|

O eski aşklardan eser yok şimdi

Kadriye Kaymaz ve Eser Postallı yolu İstanbul'la kesişen aşk hikayelerini “İstanbul'un 100 Sevdası” isimli kitapta bir araya getirdi. Yüz yıl önceki aşklara baktığımızda sevdanın ne kadar güçlü olduğunu, sahibine ne eserler ürettirdiğini görüyoruz.

Yeni Şafak ve
12:05 - 8/03/2017 Çarşamba
Güncelleme: 12:07 - 8/03/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Sabahattin Ali ve Aliye Ali.
Sabahattin Ali ve Aliye Ali.

İstanbul her ne kadar kıtalara buluşturan bir şehirse aşıkları da kavuşturan bir şehir. Ayrılıklar olmaz mı? Ayrılıklar da var ama ne demiş şair 'Ayrılık sevdaya dahil'. Kadriye Kaymaz ve Eser Postallı da yolu İstanbul'la kesişen aşk hikayelerini bir araya getirelim diyerek kolları sıvamış. İstanbul'un 100 Sevdası isimli kitap ortaya çıkmış. İyi ki de çıkmış! Artık nerede kaldı o sevdalıklar demeye başlamıştık. Kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda aşkın tarifinin giderek küçüldüğünü ve günümüzde belirli kalıplar içerisine hapsedildiğine üzülerek şahit oluyorsunuz. Neden mi böyle diyorum? Çünkü 100 sevdaya baktığımda aşkın ortaya bir eser çıkardığını görüyorum. Kimisine kitaplar dolusu şiirler yazdırmış kimisine sayfalar dolusu roman, kimisine tiyatro açtırmış kimisine kuşaklar boyunca dinlenen şarkılar armağan ettirmiş.


SEVDANIN ÜÇ DEVRİ

İstanbul'un 100 Sevdası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. Yayınları tarafından okurla buluşuyor. Kitapta Bizans'tan Osmanlı İmparatorluğu'na, Cumhuriyet Dönemi'nden bugüne İstanbul'da yaşamış siyaset, sanat, edebiyat çevrelerinde öne çıkan simaların aşklarına en yalın halleriyle tanıklık ediyoruz. Hepsini bir bir yazmaya fırsat yok ama birkaç ismi şöyle sıralamak mümkün: Justinian ile Theodora, Fatih Sultan Mehmed ile Gülbahar Hatun, Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan, Mehmed Akif Ersoy ile İsmet Hanım, Tanburi Cemil Bey ile Saide Hanım, Aliye Berger ile Karl Berger, Afife Jale ile Selahattin Pınar, Suat Derviş ile Nizamettin Nazif, Sabahattin Ali ile Aliye Ali, Ahmet Kabaklı ile Meşkure Kabaklı, Ahmed Arif ile Leyla Erbil, Semavi Eyice ile Kamuran Eyice, Cahit Zarifoğlu ile Berat Zarifoğlu, Kani Karaca ile Hafize Karaca.


AŞK İYİLİKTİ

Kitabı yayına hazırlayan Kadriye Kaymaz, “Bugün aşk denildiğinde akla gelenlerle yüz yıl önce anlaşılanlar aynı değil. O yıllarda aşk yerine muhabbet, sevgi, garam, dert gibi kelimler tercih ediliyordu. Bugün aşk veya sevda dediğimiz şey çok daha 'aşkın' bir anlama işaret ediyor. Dolayısıyla kitapta yer alan hayat hikayelerini geçmişten bugüne uzanan daha geniş bir anlam çerçevesiyle okumak doğru olacaktır. Bu noktada aşkın anlam alanına iyilik, dostluk, vefa, fedakarlık, cefakarlık, diğerkamlık vuslat ve hasret de girmekte” diyor.


8 YIL 270 ŞARKI

Kitaptaki aşkların insana neler yaptırdığından birkaç örnek vermek istiyorum. Mesela Oğuz Atay. Tutunamayanlar'ı ve Tehlikeli Oyunlar'ı aşık olduğu kadın Sevin Seydi'nin desteğiyle yazıyor. Ya birlikte aynı mekanı paylaşırken yanındaki ilham perisi oluyor ya da ayrılıkta onun bıraktığı boşluğu doldurmaya çabalıyor. Tanıştıkları gün beraber çalışmaya başlayan Çiğdem Talu ve Melih Kibar çifti 8 yıl 3 günde Türk müziğine 270 şarkı kazandırıyorlar. Aliye Berger, 'Bir insanın gözlerinde bütün dünyayı görüyordum” dediği eşi Karl Berger'i kaybettikten sonra ailesinin de teşvikiyle gravür sanatına yöneliyor. Aşkı ve yaşadığı acı onu hafızalarda silinmeyen bir sanatkar yapıyor.


ONUN KÖLESİYDİM

Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan çifti de birlikte tiyatro kuruyorlar. O tiyatrodan yüzlerce oyuncu yetişiyor. Kitapta beni etkileyen bir diğer aşksa Halide Edib Adıvar'ın Salih Zeki'ye duyduğu sevgi. Halide Edib Adıvar, yıllar sonra yazdığı bir yazıda hocası ve ilk eşi Salih Zeki ile aralarındaki ilişkiyi şöyle tarif ediyor: “Onun kölesiydim, zihninin kölesi.” Salih Zeki'nin başka bir kadınla evlenmek istemesi üzerine onu terk eden Halide Edib ömrü boyunca hep onu sevmiş. Hatta ölüm haberini aldıktan sorna bile “ilk ve tek aşkım” diyerek hatıralarında anlatıyor.


BENİM GİBİ KELEPİRİ KAÇIRDIĞINLA KAL

Kitapta oldukça ilginç ve yanaklarda tebessüm bırakan hikayeler de mevcut. Bir örnekle anlatmak icap ederse Sabahattin Ali arkadaşı Ayşe Sıtkı İlhan'a evlilik teklifi ediyor. Ayşe Sıtkı onun bu isteğini şaka olarak yorumlayıp geri çeviriyor. Sabahattin Ali, bu cevaptan sonra aslında ilk gördüğü günden beri aklından çıkaramadığı Aliye Hanım'a evlilik teklifi ediyor. Aliye Hanım'ı ailesinden istettikten sonra da Ayşe Hanım'a şu mektubu yolluyor: “Mühim bir havadisim var. Evleniyorum. Hatta nişanlandım bile. Sen benim gibi kelepiri kaçırdığınla kal.” Mektubun devamı da var tabi ki. İstanbul'un 100 Sevdası'nı kitap satılan birçok yerden edinebilirsiniz.


#Feridun Andaç
#Üstümüzdeki Gül Yaprağı
7 yıl önce