|

Putlarını parçalayamayan kabileler

Kabileci putları kırmayı düşünmeyenler, düşünemeyenler, ufkun ötesini görmeyi başaramazlar. Ufkun ötesini görmek büyük akılların, büyük bilinçlerin, büyük gönüllerin, büyük hesaplaşmaların işidir.

Yeni Şafak
04:00 - 17/08/2015 Pazartesi
Güncelleme: 00:10 - 17/08/2015 Pazartesi
Diğer
illüstrasyon: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
illüstrasyon: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Atasoy Müftüoğlu


Modern zamanların ideolojik egemenlikleri, insanlığın ve tarihin kirletilmesine, bozulmasına neden oldu. Modern/seküler paradigma, materyalist bir zihin dünyası oluşturdu. Modern zamanlar boyunca ilerleyen yalnızca maddi uygarlık olduğu için, kapitalizmin dünya piyasalarını ele geçirmesi evrensellik olarak algılandı. Evrensellik, Batılı entelektüel dünyanın en büyük ideolojik yanılsaması oldu. Avrupa-merkezli kültürün evrensellik iddiası, diğer kültürleri dışlayarak yok sayan bir iddia olarak bugün de varlığını sürdürüyor. Farklı kültürleri yan yana, bir arada yaşatamayan bir medeniyetten söz edilemeyeceği unutuluyor.


DUYGU VE VİCDANA YER YOK

Nihai anlamda dünyevileşme, nihai anlamda maddileşme, Aydınlanma ve modernleşme çağıyla birlikte başladı. Sekülerleşme süreçleri, dünyevileşme ve maddileşme hareketlerini güçlü ve etkili kıldı. Sözü geçen süreçlerle birlikte bütün ahlaki yapılar, değer yapıları göreceli hale geldiği için, dramatik çözülmeler, çürümeler de modern tarihin ayrılmaz bir parçası haline geldi. İnsani duygular, mekanik-sentetik duygulara dönüştü. İnsani ilişkilerin yerini bürokratik ve teknolojik ilişkiler aldı. Bugünün, özellikle kentsel dünyasında, insanlar, hesapçı yaklaşımlarla, mesafeli, rasyonel ilişki biçimlerini seçiyor. Bu ilişkiler hiçbir şekilde duygulara ve vicdana yer vermiyor. Bilgimiz, aklımız çoğaldıkça, seküler bilgimiz ve seküler aklımız çoğaldıkça kayıtsızlıklarımız, kaygısızlıklarımız da o ölçüde çoğalıyor. Benmerkezci, narsist, kibirli her yaklaşım, her şeye güç yetirebileceğine inanıyor.


Bürokratik ve teknolojik ilişkilerin dünyası, duygu ötesi, ahlaksız bir dünya haline geliyor. Böyle bir dünya hayatın her alanında yıkıma hizmet ediyor. İnsani duyguların dünyasını irrasyonel bulan bir zamanda yaşıyoruz.


IRKÇILIĞA HAPSOLMAK

Sanayileşme süreçleriyle birlikte başlayan, zihinsel/ahlaki/sosyal/kültürel altüst oluşlar, savrulmalar, bugün de derinleşerek sürüyor. Ahlaki aklını kaybeden bir dünya, ancak, patoloji kaynağı olan, ırkçı-mezhepçi-ideolojik kültürler üretebiliyor. Irkçılıklar, milliyetçilikler, insani/ahlaki alanları, ilgileri, duyguları kirletiyor, insanları insani erdemler dünyasına yabancılaştırıyor. Her ırkçılık, her milliyetçilik küstah ve pervasız dar görüşlülükler üretiyor. Her ırkçılık, her milliyetçilik üstünlük ve aşağılık gibi çok muğlak konumlar icat edebiliyor Irkçı bir kültüre mahkûm olmak, belirsiz bir geleceğe mahkûm olmak anlamına geliyor. Her ırkçılık, milliyetçilik ve her mezhepçilik, kısıtlı-sorunlu ve benmerkezci farkındalıklara sahiptir. İnsanlığın dünyası, evrensel varoluş tarzı, bilinci, kültürü ile bütünleşen bir dünyadır. Irkçılıklar milliyetçilikler ve mezhepçilikler çok sınırlı, çok yerel, çok bağnaz duygulara/duygusallıklara hitap ederler. Her ırkçılık, milliyetçilik ve mezhepçilik bir batıl inançla, sorumsuzlukla, köylülük ve taşralılıkla çok yakından ilgilidir.


