Mihriban İnan Karatepe yayımlanan Kadife Durağı, Hacıyatmaz, Aramızda'dan sonra dördüncü öykü kitabını yayınladı: Herşey Çok Güzel.
Karatepe, öykülerinde ağırlıklı olarak anne-çocuk ilişkisini, değişim ve dönüşüm karşısında bireyin durumunu, ölüm olgusunu ve yüzleşme temasını gündeme getirdi. Öykülerinde özellikle çocuğun naif, sahih ve hakikatle bağlantılı bakışını incelikle işledi. Annelik duygusunun şefkatle harmanlanmış duruşu, öykülerini besleyen en önemli kaynak oldu. Kadın öykücülüğümüzün ihmal edilmiş belki de en verimli damarından oldukça nitelikli durumlar aktardı. Çocukların duygularını/ psikolojisini, anne-çocuk ilişkilerini, ailedeki konumlarını kalıcı izlere dönüştürmeyi başardı. Öte yandan kendi kuşağının diğer yazarları gibi yüzleşme öyküleri ve Müslüman kadının çağdaş dünyadaki yerini irdeleyen öyküler de yazdı. Hayata, sokağa, yaşanmışlıklara eğildi.
Biçimsel anlamda ise risk alan arayışlara girmemekle birlikte modern anlatı tekniklerini, modern öykünün geldiği imkânları değerlendirdi. Ritim, şiirsellik, kurguyu önemseyen öyküler kaleme aldı. Zaman zaman da öykülerinde postmodern göndermeler gözlendi, öykünün yazılış serüvenini okurla paylaştı. Özellikle ilk kitapta öykülerini büyülü gerçekçilik, sürrealist anlatıma yasladı. Masalsı anlatım ve gizem de sevdiği biçimler olarak öykülerinde yer aldı. Sevim Burak, Faulkner, Kafka, Özdenören izleri öykülerine yansıdı. Çocuk bakışında Faulkner ve Rasim Özdenören öne çıktı. Ama genel anlamda klasik anlatıma bağlı kaldı.
Onun öykülerinde büyüklerin dünyasına bakan muzip bir çocuk bakışı hep hissedilir. Anlatıcı hayatın en kritik ânını (ölüm, düğün gibi), bu çocuğun gözünden bize aktararak, sıradanlaştırır, hayatın içine çeker. Öykülerde çocuk gözü onun en sık başvurduğu bakış açısıdır. Çocukluğun safiyeti, masumiyeti öykülerde gün yüzüne çıkarılır. Çocuk ve onun dünyasını şefkatle, incelikle kavrayış ve derin yansıtış öykülerde öne çıkar.
Karatepe, özellikle açları, yoksulları, kimsesizleri gündeme getirir. Onun öykülerinde öne çıkan diğer bir temel vurgu da yüzleşmedir. Karatepe pek çok öyküsünde, özellikle ölüm ânının kısa bir süre öncesinde kahramanlarına bakarak, onların son duygularını aktarıp okuru ölüm ânıyla yüzleştirir ve uyarır. Ya da bir yanılgı ânında bu yüzleşmeyi gerçekleştirir. Kahramanlar tüm bu yaşanmışlıklardan sonra Allah'a, geçmişlerine, kendilerine dönerler. Geçmiş yorumlanır, yaşananların eksiklikleri gündeme gelir ve sonunda en başa dönülür. Tüm bu öyküler bir gerilim, iç döküş düzleminde kurgulanır. Mutsuz bir şekilde hayata yenilmiş insanlar bir patlama ânı sonrası dönüp hayatlarına bakarlar.
Kimi öykülerinde de modern çağda kadın olmanın zorlukları irdelenir. Tüm öyküler iki ana damardan akar. Birincisi çocuğun gözünden insanlık hâlleri, ikincisi ise kadın-erkek ilişkileri arasındaki sorunlardır. Öykülerin çoğunda bir karmaşa, kaos ve savaşın ortasındaki çocukluk durumları yansıtılır. Ama hangi yaşta olurlarsa olsunlar kahramanlar bir kimlik sahibidir. Tüm öykülerde Müslüman çocuk olmanın, Müslüman genç kız olmanın, Müslüman kadın olmanın hem devlet/otorite hem de toplum nezdindeki konumu hikâyeleştirilir.
