Teşekkür ederim. Klişe bir cevapla devam edelim o zaman: Lisede edebiyat derslerini severdim. Hakikaten severdim ama. İkinci Yeni'den bahseden bir hocamız vardı. O yıllarda, belki bu daha önemli, evde babamın kitaplığından şiir kitapları buldum. Sezai Karakoç, İsmet Özel, amcam Cahit Koytak gibi şairlerin kitapları. Beyoğlu'ndaki kitapçılara girdiğimde dikkatim edebiyat dergilerine kaymaya başlamıştı. Okulun dergisi için bir iki şey karaladım. Böyle şeyler. Yazmaktan çok okumak ve arkadaş arasında konuşmakla devam eden bir ilgiydi bu. Yazdığım zamansa, bir müddet kararsız kaldıktan sonra Fayrap'a gönderdim.
Fakat şiir asıl, ilk şiirlerini yazdıktan ve yayımladıktan sonra bir karar gerektiriyor. 2010 yılında ilk yayımlanan şiirlerden sonra uzun bir süre yazmaya, hatta okumaya bile dönmedim. “E güzel işte, yayınlandı, iyi yazıyorum” dedim ve bununla yetindim. Üç sene sürdü bu yetinme hali. Sonra Hicretsizlik, Gaza ve bir kaç şiiri 2013 yılında yazdım. O zamandan beri yavaş ama kalıcı bir şekilde öğrendiğim şey şu oldu: Şiiri bana özgü bir söz sahibi olmak için yazıyorum. Kendimi dışarıya taşırdığım ve vazgeçemeyeceğim bir söz. Fakat bu söz, bir diğer kişinin iştirakine de açık olmalı, çünkü ailemizden, herkesten, geçmişten gelen kelimelerle yazılmış.
Şiir, şairi herkesten ayrıştırdığı anda herkesle buluşturuyor. Bu buluşma için yazıyorum. Türkçe düşünmek ve anlaşmak için yani. Bugün bir şeyi Türkçe söylemek istediğimizde mümkün en iyi ve en güzel ifade biçimlerini keşfetmek ve teklif etmek için. Her şair bunun için yazar zaten.
Hicretsizlik, özelde benim, genelde de içinde bulunduğum dünyanın halet-i ruhiyesine koymak istediğim isim. Münkerden marufa, günahdan tövbeye, zulümden adalete hicret etmekle mükellefiz. Türkiye'deyiz ve bunu bu ülkede yapmamız gerekiyor. Bu ülkede bizden önce bunu yapanlar da olmuş, elhamdülillah.
Türkiye'yi hicret edilecek bir yere dönüştürmemiz lazım. Dostların iftihar edeceği, düşmanların kıskanacağı bir yer. Mesela Suriyelilerin canı gönülden yaşamayı isteyeceği bir yer.
Evet, savaşan, mücadele eden şiirleri kitabın ilk bölümünde topladım. Bunlar, içinde bulunduğumuz dünyada bana, Müslümanlara ve esasen herkese zararı dokunan ne varsa onla mücadele etmek isteyen şiirler. Central Intelligence Agency (CIA) de buna dahil, İstanbul'un trafik çilesi de. Bir tür nefs-i müdafaa. Biliyorsun, İslam savaş hukukunda temel bir kaide şu: Bir saldırıya uğradığında misliyle karşılık vermek caizdir.
Bu şiirler, dünyanın siyasi bakımdan maruz kaldığım hallerine karşı yaptığım hamleler diyebilirim.Bir diğer ifadeyle mesuliyet şiirleri. Yazmam gerekiyordu, yazdım. Siyasi şiir her zaman yazılır, yazılacaktır. Neo-Epik şiirin açtığı alanda bugün pek çok dergide pek çok yeni veya kıdemli şair, şiirlerinde siyasi ve konuşkan bir eda benimsemeye çalışıyor. Ben bu ilk bölümdeki şiirlerde estetikle etiği, kişisel olanla toplumsal olanı bir arada kurmak istedim. Güzel savaşmak lazım. Bu savaş biter, yenisi başlar, nasıl savaştığımız hatırlanır ve sorulur.
• • •
Hicretsizlik
Elyesa Koytak
Avangard Kitap
Aralık 2015
103 Sayfa