|

Şair duruşu yürüyüşe dönmeli

İlk şiirlerini 80’li yıllarda yayınlayan Hüseyin Atlansoy, 33 yıla yayınlan şiir yolculuğunu “Yüzümdeki Eşik”te topladı. “Söz söylerken hem ayağınızın yere basması hem de başınızın göğe ermesi gerekir” diyen Atlansoy, şair duruşunun yürüyüşe dönüşmezse heykelleşmeye neden olabileceğini söylüyor.

Yeni Şafak ve
14:52 - 11/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 14:55 - 11/05/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Şair duruşu yürüyüşe dönmeli
Şair duruşu yürüyüşe dönmeli

Hüseyin Atlansoy, otuz üç yıllık şiir deneyimini “Yüzümdeki Eşik” adıyla bir araya getirdi. İntihar İlacı’yla başlayıp Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi ile devam eden kitap, 1982-2015 yılları arasında yazılan şiirlerden oluşuyor. Şair duruşunun yürüyüşe dönmezse heykelleşmeye neden olacağını belirten Atlansoy ile okumak, şiir, dergiler ve edebiyat üzerine Bursa’da konuştuk.

 Okuduğunuz ilk kitaplar ve sizde uyandırdıkları nelerdi?

İlk hatırladığım kitap, 11-12 yaşlarında okuduğum Yılmaz Güney’in “Boynu Bükük Öldüler”di. Onu, Kemal Tahir’den “Devlet Ana” ve Herman Hesse’den “Siddhartha”sı izledi. Kayıtlı şekilde bu ülkenin insanı olmak dışında bir söze sahip olmanın önemini kavradım. Bu kitaplar iyi seçimlerdi. Sezai Karakoç, Dostoyevski, Cahit Zarifoğlu’yla birlikte külliyat okumaya yönelim konusunda yardım etti. Sadece bunlar değil, okuduklarım arasında dünya edebiyatından da örnekler vardı. Küçük denebilecek bir yaşta Hüsnü Aşk’ı okudum. Paul Celan da çerçeve içindeydi.

 Başka hangi alanlarda okuma yaptınız?

Öykü, roman, düşünce br anlamda birlikte devam ediyordu. Burada Atasoy Müftüoğlu’nun adını özenle ve ısrarla belirtmek gerekir. Onun yönlendirmesinin değerini kaydetmeliyim. 1975 yılında Sezai beyle tanışmam ve edebiyat çevrelerini tanımam sayesinde de eserlerin ve düşüncelerin sürekli olarak takip edilmesi söz konusu oldu.

ŞİİR İÇİN DEMLENME GEREKTİ

 Küçük yaşlarda başladığınız bir roman var. Hikayesi nedir?

İsmet Özel’in, belleğimin çok güçlü olduğuna dair bir görüşü vardı ve iyi bir romancı olabileceğimi söylemişti. 1975 yılıydı... Bense şiiri seçtim çünkü romanın hamallığı büyük ve kurgusal bir yetenek gerektirdiğini sanıyorum. Bunu belki bir anlatı içinde yapabilirim. Büyük keyif verici bir yanı olduğunu söyleyebilirim. Kurgusal bir metni çatabilmenin ve orada bir oyun oynayarak kurgusal basamaklarını işlemlemek bakımından keyif verici olduğu söylenebilir. Yaşadıklarımı da fragmanlar halinde yazacağım.

 Şiire yönelmeniz nasıl oldu?

20 yaşına kadar şiir yazmadım. 20 yaşımda “Batı’da Kan Var” adlı bir şiir yazdım ve Nabi Avcı’ya gösterdim. 1982’de Yönelişler’de yayınlandı. Ebubekir Eroğlu’nun muazzam katkıları olan bu dergi, benim ve birkaç şairin hayatında çok belirleyici olmuştur. Gerek yaşantı anlamında gerek okuma anlamında bir taşmaya gerek vardı ve o da 20 yaşında oldu sanırım. Dem sağlanmış oldu.

 Dergilerin edebiyata katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dergiler günümüzde derle-mek kökünden geliyorlar. Eskiden ise bir düşünce, anlayış etrafında toplanmak, cem olmaktan gelen mecmua olarak yayınlanıyorlardı. Derlenen şey, dağılabilir. Ama bütün olan, cem olmuş bir şeyi parçalamak zordur.

OK ATMAKTAN MAKSAT

HEDEFİ VURMAKTIR

 Okumalarınız hangi yönde değişti?