KABİLECİ DİLİ KIRMAK

İslami bir dünya, farklı kültürlerin, farklı renklerin yan yana, iç içe yaşandığı, yaşanabildiği bir dünyadır. Zihinsel-bilimsel-felsefi-deneysel çabaları terk ederek, batıniliğin-mistisizmin pençesine düşen, İslam dünyası toplumları bugün, bugünün gerçekliğini dönüştürmesi, etkilemesi mümkün olmayan bir dil kullanıyor. Bu dil gerçek dışı umutlar üretiyor. İslami anlamda umut, gerçekliğin sınavından geçen bir umuttur. Aziz İslam ümmetine ait aidiyet ve varoluş bilincini, ümmete ait kapsamlı/kuşatıcı kültür ve kimliği gereği gibi temsil etmeyenlerin umut'tan söz etmeleri beklenemez.


İslam dünyası toplumları bugün, İslami duruşu, tavrı, radikal aidiyet biçimlerini temsil etmeyen, pasif bir düşünce dünyasında yaşıyor. Günümüzde, bizler, Müslüman Türkler, Müslüman Araplar, Müslüman İranlılar, Müslüman Kürtler vb.ları putlarını kıramayan, putlarını kırmayı düşünmeyen, putlarına dokunulmazlık kazandırmaya çalışan eski kabileler içerisinde utanç verici kabileciliklerle oyalanarak yaşıyoruz. Her kabile, aziz İslamın, kendi etnik-mezhepçi putuna hizmet etmesini istiyor. Her kabile, her kabilecilik, kendi çıkarlarını, kendi kutsallarını meşrulaştırarak yüceltirken, diğer kabilelerin aynı gerekçelerle meşrulaştırdıkları çıkarları bir tehdit ve düşmanlık tezahürü olarak görebiliyor. Kabileci her dil, kabileci her söylem kültürel yetkinliğe sahip olmadığı için, kentsel bir kültüre sahip olmadğıı için, konuşmaya ve anlamaya çalışmak yerine, kendi doğrularını dayatmayı seçer. Milliyetler bir gerçektir, ancak, milliyetçilikler icat edilmiş yapay ideolojilerdir.


PUTLARI KIRMAK

İslama karşı küresel saldırıların sürdürüldüğü bir zamanda, kabileci çıkarları kabileci bencillikleri, kabileci putperestlikleri yüceltmek kadar büyük bir trajedi olamaz. Kabileci-köylü toplumlar her tür ucuz/bayağı popülizm biçimlerinin geniş kabul gördüğü toplumlardır. Bu nedenledir ki, popülizmler, kırsal algılar ve değerleri sömürerek, araçsallaştırarak etkilerini sürdürmeye çalışırlar. Her popülizm romantik iyimserliklerle topluma nüfuz etmeye çalışır, ancak, toplumu kesinlikle dönüştüremez. Kabileci putları kırmayı düşünmeyenler, düşünemeyenler, ufkun ötesini görmeyi başaramazlar. Ufkun ötesini görmek büyük akılların, büyük bilinçlerin, büyük gönüllerin, büyük hesaplaşmaların işidir.


Küçük akıllar, küçük hesaplarla, küçük kabileciliklerle yetinir.


#Aziz İslam
#putperestlik
#Evrensellik
9 yıl önce