|

Radikal niteliklere dönmek

Yeni Şafak
03:00 - 25/04/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:36 - 24/04/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu



İslam dünyası toplumları tarihsel, siyasal, askeri gerçekliklere yabancı ve kayıtsız, idrak-algı zaaflarıyla malül bir kültür ikliminde yaşıyor. Sözünü ettiğimiz kültür iklimi duygusallıklar, popülizm, hamaset sebebiyle, akla ve gerçek tercihlere, gerçek durumlara gereği gibi nüfuz edemiyor. Duygusallıklar, hamaset ve popülizmler sebebiyle, sorulması gereken zor soruları sormuyor, zorlu hesaplaşmalar yapmıyoruz. Akla ihtiyaç duymayan, zor sorular sormayan, zorlu hesaplaşmalar yapmayan, gerçek tercihte bulunma iradesi gösteremeyen bir toplumun ve kültürün dünyaya, tarihe, olaylara bakışı da başka, akıllar ve iradeler tarafından belirleniyor.



SORUNLAR VE TEHDİTLERE ODAKLANAMAMAK


Hareketsiz, değişmeyen, üretmeyen gelenekçi-muhafazakar yapılar-unsurlar, sömürgeci projenin, stratejinin, modernleştirme-uygarlaştırma dili/söylemi aracılığıyla, bu proje doğrultusunda sistematik bir şekilde dönüştürülüyor. Modernleştirme-uygarlaştırma adına sürdürülen etkili bir propaganda dili, ikna endüstrisi bütün toplumları bir şekilde dönüştürüyor. Günümüz dünyasında ideolojik ve seküler tahakküm, sömürgeci bilgi-dil aracılığıyla rahatlıkla sürdürülebiliyor. İslam dünyası toplumları kapitalist/seküler/liberal dünya görüşünü hayat tarzını, kavram ve kurumlarını aşarak, reddederek, kendi dünya görüşünü, hayat tarzını somut bir gerçekliğe dönüştüremediği için, kendi tarihlerini inşa edemiyor. Kapitalist/seküler/liberal belirleyiciler sebebiyle kendimize ait bir bilincimiz, ufkumuz, programımız yok. Bugün, içerisinde yaşadığımız, ilişki kurduğumuz, maruz kaldığımız hikayenin/gerçekliğin özneleri bizler değiliz. Hangi alanda olursa olsun yapısal bir değişim gerçekleştirmedikçe yeni bir tarih, yeni bir medeniyet inşa etmekten söz edemeyiz.



İslam dünyası toplumları, kendi tarihlerinin özneleri olabilmek için, sömürgeci dil ve bilgiyle hesaplaşabilecek bir kültür savaşı vermiyor, veremiyor. Merkezi, temel, hayati sorunlar üzerinde yoğunlaşmadığımız gibi, varoluşsal tehditler üzerinde de yoğunlaşmıyoruz. Kapitalist, seküler liberal anlamda dönüşen, dönüştürülen bir toplumda, İslam medeniyeti tasavvuru söylemi ikna edici olamaz, yalnızca bir propaganda söylemi olarak kalır. Köklerine, gerçek kimliklerine, gerçek referanslarına ve referans kaynaklarına yabancılaşan bireyler, toplumlar ve özellikle de genç kuşaklar istenilen doğrultuda şekillendirilebilir, konumlandırılabilir ve kullanılabilir.



SEMBOLLERLE KENDİNİ SAVUNMAK


Günümüz dünyasında bütün toplumlar kültürel bir belirsizlik içerisindedir. Her toplumda bugün özgün anlamların yerine kozmopolit/sahte anlamlar geçiyor. Değerler temelinde sürdürülen hayatlar, yerini, çıkarlar temelinde sürdürülen hayatlara terkediyor. Serbest piyasanın, paranın ve tüketimin putlaştırıldığı bir dönemde, her şey mubah anlayışının normalleştiği bir dönemde, herkes, Müslümanlar da şeyleşme süreçlerinin bir parçası haline geliyor. Bir marka haline gelen ürünlerin ya da kişilerin kalite ya da niteliklerini değerlendirme ihtiyacı duymuyoruz. Şeyleşme süreçlerine maruz kalan bireyler hiç bir kirlilikten rahatsız olmuyor. Küresel çağda bir başka zaman ve bir başka mekan yok. Bu nedenle, bütün toplumsal kimlikler, kültürler yabancılaştırıcı tüm etkilere açık bulunuyor. Sözünü ettiğimiz yabancılaşmalar, nerede olursa olsun idrak yetersizliklerini derinleştiriyor. Küresel yabancılaşmalara karşı, küresel bir direniş gerçekleştiremediğimiz için, dünyaya/gelişmelere/olaylara çok kısıtlı-sınırlı ufuklardan bakıyoruz. Kısıtlı, sınırlı aidiyetler, bağlılıklar daha kolay yönetilebiliyor, daha kolay araçsallaştırılabiliyor. Hangi gerekçeye dayalı olarak yürütülüyor olursa olsun, her ırkçı mücadele bir kötülük mücadelesine dönüşüyor. Kapitalist kültürün küreselleşmesi, kapitalist olmayan kültürleri bütünüyle istikrarsızlaştırıyor, savunmasız hale getiriyor. İstikrarsızlaştırılan, savunmasız hale getirilen, küresel kültür karşısında savrulan kültürler “ezan” gibi, “bayrak” gibi sembollerle kendilerini savunmaya çalışıyor. Bu gibi sembollere vurgu yaparak sömürgeci bilgi ve kültürle hesaplaşılamayacağını öğrenmek gerekir. Sömürgeci bilginin, dilin, projenin, siyasetin içerisine hapsedilen toplumlarımızın, tarihe gerçek anlamda dönebilmeleri, ancak radikal niteliklere sahip olma mücadelesi vermeleriyle mümkün olabilir.



ACI GERÇEĞİ FARKETMEK VE ÇÖZÜM BULMAK


Sömürgeci bilginin, dilin zihin dünyamıza el koyduğu günden bu yana, bağımlı hayatlar, bağımlı varoluşlar yaşıyoruz. Müslümanlar olarak bilmemiz gereken, farkında ve bilincinde olmamız gereken çok acı bir gerçek var. Bu gerçek, hayatın hiç bir alanında hiç bir bağımsızlığın tamamlanmamış olması gerçeğidir. Bu gerçeği hatırlayarak, üzerimize düşeni yapmadığımız takdirde, her tür bağımlılık ne yazık ki, bir kader haline gelecektir. Dünyadaki gerçek varoluşumuz, İslami bilginin/dilin/hikayenin özgürleştirilmesiyle birlikte başlatılabilir. Sömürgeci bilginin dilin belirleyiciliğini sürdürüyor olması sebebiyle, bugün toplumlarımızda etkili/güçlü seküler azınlığın çıkarları, toplumun/halkın çıkarlarından daha önemli sayılabiliyor. Siyasal kayıtsızlık ve bilinçsizlikle malül geleneksel kültür sebebiyle Müslümanlar olarak kamusal/siyasal hayatın gündemini belirleyemiyor, etkileyemiyor, dönüştüremiyoruz. Gündemi belirleme yeteneğine sahip olmadığımız için, toplumsal sorunları, ahlaki sorunları gereği gibi tartışamıyoruz. Serbest piyasa ekonomisi siyasetin yerini alıyor. Bütün dünyada siyaset, ekonomik/ideolojik çıkarlara göre şekilleniyor. Demokrasiler kapitalist ekonomik düzenin çıkarlarına hizmet ediyor.





#Sömürgeci
#İslam dünyası
#Ekonomi
8 yıl önce