez. Bir de sosyal sünnetleri yerine getireceğiz. Biz Efendimiz'i tanımıyoruz. Efendimiz'in varlığından haberdar olmak onu tanıdığımız anlamına gelmiyor. Efendimizin zevceleri bizim annelerimizdir, ama dışarıdan birilerini çevirip de "Annelerinin isimlerini say!" desek eminim kimse sayamaz. Yani Efendimiz'i tanımadığımız için suallerimize cevap bulamıyoruz. O hace-i kainattır. Bütün kainatın hocasıdır, öğretir. Onun cevap vermediği hiçbir sual yoktur. Ben 72 yaşıma geldim ve aklıma gelen ne sual varsa hepsinin cevabını O'nda buldum. Efendimizle arayı iyi edersen cevaplar da kolaylaşır. Çünkü Efendimiz, "Beni Rabbim terbiye etti" diyor. Buradaki terbiye aynı zamanda ilimdir.

Ramazan ayını geride bıraktık. Şimdi önümüzde şevval ayı oruçları var. Şevval oruçlarının hükmü nedir?

Ramazan bitti, mükellefiyetler bitti diye bir şey yok. Bu kadar ucuz değil. Kelime-i Şehadet üzerine kurulan dört duvar olan namaz, oruç, hac ve zekat sadece temel duvarlardır. Yükseklik değildir. Yükseklik onların üzerine yaptığın güzel davranışlarla kazanılır. Efendimiz hadisinde buyuruyor ki "Şevval ayında 6 gün oruç tutan Allah indinde bir sene oruç tutmuş gibi değerlendirilir, mükafatlandırılır" Ayrıca şevvalin ilk üç günü Ramazan'dan daha mı az feyizli? Daha mı az mübarek? Yani mükellefiyetlerle sınırlı tuttuğumuz zaman Ramazan'ı Şerif'te derviş, mübarek 11 aylarda keşiş hayatı yaşayan bir toplum oluyoruz. İbadet, evde seccadenin üstünde, dışarıda cami duvarları arasında ve mevsimsel olarak mübarek gecelerde ve Ramazan'da değildir sadece. Kulluk, 7/24'tür. Recep, Şaban, Muharrem, Zilhicce, Pazartesi-Perşembe, Davud orucu nerede? Bu yetinmeler neden? Ama dünyada her türlü malın, mülkün, kartvizitin üstünü istiyoruz. Bu çelişkiden kurtulmalıyız. Dünyayı ayrı ahireti ayrı zahiri, batını ayrı görmemeliyiz. Mutlaka nevafil nafilelere riayet etmeliyiz. Güzel ahlaka böyle sahip olunur.

ESKİ BAYRAMLARI
ÖZLEMİYORUM
Bu üç gün boyunca Ramazan Bayramı'nı idrak edeceğiz. Genellikle büyükler eski bayramları özler durur. Şimdiki bayramların tadının kalmadığını söylerler. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Hayır... Neden eskiler daha güzel olsun. Ben eski bayramları özlemiyorum. Ayrıca ben Ramazan-ı Şerif'te aygaz, yağ kuyruğunda çok vakit geçirmiştim. Nesi güzelmiş eskilerin? Bu nostalji denen gavurca köklü kelime Müslümana yakışmaz. Dem bu dem, an bu an, gün bugündür. Yarını Allah bilir. Biz bu anın kıymetini bilmeliyiz. Bu nedenle bu eski Ramazanlar ve bayramlar lafı boş bir laftır.

Ekranlarda her bayram eğlence programlarını görüyoruz. Bayrama yüklenen anlam sadece 'eğlence' ve 'tatil' unsurundan ibaret değil mi sizce?

Elbette eğlenmek de tatil yapmak da Müslüman'ın hakkıdır. Müslüman dünyadan kopuk yaşamamalı. Efendimiz "Dünyası için ahireti, ahireti için de dünyasını terk eden bizden değil" buyuruyor. Terk yok. Her şeyin bedelini vererek naktini ödeyerek yaşamak var. Ama bu Allah'ın koyduğu sınırlar içinde olmalı.

Peki Ramazan bayramının tasavvufi olarak anlamı nedir? Neyi müjdeliyor bize?

Tasavvufu İslam'dan, Şer-i Muhammeddiyye'den ayrı görmek düpedüz körlüktür. Çünkü şeriatsız tarikat batıldır. Tarikatsız şeriat atıldır. Onun için özel anlamlar yerine genel anlamını kavrayıp şükrümüzü eda edecek halde olmalıyız. Bayram da sürurlu gündür. Efendimiz Ramazan için "Gitti diye konuşmayın" der ve "Ramazan ayı değil, Şehr-i Ramazan deyin" buyurur. Peygamber Efendimiz bir hadisinde 'Ramazan yakıcıdır, günahları yakar, yok eder' buyurur. Biz de günahlarımızdan kurtulmanın umuduyla bayram yapıyoruz.

LİKÖR İKRAM
EDEN EDEPSİZLER
Ramazan Bayramı için bir dönem şeker bayramı gibi tabirler kullanılırdı. Son dönemlerde bu tabirin kullanımı azaldı. Şu an bayramın manasını daha doğru bir şekilde kavrıyoruz diyebiliriz miyiz?

