|

Politik futbol olarak “BDS”

Netanyahu, gerçek ya da hayali, bitmeyen düşmanlarla, İsrail’in güçlü adamı rolünü meşrulaştırmak için beslenen, demagoji yapan bir politikacı.

Yeni Şafak
04:00 - 8/08/2015 суббота
Güncelleme: 00:35 - 8/08/2015 суббота
Yeni Şafak
Norman G. Finkelstein / Jamie Stern-Weiner


İsrail şimdi başka bir ulusal galeyanın pençesinde. İsrailli politikacılar ve uzmanlar BDS (Boycott, Divestment, Sanctions), ulusal boykot, tecrit ve yaptığım hareketi tarafından ortaya çıkarılan, varoluşsal tehlikeye sövüp saymaya başladıkça İran'ın derecesi açıkça daha da aşağılara düşmüştü.



Başbakan Benjamin Nehanyahu bir çılgınlığa kalkıştı, “boykota karşı taarruz savaşına” söz vererek ve 100 milyon İsrail Yeni Şekeli ile silahlanmış bir bakanlık makamı kurarak onu savaşa adadı. Diğerleri de birden üşüştü: Cumhurbaşkanı Rivlin BDS'yi- (Boycott, Divestment, Sanctions), boykot, tecrit ve yaptığımı-“birinci derecede stratejik tehdit” olarak ilan etti”; muhalafet liderleri bunu “Hamas ve İslami Cihat” tarafından ustaca planlanan (Lapid) “yeni bir terörizm” (Herzog) olmakla itham etti ve popüler bir bulvar basını buna karşı “İsrail'in varlığına yönelik bir tehdit” diye “savaş” ilan etti.



NETANYAHU DEMAGOJİ YAPAN BİR POLİTİKACI


Bazı yorumcular bu performansı BDS'nin etkisinin bir delili olarak yorumlayarak, nominal bir değer olarak kabul etti. Henüz şayet–vakıa tam olarak bu olmasa bile- akademiya ve kültür alanlarında bir “sessiz boykot” başlıyor ve BDS'nin var olduğuna veya İsrail ekonomisini önemli oranda, büyük bir şekilde zarara uğrattığına dair bir delil bulunmamaktadır. Netanyahu'nun BDS tarafından ortaya çıkarılan bir gecelik ölümcül tehdit keşfi, BDS'nin zaferlerindeki artıştan daha önce vuku bulmuştur. Üstelik, Netanyahu'nun İran ve Hamas'a yönelik korku tellallığından daha da ciddi olarak BDS korku tellallığının niye kabul edilmesi gerektiği de net değildir.


Netanyahu'nun Hamas “roketleri” üzerindeki düzme duygusallığı onların kuvvetlerini ispat eder mi?



İsrail'in BDS paranoyası için daha çok makul açıklama var. Netanyahu, gerçek ya da hayali, bitmeyen düşmanlarla, İsrail'in güçlü adamı rolünü meşrulaştırmak için beslenen, demagoji yapan bir politikacı. İran'la savaşı kaybettikten sonra Netanyahu, ümitsizce yeni bir “Büyük Şeytan” ihtiyacında buldu kendisini.



KULLANIŞLI BİR ARAÇ


İsrail'in Ha'aretz gazetesindeki bir köşe yazarının bir gözlemi olarak, “BDS gibi önemsiz bir şeyi canlandırarak, Netahyahu kendisini alt edebileceği bir düşmana karşı bir kurtarıcı olarak yansıtabilir.”



Bu arada, Netanyahu'nun içteki rakipleri BDS kuruntusunu kendi amaçları için istiyorlar. 2014'ün başlarında, Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry'nin diplomatik süreçteki arabuluculuğu hala devam eden bir kaygıyken, İsrail politikasındaki Kerry yanlısı blok, Kerry'nin gündemini öne almak için uluslararası boykot tehdidinin abartılı bir şekilde reklamını yaptı.



Kerry'nin pazarlık teklifini reddeden İsrailli sağcılar vurdum duymaz bir tavır içindeydi. Netahyahu kendinden emin bir şekilde “İsrail devletine yönelik boykot uygulama girişimlerinin amaçlarına ulaşamayacağını” ilan etti.


Bugün, muhalif kesimler Netahyahu'ya İsrail'in izole edilmesini alevlendirdiği hususunda saldırabilmek için BDS'yi bir tehdit olarak addetmeye devam ediyor.



BDS karşıtı kampanyalar da ayrıca İsrail'in, Filistin toprak larının İsrail tarafından işgaline yönelik uluslararası alınan tedbirleri etkisiz hale getirmesine ve itibarsızlaştırmasına yardımcı oluyor. Tamamen meşru olan bu yaptırımları İsrail, kendi varlığına karşıtlıkla birleştiriyor. Avrupa Birliği girişimleri, yerleşim yerlerinde üretilmiş olan ürünleri doğru bir şekilde etiketleyebilmek için kati bir şekilde işgale karşı hedef haline gelmiştir.



BDS HENÜZ O KADAR GÜÇLÜ DEĞİL


Hala Netanyahu “BDS” etiketini onları uluslararası tanınmış sınırlar içerisinde İsrail'in varlığının yasallığını tanımayan girişimlerle bir kefeye koymak için kullanıyor. BDS üzerinden İsrail'in kopardığı mevcut yaygarayı yaklaşan zaferin bir delili olarak yorumlamak kışkırtıcıdır.


Ama uluslararası ırk ayrımı karşıtlığı hareketi buna temkinli yaklaşmaktadır.


Güney Afrika ırk ayrımcılığı her şeyden önce içsel kitle mücadelesiyle bozguna uğratıldı. Filistin direnişinin, liderlikten yoksun ve popüler sinisizmle üstesinden gelinen en alt noktada olduğu bir zamanda BDS'nin Filistin'i bağımsızlaştırmanın eşiğinde olduğunu düşünmek hüsnü kuruntudur.



İSRAİL TERCİH YAPMAK ZORUNDA


Üstelik, zaten mevcut olan zorlu mücadelede yeni engeller ortaya çıkararak, BDS ne dayanışma hareketine ne de ne de Filistinlilere yardım ediyor.



İsrail'in kanunen tanınmış varlığını tanımanın reddedilmesi, İsrail propagandasını besler ve diğer ulaşılabilecek olan geniş kesimlerin ötekileşme riskini taşır.



Hala, Güney Afrika'daki ırk ayrımı mücadelesi boykotların, tecritlerin ve yaptırımların İsrail işgalini bir kaybetme ifadesine dönüştürmeye katkıda bulunabileceğini akla getiriyor. Ve İsrail, uluslararası hukuka ve dünya kamuoyunun ortak görüşüne uymazken, onu izole edip, baskı altına alacak kampanyaların meşruiyeti güç bela sorgulanabilir.



Kuvvetli idealizm, yaratıcılık ve azim ile Filistin dayanışma aktivistleri BDS'nin uluslararası gündeme girmesine yardımcı oldu. Yavaş ama emin adımlarla, mesajları herkes tarafından bilinmeye başlıyor: kalıcı işgal ve uluslararası meşruiyet birbirleriyle bağdaşmaz. İsrail tercih yapmak zorunda.






#Filistin dayanışma aktivistleri
#Netanyahu
#dış politika
9 лет назад