Okumalarımda yönelimler çeşitlendi. Eğer bir hedefi içermiyorsa tek başına okumak, çok anlamlı olmayabilir. Ok atmaktan maksat hedefi vurmaktır. Okumakta da böyledir. Bu anlamda da sözün haysiyetini koruyarak, sözü merkeze alarak, kendi özelimde, insanın binbir çeşit görünümünü vermeye çalıştım.

 Bu çabada hangi şairlerin etkisi var?

Sıkı şairlerden yola çıkarsanız daha keyif vericidir. Şeyh Galip, Eliot, Sezai Karakoç, Paul Celan, Cahit Zarifoğlu, Dylan Thomas, Ezra Pound gibi isimlerden her birisinin ilgilerinin çeşitliliği değerli ve yol göstericidir. Türkiye’de şiir yazmak cüret işidir. Cesaret gerektirir. Yaşantı ve bilgi anlamında donanımınızın yüksek olması gerekir. Bilgi derken istifçilikten bahsetmiyorum. Bilgi tüccarlarının varlığından söz edebiliriz. Bu durum çok tehlikelidir ve içinde arsızlığı da taşımaktadır. 2000’li yılların kapitalist düşünme biçimlerinden biri olan bilgi arsızlığı, bizim mahalleye de yayılmıştır. Bundan uzak durularak, rafine ve sözünün hakkını veren bir konumlandırma değerlidir.

 Bahsettiğiniz bir şair duruşu sanırım...

Evet, duruşu veya yürüyüşü diyebiliriz. Şair duruşu, yürüyüşe dönüşmüyorsa bir statuya, heykelleşmeye neden olabilir. Bizde devlet dahi state’den gelmez. Yani donmaktan, duruştan gelmez. Yürüyüşten, aktarılmadan gelir.

 Yıllar içinde az düzyazı kaleme aldınız. Hareket konusunda kendinizle ilgili ne söylemek istersiniz?

Fizikte basit bir kural vardır. Bir şeyi her yönden çekerseniz hareket ettiremezseniz. Yayınızı iyi gerip ipi sıkı bağlamadan ok atmaya kalkarsanız hedefi vuramamakla kalmazsınız, kendinizi bile yaralayabilirsiniz.

KENDİNİ SEYRETME KENDİNİ SEYRELT

 Günümüz edebiyat dünyası için ne söylersiniz?

Demin bahsettiğim arsızlığa sahip çok kişi var. Para tüccarlarının parasıyla övünmesi gibi kitaplarının üstünde oturup purosunu yakmış bir tiple karşılaşıyoruz bu günlerde. Nurettin Yaşar’ın “Kendini seyretme kendini seyrelt” diye bir sözü vardır. Bu söz benim hayatımı kurtarmıştır. Özellikle genç yaşlarda insanlar kendilerini seyretmeye bayılırlar. Ama bu sözü uygulamaları onlar için bir imkan olabilir.

 Sizin de bulunduğunuz 80 Kuşağı’nın darbe görmüş nesil olarak daha lirik şiirler yazdığı söylenir. Katılır mısınız?

Doğrudur. Söz söylerken hem ayağınızın yere basması hem de başınızın göğe ermesi gerekir. Bunun için de hem rasyonel olmanız hem de imgeleminizin zenginliği belirleyicidir. 80’ler içinde, birbirinden farklı birçok örnek isim vardır. Her şair kendi düzleminde değerlendirilmeyi bekliyordur. Tarihsel sınıflamaları da çok anlamlı bulmuyorum. Şairlerin kendi şiir evrenlerinde kurdukları zamanla, kurdukları hayatla olan ilişkileri mahiyetinde değerlendirme yapılmalı. Çekirdeği sağlam olanla cılız olanı ayırmak her dönemde gereklidir.

 Çokça okunup paylaşılan “İyi Günler İlerde Anane” şiirinizin hikayesi nedir?

1991’de yazdım. Bir anda yazılmış bir şiirdir. Hayatımdan derin izler taşır. O şiirde ismi geçen kişiler hayatta değiller. Bu yüzden de benim için derin izler taşır.

 Geçmişten bugüne baktığınızda yazdıklarınızda nasıl bir değişim görüyorsunuz?

Ölüme yaklaştıkça ciddiyet artar.


“Her şair kendi düzleminde değerlendirilmeyi bekliyordur. Tarihsel sınıflamaları da çok anlamlı bulmuyorum. Çekirdeği sağlam olanla cılız olanı ayırmak her dönemde gereklidir.”


#şair
#şiir
7 yıl önce