|

Özgür olmak için delirmek

Tuhaf Bir Adam’da hayatın delirtici kısır döngüsü polisiye romanları kadar sürükleyici bir şekilde anlatılmış. Arif Sağlam’ın kaleminden çıkan kitapta, herkesin kendinden bir şey bulacağı bir zamane delisinden söz edildiğini söyleyebiliriz.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Saturday
Güncelleme: 20:31 - 11/11/2016 Friday
Yeni Şafak
ÖMER YALÇINOVA


Arif Sağlam ilk romanı Tuhaf Bir Adam'da bütün kelimelerin altını oyuyor. Tuhaf Bir Adam anlam dünyamızı yıkmaya dönük bir roman. Daha doğrusu herkesin kendine özel bir anlam dünyasının olmasını savunan, ondan ötesi, belki de yitirilmiş bir anlam dünyasının peşinde koşan, mevcuttaki anlamların geçersizliğini, suniliğini ortaya çıkaran, okuyucusuna adeta sen uyuyorsun, uyanmaya ne dersin tarzında müdahale eden, onu sarsan, çözümsüz ve trajik bir roman.



İSTEĞE BAĞLI DELİLİK



Romanı bitirdiğimizde elimizde sadece bu kalıyor: düşünmek. Durup düşünmek, hayatı bir kez daha sil baştan ele almak. Kelimeleri tartmak, elimizdeki bilgileri nasıl kullanacağımızı gözden geçirmek… Ailemiz, arkadaşlarımız, iş dünyası, okul hayatımız, çocukluğumuz… Tuhaf Bir Adam'dan sonra eski hallerinde kalmayacaklar, başka ifadeyle artık onlara bakışımız değişecek. Ürkeceğiz belki biraz, tedirgin olacağız. Arif Sağlam'ın amacı da bu zaten. O ürküntüyü, tedirginliği okuyucuya hissettirmek. Bu anlamda Tuhaf Bir Adam, okuduktan sonra artık hayata eskisi gibi bakamayacağımız, artık bir daha eskisi gibi olamayacağımız bir roman. Büyüklüğü buradan geliyor. Okuyucusunu değiştirmesinden. Okuyucuyu kısır bir döngünün içine hapsetmesinden de diyebiliriz buna. Ki hayatın bir kısır döngü olduğu gerçeğini savunuyor yazar. Her ne kadar onun kahramanı Orhan bundan çok sıkılsa, bunu düşünmekten delirse bile.



Romanın sordurduğu, sonunda ise cevaplamaya çalıştığı ama cevaplayamadan bıraktığı sorular var. Orhan delirmek ister? Neden? Çünkü eşi Meliha'dan ayrılmak istiyordur. Delirmeden bunu yapamayacaktır, çünkü Orhan çok merhametli, Meliha'nın üzülmesine kesinlikle dayanamıyor. Meliha'nın kendisini terk etmesi için, ona delirdiğini ispat etmesi gerekir. Aslında sırf Meliha üzülmesin diye kendini feda etmekten çekinmeyen bir kahraman Orhan. Kendini deli gösterecektir. Fakat bu gösterme olayı, sonra ciddiye biner. Delirdiğinde hem bu dünyadaki hem de öbür dünyadaki bütün sorumluluklardan kurtulacağını sanır Orhan. Oysa delirmek için çok da ikna edici bir şey değildir, eşinin üzülmemesini istemek, bunun için kendince çözüm üretmek. Üzülmesine dayanamadığın bir kadından neden ayrılmak istiyorsun? Çünkü evli olmak özgür kalmayı engelliyor. Orhan bir özgürlük delisi… Özgürlük için delirmeyi göze alıyor. Anne-babasının, eşinin, patronunun ona deli demesine razı oluyor. Hiç kimseye bir şey söylemeden, kendini herhangi bir şeyin baskısı altında hissetmeden, istediği saatte evden çıkmayı istiyor Orhan. Aslında Meliha buna engel değil. Orhan istediğinde evden çıkabiliyor ama Orhan'ın kendisi buna engel. Çünkü böyle bir şey yaptığında, yani dışarıdayken sürekli Meliha'yı, ona haksızlık ettiğini falan düşünüyor.