Evet. O tabir azaldı. Ama Ramazan bayramı değil Fıtr Bayramı'dır bu bayramın adı. Fıtrat ve yaradılışla alakalıdır. Yani hem kainatın hem de insanın yaradılışı söz konusudur. Ayrıca Ramazan, fıtr sadakasının verildiği aydır. Ramazan, İslami bir terim olduğu için bazı insanların ağzından Cenab-ı Allah, bu nevi İslami tavırları korur. Şeker bayramı diyenlerin ağzına Ramazan bayramı adı yakışmaz. Onun için onlar şeker bayramı der. Bir de bundan 30 sene kadar önce Fıtır bayramlarında likör ikram etmek gibi bir terbiyesizlik vardı. Çok şükür ki bu kalktı.

NEFSİNE ESİR OLMAYANLAR İÇİN HER GÜN BAYRAMDIR
Peki nasıl geçirmeliyiz bayramı?

Nefsinin emrinde olmayan için her gün bayram gibidir. Böyle yaşayan zevat-ı kirama veli derler. Veliye her gün bayramdır, deliye değil. Ama ahalinin bir kısmı o velileri deli zannederler. Bayramı İstanbul ve Ankara'dan ibaret görmemeliyiz. Ayrıca bayramda illa el öpmek gerekmiyor. Ama gelenekselciler böyle zannediyor. Örneğin ben Pendik'te oturuyorum. Kardeşim de Çekmece'de oturuyor. Bayramda benim elimi öpmeye gelse bir günü gidecek. Ama köylerde böyle değil. Kasabalarda hala bu gelenek devam ediyor. Bu sosyal hayatın mecburiyetlerinden kaynaklanan bir oluşum. Eskiden telefonlaşmak büyük bir dertti. Şimdi dağ başında bile insanlarla görüşebiliyorsun. Mühim olan benim seni hatırlamam, bayramını tebrik etmem. Gönüller arasında bağlantı kurmam. Bu da lakırdıyla kurulur. Ama tabii bir tane mesaj yazıp herkese aynısı göndermek de olmaz.


Salıncaklar
kurulurdu
Sizin çocukluğunuzda nasıl geçerdi bayramlar?

Ben çocukken Ramazan aylarında dedemin elinden tutar teravih namazlarına giderdim. Dedem, namazdan sonra mutlaka benim istediğim bir şeyi yapardı. Bana dondurma ve kağıt helva alırdı. Kadir Gecesi'nden sonra bazı meydanlarda bayram hazırlığı başlar, salıncaklar kurulurdu. Dedem de beni oraya götürürdü. Şimdi aynı şeyleri ben torunumla yapıyorum. Onun elinden tutup dondurmacıya götürüyorum. Yani şimdi de güzel bayramlarımız. Torun olmanın başka, dede olmanın başka bir güzelliği var.

Bütün bayram namazları bir sabah namazı etmez
Toplum olarak bayram namazlarına ayrı bir önem atfediyoruz. Bu nedenle de bayram namazlarına katılım oldukça yüksek oluyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Bütün ömrünce kıldığın bayram namazı, kıldığın bir sabah namazı kadar etmez. Bayram namazı kılınca herşey affolunur zannediyoruz. Bayram namazı vaciptir. Bir de şu var. Bazı cemaatlerde bir zat-ı şerif vardır. O zat-ı şerifin yüzü suyu hürmetine o cemaate dahil olan herkeste Cenab-ı Allah'ın kendilerini affetme ümidi vardır. Onun için bayram namazları kalabalık olur. Sabah namazından bile kalabalık olur. Ama sabah namazı farzdır. Bayram namazları nadir olduğundan daha kıymetli tutuluyor. Fakat nadir olunca kıymetli olma durumu sadece dünyevi malzemeler için geçerlidir. Örneğin altın kıymetlidir. Bakır daha çoktur ve daha az değerlidir altına göre. Bunların hepsi dünya malıdır. Namaz da ona benzetiliyor ama öyle değil.

Meydanlarda namazı kıldırırmış
Peki Efendimiz bayramlarda neler yaparmış?

Efendimiz meydanlarda bayram namazı kıldırırmış. O, bayram namazlarını hiçbir zaman Mescid-i Nebevi'de kıldırmamış. Efendimiz sabah namazlarını kıldırıp bir gün evvelden haber verirmiş, filanca meydanda bayram namazını kılacağız diye. Mahalleleri canlandırmak için böyle bir şey yapıyormuş. Hem meydana giderken yolda gördükleriyle bayramlaşıyormuş hem de Hane-i Saadet'e dönerken başka yollardan giderek başka kişilerle bayramlaşıyormuş. Efendimiz burada bize ziyareti bile öğretiyor. Hz. Bilal de bir gün evvelden gidip meydanı hazırlıyormuş. Sabah namazından sonra meydana yürüyorlarmış.


#Ömer Tuğrul İnançer
#Mutasavvıf
7 years ago