|

Putin’in meydan okuması ve ABD’ye etkisi

Rus savaş uçaklarının ilk etapta IŞİD’i değil de muhalifleri hedef almaları ve Rus generallerin Bağdat’ta boy göstermeleri gibi bir dizi veri, Washington’daki tartışmaları “büyük güç rekabeti” perspektifine doğru yönlendiriyor.

Yeni Şafak
04:00 - 6/10/2015 Salı
Güncelleme: 03:25 - 6/10/2015 Salı
Yeni Şafak
Doç. Dr. Mehmet Akif Okur

Gazi Üniversitesi


İnsanlık tarihinin büyük kırılma ânlarıyla yüzleşen kuşakları iki önemli talihsizlik beklemektedir. Bunlardan ilki, yaşadıkları çağı muazzam alt üst oluşlara sürükleyen hadiselerin tekilliklerine hapsolmaktır. Şuradaki savaş, buradakilerin göçü, orada meydana gelen ekonomik kriz... Bu türden hadiseler yalnız başlarına ele alındıklarında, daha önceki benzerleriyle kıyaslanır ve telaş uyandırmayan tahlillerle yorumlanırlar. Söz konusu tekilliklerin beraberce ne kadar önemli bir resmi tamamladıkları ise ancak tetikledileri büyük değişimden sonra farkedilir. Hadiseleri gün gün tecrübe edenler, yaşadıklarını anlamlandırarak çağa şahitlik etme fırsatını kaçırmışlardır.



İkinci talihsizliğin kaynağı ise ilkinin kurbanı olma korkusudur. Büyük resmi kaçırma kaygısı, geleceğin kuruluşunda fevkalade roller oynayamayacak tekilliklere sık sık abartılı ve heyecanlı manalar yüklenmesine sebep olur. “Büyük Resmin” idraklerde, tarih kitaplarındaki uzak geçmişe dair hükümlere benzer biçimde, hemen ve topyekûn karşılık bulacağı beklentisi tarafından beslenen acelecilik de söz konusu perspektif zaafında pay sahibidir. Peki, bu “çifte kusurun” zihin gözümüz üzerindeki gölgesinden sakınmaya çalışarak Suriye iç savaşının Rus müdahalesiyle girdiği güzergâh hakkında ne söyleyebiliriz? Kısa cevabımızı şöyle özetlememiz mümkün; çatışma ve rekabet kadar, uzlaşma ve işbirliğine âit karelere de yer vererek dünya düzeninin aktüel çehresini tasvir eden dengeli bir kolaj yapmaya çalıştığımızı varsayalım. Artık söz konusu tabloda istikrarsızlığı sembolize eden hakim desen, belli başlı tüm kaotik kareleri birleştirerek hızla genişleyen Suriye iç savaşı olurdu. Kıvılcımlarını topraklarımıza da savurmaya başlayan bu yangının gelecekteki istikametini, küresel dinamiklerle ilişkilerinden yerel bağlamlarına uzanan geniş bir yelpazede tahlile muhtacız. Zira; PKK terörü gibi yüz yüze olduğumuz temel tehditler ve dünya sistemiyle ilişkimizin müstakbel karakteri dahil bir dizi meselenin seyri, Suriye/Irak alanındaki gelişmelerden etkilenerek belirlenecek.



“BÜYÜK GÜÇ REKABETİ” PERSPEKTİFİ


Önemine böylece işaret ettiğimiz yukarıdaki sorunun cevabını aramaya, en azından ana aktörlerin pozisyonları/niyetleri, güç ve kapasiteleri, rakiplerinin hamlelerini yorumlayış biçimleri vb. üzerinde durarak başlamak gerekiyor. Ancak makalenin sınırlılıkları sebebiyle başlıca oyunculardan yalnızca birinin, ABD'nin muhtemel tavrına ilişkin bazı değerlendirmeler yapmakla yetineceğiz.


Putin'in hamlesini büyük retorik tepkiler vermeden izleyen Amerikalıların öncelikle şunu anlamaya çalıştıklarını varsayabiliriz. Moskova, yalnızca Suriye krizinin dar parametrelerine göre mi hareket ediyor, yoksa adımlarını bölgesel ve küresel bağlamları olan bir plan esasında mı atıyor? Her ne kadar Obama yönetiminin Suriye'deki Amerikan angajmanını derinleştirmeme refleksi, ilk izaha tutunup Rusya ile rasyonel uzlaşmalar arayan bir diplomasi trafiğini öne çıkarsa da işin renginin değişmeye başladığını gösteren emareler de var. Rus savaş uçaklarının ilk etapta IŞİD'i değil de muhalifleri hedef almaları ve Rus generallerin Bağdat'ta boy göstermeleri gibi bir dizi veri, Washington'daki tartışmaları “büyük güç rekabeti” perspektifine doğru yönlendiriyor.