Mihriban İnan Karatepe son kitabı Herşey Çok Güzel'i bütün bu öykü anlayışının kolajı bir tutumla oluşturur. Hayat savunusu, yoksullar, ezilen kadınlar, çocukların hayat dolu samimi dünyaları öykülerde gündeme getirilir. Öykülerde, bireysel, toplumsal yaralara, acılara bakılır. Bir yandan bu insanların yönetimlerin kayıtsızlığı ve yanlışlığı altında ezilişleri bir yandan da toplumun yanlış bakışı altında çektikleri dramlar aktarılır.
Kitabın en temel vurgusu hayatın dışına itilmiş insanlardır. Bunların başında yoksullar, açlar, kıyıya vurmuşlar gelir. Kitaba da adını veren öykü “Herşey Çok Güzel”de işsiz, aç hayata tutunma çabası içindeki Moldovalı anne-çocuğun bu sefalette bile hayatı güzelleştirecek çocuksu bakışı işlenir: “Çok güzelsin annecim sen, diyor. Herşey çok güzel.” “Yirmi lira” yine yurtdışından gelmiş açlık içindeki insanlara olumsuz bakışın eleştirildiği bir öyküdür: “Getirdi bunları ülkeye, güya ki oy alacak, defolun gidin, gidinnn…” Kitabın en başarılı öyküsü “Sevgi Büyük”te, yatağa mahkûm ihtiyar kadın Sevgi Büyük'ün ailesi ve insanlar tarafından dışlanışı karşısında onu çok seven kedisi ve köpeğinin sahip çıkışı iç yakan bir kurguyla öyküleştirilir.
“Allah Canımı Alsa da Kurtulsam”da ikiyüzlülükler içinde geçen bir hayatı öne çıkarırken, insanın hayatta aslında ne kadar aciz olduğunu, bir küvette boğulma olayı ile örnekler.
“V.R” adlı öyküde ise, yanlış işleyen adaletin kadına nasıl olumsuz baktığını hikâye eder. Öyküde, “Kadının rızası vardı” gerekçesiyle sanıklara hafif cezalar verilmesi eleştirilir. “Leo” bir başka kadın ezilmişliğini, tezgâhtar kızın dramını gündeme getirir. “İlişki Durumu” da benzer bir iz üzerinde yürür.
“Dinsel Hayat”, “Bir Bulut Kümesi”, “Kamâl”, “Cıkır Cıkır” öyküleri onun en başarılı olduğu çocuksu bakışın samimi ve sahih görünümleriyle oluşturulur.
Herşey Çok Güzel'in en ayırt edici özelliği her öykünün bir fotoğrafla verilmesidir. Daha önce Sevim Burak, Tomris Uyar, Murat Gülsoy gibi yazarlarda da gördüğümüz kurmacada fotoğraf kullanmanın tarihi gerçeküstücülere kadar gider. Betimlemeyi can sıkıcı ve faydasız bulan André Breton, Nadja adlı romanında betimlemenin yerine “fotoğraf”ı koyarak ilginç bir deneye girişir. Kitap, betimlemeyle fotoğraf arasındaki ilişkiyi gözler önüne seren emsalsiz bir denemedir. André Breton, Nadja'nın Öndeyiş'inde, sırf betimlemeden kaçmak için fotoğrafik açıklamaya başvurduğunu belirtir. Bu romanda Breton'un betimleme ile “fotoğrafik açıklama”yı eşitlediği görülür. Romanda sözünü ettiği mekânları betimlemez hemen o sayfaya kaldığı otelin, oturduğu kafenin, sözünü ettiği kitabevinin, yazarın fotoğrafını yerleştirir. Fotoğraf altını da yazar. Mihriban İnan Karatepe ise bu fotoğrafları “gözü dinlendirmek”, “öyküye hazırlık” amacıyla kullandığını belirtir.
Mihriban İnan Karatepe, Herşey Çok Güzel'de, küçük enstantanelerden dramatik, kalıcı sonuçlar üretirken, öykü sanatının da sonuçta bir ayrıntı sanatı olduğunu örnekliyor.
Herşey Çok Güzel
Mihriban İnan Karatepe
Hece Yayınları
Temmuz 2015
86 sayfa