Bu küçücük konu Orhan'da büyük bir konuya dönüşüyor. Bir varlık yokluk, hayat memat meselesi haline geliyor. Hatta öyle noktalara gidiyor ki artık bu kadar da olmaz, ne yaptın sen diye düşünmeye başlıyor okuyucu. Orhan kendi kendine sinirlenip, kendi kendine düşman üretmeye, kinlenmeye, nefret etmeye kadar vardırıyor işi. Bu yalnızca Meliha'yla ilişkisinde olan bir şey değil. Psikiyatr Dr. Sabri'yle ilişkisi de olmayacak noktalara ulaşıyor. Veya bunların öncesinde Orhan'ın babasıyla ilişkisi… Babasıyla telefonda uzun uzun konuşamaması, biraz konuştuktan sonra ayağa kalkıp yürümeye başlaması ve babasına karşı en ufak bir itirazda bile bulunamaması Orhan'ın. Sürekli başka insanlarla bir cebelleşme içine girmesi. Her sözden, kelimeden binlerce anlam çıkarıp, karşı tarafın aklına bile gelmeyecek, belki de kesinlikle kastetmediği hakaretler çıkarması. Bunlar Orhan'ı farklı kılıyor. Fakat bunlar ayrıca Orhan'a dünyayı dar ediyor.



Öyleyse Orhan'ın delirmek istemesinin sebebi elde etmek istediği özgürlük olamaz. Hele Meliha, yani evlilikleri hiç olamaz. Aslında deliler gibi seviyor Meliha'yı Orhan. Meliha da Orhan'ı seviyor. Fakat Orhan Meliha'yla ilişkisini, onunla konuştuğu şeyleri o kadar çok düşünüyor -atomlarına ayıracak kadar diyelim biz buna- ki artık Orhan'ın düşünceleriyle gerçekler arasındaki bağ kopuyor. Meliha'nın kendini sevmediği sonucuna bile ulaşıyor Orhan. Romanın bir yerinde, Meliha'nın kendini ne kadar çok sevdiğini anladığında yaşadığı sarsıntıyı anlatır Orhan. O yüzden Orhan'ın derdi kendiyledir diyebiliriz. Hayata bakışı, düşünce yapısı, düşünme şekli, dikkati, beyninin işleyişi, duygularının dengesizliğiyledir. Tuhaf Bir Adam kendiyle boğuşan bir adamdır.



ORHAN'IN GİZEMİ



Kendiyle boğuşur Orhan. Kimseye zarar vermek de istemez. Fakat kendisiyle barışık olmadığı için çevresiyle de didişmeye başlar ve her ne kadar başkalarını üzdüğü için kendinden bir kez daha nefret etse de çevresine de zarar verir. Bu da bir kısır döngüdür. Hem zarar vermek, üzmek istemeyip, hem de zarar vermek ve üzmek, daha doğrusu zarar verip üzmeye engel olamamak.



Romanın sonunu söyleyip, bütün cazibesini kaçırmak istemiyorum. Romanın sonunda okuyucu birazcık ferahlıyor, roman boyunca sorduğu soruların bazılarına ikna edici cevaplar buluyor. Fakat asıl soru roman boyunca geçerliliğini yitirmiyor. Bu, romanın en büyük başarısıdır ayrıca. Soru şu: Gerçekten Orhan neden delirdi? Orhan neden böyle bir adamdır? Onun farklı olmasının, diğer insanlara benzememesinin nedeni nedir? Yaratılıştan mı acaba? O zaman Orhan'ın anne, baba ve ağabeyine de bakmak lazım. Orhan'ın ailesini tanımıyoruz, çünkü anlatılmamış. Ağabeyi zaten romanın sonlarına doğru ortaya çıkıyor. Anne ise sadece şefkatin bir göstergesi. Baba otoriter, fakat oğlunu çok seviyor ve her şeye karışıyor. Meliha ise hak etmediği bir muameleye maruz.



Arif Sağlam 1980 doğumluların, yani Türkiye'nin 1990'lardan bu yana özellikle gençlerde yol açtığı zihinsel bunalımının, çıkmazlarının ve yukarıda ifade ettiğim gibi mevcut gerçekliğin suniliğini ortaya çıkarmak üzerinden kayıp anlam dünyası arayışının, trajik bir örneğini romanlaştırmış Tuhaf Bir Adam'da.





• • •


Tuhaf Bir Adam


Arif Sağlam


Avangard Kitap


2016


213 sayfa



#Tuhaf Bir Adam
#Arif Sağlam
#Avangard Kitap
7 years ago