ABD NÜFUZUNU SARSAN SINAMALAR


ABD'nin Suriye'deki gelişmelere “büyük güç rekabeti” penceresinden yaklaşmaya başlaması halinde beklenilebilecek politika değişiklikleri hakkında fikir yürütebilmek için bir-iki noktaya değinmek gerekiyor. Dünya düzeni açısından kritik coğrafyaların üsler vb askeri alt yapılar ile anahtar müttefikler üzerinden ayakta tutulan güvenlik şemsiyesiyle denetimi, Soğuk Savaş yıllarından başlayarak inşa edilen küresel Amerikan jeopolitiğinin temel sac ayakları arasındaydı. Günümüzde ABD, bu coğrafyaların en önemlilerinde; Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da gittikçe şiddetlenen meydan okumalarla karşı karşıya. Rusya, Ukrayna'da ve Çin desteğiyle Suriye'de, Çin ise Doğu Asya'da Amerikan nüfuz sistemini “dışardan” sarsıyor. ABD'nin söz konusu bölgelerdeki anahtar müttefikleriyle ilişkilerini gevşeten pürüzler de artıyor. Ukrayna krizinde Almanya başta olmak üzere Avrupalıların yumuşak tepkileri, Suriye/Irak'ta derinleşen çatışmalar ve İran'la nükleer anlaşma sürecinde İsrail, Körfez ve Türkiye ile açılan mesafe, ittifaklar sisteminin “içindeki” sorunları gösteren aktüel örnekler. Obama yönetiminin yükselen güçler ve eski müttefiklerle ilişkileri tanzim için tasarladığı, detayları bu yazının dışında kalan strateji ise ABD'yi taraf olmak istemediği bazı çatışmalardan uzak tutsa da jeopolitik rakiplerinin hızını ve Amerikan nüfuz küresinin parçalanışını durdurmuyor. Rusya'nın Suriye'deki hamlesi, bu sürecin en son halkası. Putin, anahtar müttefiki İran'la beraber, yalnızca zayıflayan Esed rejimini ayakta tutmakla sınırlı adımlar atmıyor. Tahran-Şam-Bağdat'tan Kahire'ye ve Körfez'e uzanan hatta, açık/örtülü askeri işbirliği anlaşmaları ve silah ticaretiyle ABD'nin güvenlik yapılanmasına rakip yeni bir bölgesel düzene giden yol da açılmaya çalışılıyor. Tekil jeopolitik gerilim ve çelişkiler arasında köprüler kurulurken, Suriye/Irak alanı hızla büyük güçler ve irili-ufaklı müttefiklerinin merkezi yüzleşme coğrafyasına dönüşüyor. Karşımızdaki manzaranın Soğuk Savaş yıllarına âit jeopolitik kurgular/ilişki biçimleriyle birebir örtüşmeyişi ve rakip oyuncuların göreli kazançlarını tescil için pazarlık masasına yakın duruyor gözükmeleri bizi yanıltmamalı. Soğuk Savaş, “büyük güç rekabetinin” tezahürlerinden yalnızca biriydi. Üst düzeyde ekonomik münasebete sahip, belirli alanlarda çatışırken diğerlerinde işbirliği yapmaya çalışan aktörlerin, çözüldüğü ve geride kaldığı düşünülen tekil krizlerin tortuları üzerinden nasıl büyük gerilim ve çatışmalara savrulduğunu gösteren tarihsel örnekler de mevcuttur.



YENİ BİR STRATEJİK BAKIŞA DOĞRU MU?


İçinden bakıldığında Ortadoğu'daki gelişmeleri nasıl göstereceğini özetlemeye çalıştığımız “büyük güç rekabeti” perspektifinin karar mekanizmalarında karşılık bularak Washington'a hakim olması halinde, Suriye/Irak'taki dengelerin Rusya ve müttefikleri lehine değişmemesini esas mesele, iç savaşla ilişkili diğer problemleri ise daha tali hususlar sayan yeni bir stratejik bakışla karşılaşabiliriz. Temel sorun olarak IŞİD vb yapıları gören mevcut Suriye politikasından, bu örgütlerle zamana yayılmış şekilde mücadeleyi sürdürürken Rusya ve müttefiklerine büyük bir zafer vermemeye odaklı yeni bir stratejiye geçişin Ankara'yı yakından ilgilendiren sonuçları olacaktır. Örneğin; tavır ve temaslarıyla Rusya/İran ekseninin doğal müttefiki olduğunu ortaya koyan PYD/YPG'ye bakış Washington nezdindeki konjonktürel önemi artacak Türkiye lehine değişebilir. Bundan başka, Suriye muhalefetinin şimdiye dek kulak arkası edilen bazı önemli taleplerine karşılık verildiğini de görebiliriz. Ancak öte yandan Türkiye, büyük riskler almasını gerektirecek bazı talepleri de önünde bulabilir.



Kısa vadede Obama yönetimi, Rusya ile gerginliği hızla arttırmaktan kaçınıp, bir vekalet savaşına taraf olmayacağını vurgulasa da, ABD'nin “hibrid savaşlar” çağına uygun cevap üretme arayışına girebileceğini hatırda tutmak gerekiyor. Ayrıca, Rusya'nın Suriye'deki çatışmalara doğrudan ya da paramiliter unsurlarıyla karadan katılma ihtimalini de yok sayamayız. Yani tırmanarak bizi, “insanlık tarihinin büyük kırılma ânlarından” birinin hiç istemeyeceğimiz biçimde parçası yapabilecek gelişmelerin menziline girdik. Bu badireyi atlatabilmek için Türkiye'yi “Büyük güç rekabeti”nin çatışmaya dönüştüğü coğrafyalar arasına sokmamak gibi hedeflere sabitlenmiş sağlam bir stratejik pusulanın yol göstericiliğine ihtiyacımız var.




#ortadoğu
#rusya
#suriye
#ışid
8 yıl önce
default-profile-img