|

PEGİDA’dakilerin IŞİD’den farkı yok

Almanya'da akademisyenlik yapan Ertuğrul Şahin, IŞİD ve PEDİGA'nın benzerliklerine dikkat çekiyor. Şahin, “Avrupalı Müslümanlar arasından Suriye’ye gidip örgütlere katılan gençler arasında dışlanmışlık ne kadar önemli bir faktör ise PEGİDA’nın arkasındaki insanlar için de dışlanmışlık o kadar önemli" diyor.

Sinem Köseoğlu
04:00 - 25/01/2015 Pazar
Güncelleme: 11:35 - 25/01/2015 Pazar
Yeni Şafak
Almanya'da yükselen islam karşıtlığının arkasında PEDİGA gözüküyor. PEGİDA nasıl bir yapı, ne kadar etkili?

İslam düşmanlığı PEGİDA’nın ilk hareket noktası. Zaten açılımı da “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar.” İddiaları şu; Avrupa’da Müslümanların sayısı artıyor, İslam’ın ve Müslümanların kabulüne yönelik gelişmeler var. Böylece yavaş yavaş, sinsice Avrupa İslamlaşacak diyorlar. Aynı hareket sadece İslam’a karşı değil, İslam’ı araçsallaştırarak mevcut Alman siyasetine de muhalefet eden bir yapı. Hükümeti Avrupa’nın İslamlaştırılmasına göz yummak, çanak tutmakla itham ediyor. Aldığınız mülteciler yüzünden biz işsiziz, sokaktayız diyorlar.


Bunun arkasındaki sosyo-ekonomik nedenler neler?

Bakın, Avrupalı Müslümanlar arasından Suriye’ye gidip örgütlere katılan gençler arasında dışlanmışlık ne kadar önemli bir faktör ise PEGİDA’nın arkasındaki insanlar için de bu dışlanmışlık, bir tarafa itilmişlik o kadar önemli bir mesele. Bunu göz önüne almalıyız. Hatta PEGİDA konusunda İslam’ın dışında sosyo-ekonomik gerekçeler olduğunu nasıl görüyoruz biliyor musunuz? PEGİDA ile fikri olarak çok yakın Almanya için Alternatif (AFD) diye siyasi bir hareket var, partileştiler ve bazı eyaletlerde parlamentoya da giriyor. AFD içinden bir kısım, hepsi değil elbette, PEGİDA ile birlikte hareket ediyor. Bu hareket tam da Euro krizi ile ortaya çıktı. Yunanistan’ı kurtarma programının ardından. 


AVRUPA TÜRKLERİ KABULLENEMİYOR


Nasyonalistlerin Alman siyaseti üzerindeki etkisi büyük mü?

Kısmen olabilir. Unutmayın, Merkel Hristiyan Demokratların lideri, yani güçlü bir muhafazakar bir kesimin. Bunun içerisinde Alman milliyetçiliği de söz konusu. Merkel’in nasyonalist söylemlerinde sadece sağ kesimin baskısı vardı demek olmaz. Elbette partinin getirdiği fikri altyapının getirdiği bir şeydir bu. 


Türklerin kabulü konusunda Almanların da, Fransızların da, İngilizlerin de problemi var. Hak mücadelelerinin olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu uzun süreli bir süreç. Biz bile bugün Suriyeli kardeşlerimizi kabullenirken zorlanıyoruz aynı dine mensup olduğumuz halde. Buradan bakarsak Almanya'nın kabulünün zor olacağını anlamamız gerekir. Mesele bu zorluğun düşmanlığa dönüşüp dönüşmemesidir. Bu zorluk İslamofobiye dönüştüğü anda hoşgörü biter. Ben bu olayların içinde olan biri olarak eleştirileri kabul ederim. Biz nasıl eleştirebiliyorsak onlar da eleştirebilmelidir. Eleştiri fobiye dönüştüğü andan itibaren bunu reddedeceksiniz. İsviçre’deki minare yasağında olduğu gibi, PEGİDA olayının en büyük çelişkisi; Avrupa’nın İslamlaştırılması. Bu noktada iki soru ile karşı karşıya kalıyoruz. Avrupa nedir, İslam nedir?


PEGİDA'NIN MANTIK ÇELİŞKİSİ

Avrupa nedir diye sorduğunuz da onların çelişkisi ortaya çıkar. Hangi Avrupa’yı koruyacaksınız? Koruduğun Avrupa, insan hakları, çoğulculuk, özgürlük diyor. Bunları korumak için özgürlükleri sınırlandırmaya kalkıyorsun. Savunulan prensipleri ihlal ederek onu koruyamazsın. Bazı Müslümanlar da aynı hatayı İslam’ı koruyacağım diye yapar. İslam’ın prensiplerine ters düşler. Örneğin şu an silahlı savunma yapılması. Terör ile İslam’ın en temel prensiplerini ayaklara altına alıyorlar. Mantık çelişkisi, düşünce çelişkisi PEGİDA’NIN en temel problemidir. Minare yasağında da açık toplum yapısı içerisindeki tüm ilkeleri yerle bir ediyor. 


Kandırılmış bir gençlik var


IŞİD’e katılan Avrupalı Müslüman gençlere baktığımızda çoğunun evveliyatında oldukça seküler bir yaşam olduğunu görüyorsunuz. Nasıl bir durum bu?

Almanlar ve Fransızlar bu konu üzerinde çalışıyorlar. Almanya’da Suriye’ye giden yaklaşık 500- 550 radikalden bahsediliyor. Belçika’da 800 civarında. Çoğunun geçmişinde dindar bir yaşantısı olmamış, İslam ile pek ilgileri olmamış. Çocukluğundan beri cami kültüründe yetişmiş insanları onların arasında göremezsiniz. Bu insanların hemen hepsinde, uyuşturucu var alkol var, yani bu teröristlerin geçmişte, aradıklarını bulamadıklarını görürsünüz. Böyle insanların terör örgütlerine ulaşması kolay oluyor. Onları çeşitli vaatlerle kandırıyorlar. Şimdi tabii ister istemez, sosyal hayatlarında bir yerlere erişememiş insanlar bu vaatlerden etkileniyorlar. Hiç olmazsa, cennete giderim diye düşünüyorlar ve şehit olacaklarına inanıyorlar. Biraz da bu araştırmalardan hareketle, artık İslam’ın bu gruplardan ayrıştırılması gerekiyor, bunun için çalışmalar da yapılıyor.


Birkaç gün önce haberlerde cübbeli, sakallı Hüsamettin Meyer isimli bir imam haberlere konu oldu, büyük ihtimalle Kıbrısi cemaatinden. Yaptığı iş, hapishanelerdeki Müslüman gençlerle konuşmak. Almanya’da bu işi normalde kiliseler yapıyor ancak hapishanelerdeki radikalleşme eğilimini engellemek için böyle bir metod izleniyor, neden bu iş için daha seküler görüntüde bir imam seçmediler sizce?

Esasında ben bu görüntülerin çok büyük bir artı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu Müslüman profilinin yani sakallı, cübbeli, sarıklı birinin kamuoyunda açık bir şekilde görünmesi önemli ki bu profil terörist olarak zihinlerde yer etmesin. Bahsettiğimiz Hüsamettin Meyer isimli imam aslen bir Alman, sonradan Müslüman olmuş bir isim. Algıların normalleşmesi açısından önemli bir gelişme olarak görüyorum. 


İslam’ın mesajını bugünün diline çevirmeli


Müslümanların kendilerini Avrupa’ya ifade etmekte zorlandığı noktalar neler? 

Osmanlı’nın son döneminde başlayan Batı'yla bir hesaplaşma süreci var. Müslümanların bu hesaplaşmayı bitirdiğini düşünmüyorum. Ciddi eksiklerimiz olduğunu da düşünüyorum. Mesela İslam’ın evrensel olduğunu söylüyoruz ancak bu mesajın bugünün diline ve Batı dili, mantalitesine, dimağına anlatılması, tercüme edilmesi işi yeterli bir şekilde yapılmış değil. İslam dünyası olarak kendi içimizde dinimiz anladığımızı, problemlerimize cevap verecek şekilde yorumladığımız düşünüyoruz. 


BİLDİKLERİMİZİ İFADE EDEMEDİK

Biz doğrudan Avrupa’nın ve tüm bu tartışılan İslam düşmanlığı süreçlerinin içinde olduğumuz için bu ihtiyacı ve bu açıdan eksikliğimizi daha fazla hissediyoruz. Çünkü biz sorunla doğrudan muhatabız. Bunun bir cevabının var olduğuna inanıyoruz ama bu cevabın net ve açık bir şekilde felsefe, siyaset bilimi, sosyolojide karşılığının ne olduğunu ve nitekim dinle ilgili bütün alanlarının ne olduğunu kendimizin tam olarak bildiği kanaatinde değilim, ama bildiklerimizi yeterince ifade etme kabiliyetinde olduğumuz kanaatinde de değilim. 


Türkler İslam'ı yaşamak gayretinde

Türkiye’den Avrupa’ya, daha doğrusu Almanya’ya ilk göç “misafir işçi” yani işi bitince dönecek işçi kapsamında bundan tam 54 yıl önce yaşandı. Bugün bir buçuk milyondan fazla Türk’ün yaşadığı Almanya’da Türkler ülke ekonomisinin, gayrisafi milli hasılanın içinde dinamo etkisiyle yer alıyor. Üçüncü kuşak, hatta dördüncü kuşak Türklerin yaşadığı Almanya’da neo-nazi saldırılara, infazlara rağmen Türkler açtıkları 5 ilahiyat fakültesi ile inançlarını, kültürlerini yaşamaya gayret ediyor. 


Yirmi yılı aşkın bir süredir Almanya’da ikamet eden ve akademik çalışmalarını şu anda Goethe Üniversitesi’nde sürdüren Dr. Ertuğrul Şahin İslam inancının bilimsel ve metodolojik olarak Avrupa’da öğrenilmesi, öğretilmesi için büyük katkı sağlayan, çaba gösteren Türklerden biri. Siyasal bilimlerde aldığı eğitimi daha sonra ilahiyat ile tamamlayan Şahin, Avrupa müslümanlığı, demokrasi, modernleşme ve kalkınma, örgütler üzerinde çeşitli akademik çalışmalara imza attı. Avrupa Müslümanlığının karşı karşıya olduğu tehditleri, Avrupa’dan beklentileri ve Müslümanların yapması gerekenleri, PEGİDA’nın arka planını Dr. Ertuğrul Şahin Yeni Şafak’a anlattı.  

#PEGİDA
#avrupa ırkçılık
#islamofobi
#islam
#müslümanlar
9 yıl önce