|

Somali’de insani yardımın ötesine geçmek

Somali, Türkiye’nin Doğu Afrika’ya açılan kapısı olmuştur. Türkiye-Somali ilişkilerinin anlaşılması aynı zamanda ilişkilerin nev-i şahsına münhasır mahiyetinin keşfedilmesini elzem kılmaktadır. Zira Türkiye-Somali ilişkilerinde yalnızca devletler arasında gerçekleştirilen formel diplomatik temasların ötesinde sivil toplum kuruluşları arasındaki iletişim de büyük bir önem taşımaktadır.

Yeni Şafak
04:00 - 13/05/2017 Cumartesi
Güncelleme: 07:44 - 13/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
ILLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
ILLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Mustafa Cüneyt Özşahin-
Necmettin Erbakan Üniversitesi

2017 yılı başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tanzanya, Mozambik ve Madagaskar’ı kapsayan Afrika turu, gözlerin yeniden bu kıtaya çevrilmesine neden oldu. 1990’lı yılların sonundan itibaren Türkiye’nin gündemine giren Afrika’ya ilişkin aradan geçen zamanda dikkat çekici bir dizi adım atılabilmiştir. Kuşkusuz Türkiye’nin Afrika politikasında Somali diğer ülkelere kıyasla müstesna bir yere haizdir. Osmanlı dönemine uzanan ilk münasebetler, kısmen Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüş ancak 2000’li yıllarda AK Parti iktidarı ile sağlam temellere oturabilmiştir 2011 yılında Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiği ziyaret aynı zamanda Somali’ye yönelik uluslararası tecrit politikasının da sonu anlamına gelmekteydi. Türkiye - Somali ilişkileri için önemli bir aşama olarak değerlendirilebilecek bu başlangıç sonrasında taraflar arasındaki ilişkiler ivme kazanarak devam etmiştir. Öyle ki Somali, Türkiye’nin Doğu Afrika’ya açılan kapısı olmuştur. Türkiye-Somali ilişkilerinin anlaşılması aynı zamanda ilişkilerin nev-i şahsına münhasır mahiyetinin keşfedilmesini elzem kılmaktadır. Zira Türkiye-Somali ilişkilerinde yalnızca devletler arasında gerçekleştirilen formel diplomatik temasların ötesinde sivil toplum kuruluşları arasındaki iletişim de büyük bir önem taşımaktadır.

İKİLİ İLİŞKİLERDE
YENİ BOYUT

Yukarıda değinildiği gibi Somali ile ilişkilerde bugün insani diplomasi ve kalkınma yardımları kuşkusuz büyük bir yer tutmaktadır. Ancak gelinen bu noktada Türkiye- Somali ilişkilerinde insani diplomasinin ötesine uzanan yeni bir işbirliğinin temayüz ettiğine şahitlik ediliyor. 2016 yılında ortaya çıkan ve tüm gözlerin Doğu Afrika’ya ve daha özelde Somali’ye çevrilmesine neden olan önemli bir gelişme, Türkiye’nin Mogadişu yakınlarında kurduğu askeri üs idi. Afrika Boynuzu ismini taşıyan askeri üs, yakın gelecekte Türkiye’nin Doğu Afrika’daki güvenli kalesi hüviyetini taşıyacak gibi görünüyor. Türkiye’nin söz konusu stratejik hamlesinin Somali’nin kronik sorunları olarak anılan yoksulluk ve kıtlığın ötesinde Somali’nin ve daha genel anlamda tüm bölgenin karşı karşıya olduğu geniş çaplı asayiş sorununa çözüm üretmeyi amaçladığı söylenebilir. Nitekim konuyla ilgili geniş bir literatürün de açık biçimde ortaya koyduğu gibi, kalkınma ve güvenlik birbirinden ayrılması hiç de kolay olmayan iki olgu olarak kabul edilmektedir. Bir başka deyişle güvenliğin sağlanamadığı ve en temel asayiş problemlerinin çözülemediği toplumlarda ekonomik sorunlar kaçınılmaz hale gelmektedir. Zira iç savaşlar, terör saldırıları ve siyasal istikrarsızlarla malul geniş bir coğrafya kurumsal inşa, ekonomik kalkınma ve yoksullukla mücadele gibi temel meselelere eğilme şansı bulamamaktadır. Öte yandan söz konusu ekonomi temelli sorunlar ise güvenlik sorunlarına kaynaklık ederek bitmeyen bir döngüyü tetiklemektedir. Kısacası Somali’nin de içerisinde yer aldığı pek çok ülke bugün güvenlik ve kalkınma/yoksulluk dengesinin yol açtığı açmazın içinden çıkma mücadelesi veriyor.

TÜRKİYE’NİN KURUCU GÜVENLİK MİSYONU

Pek çok açıdan kırılgan bir ülke olarak değerlendirilen Somali’nin şiddetle imtihanının ise uzun bir tarihsel arka plana sahip olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. 1991 yılında Siad Barre’nin düşürülmesi, İslami Mahkemeler Birliği’nin kuruluşu/ortadan kaldırılması ve Eş-Şebab’ın yükselişine uzanan süreçte Somali pek çok açıdan zorlu bir coğrafya oldu. Bununla birlikte 1991 sonrası dönemde ne BM öncülüğünde gerçekleştirilen UNOSOM I ve UNOSOM II girişimleri ne de 2000’li yıllara damgasını vuran Afrika Birliği öncülüğünde yürürlüğe konulan AMISOM’un girişimleri, Somali’de istikrar sağlama hedefinde başarılı olamadı. Zira el Kaide bağlantısı tasdiklenmiş Eş-Şebab örgütünün kadrajında bulunan Somali, uzun süredir rastgele terör saldırılarının hedefinde yer alıyor. Bu çerçevede Türkiye’nin üs kurma girişimini bölgenin akutlaşmış güvenlik sorunlarına alternatif bir çözüm girişimi olarak okumak mümkündür. Somali’nin kendi güvenlik kurumlarını tesis etmesini ve öz savunma kapasitesinin arttırılmasını hedefleyen çalışmalar bu noktada önem kazanmaktadır. Türkiye’nin son dönem faaliyetlerini çizilen bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir. Güvenlik Sektörü Reformu (Security Sector Reform/SSR) olarak adlandırılabilecek bu faaliyet, kolluk gücünün eğitilmesi ve yeniden yapılandırılmasını kapsayan bir dizi reformu içermektedir. Bu kapsamda Somalili askerlere verilecek eğitim, daha geniş bir pencereden bakıldığında Somali’de Güvenlik Sektörü reformunun aslında tüm kurumlara teşmil edilmesi gereken kapsamlı bir devlet inşası girişiminden ayrı düşünülemez. Ancak Somali’nin karşı karşıya olduğu akut güvenlik sorunları göz önüne alındığında Güvenlik Sektörünün reformu diğer tüm kurumsal girişimlere kıyasla aciliyet kazanmaktadır. Salt dış yardımlara dayalı bir büyümenin sürdürülebilir olmadığını ortaya koyan pek çok ekonomistin isabetli biçimde işaret ettiği gibi, Somali’nin öncelikli hedefi kendi kaynaklarıyla başta yoksulluk ve kuraklık olmak üzere pek çok sorunun üstesinden gelmesine endekslidir. Bugün potansiyelinin çok az bir kısmını kullanabilen Somali’nin bu potansiyeline ulaşabilmesi ise her şeyden önce terör sorununu çözmesine yani güçlü bir yerel kolluk gücünün mevcudiyetine bağlıdır.

YENİ BİR POLİTİKANIN İZDÜŞÜMÜ

Altı çizilmesi gereken bir diğer husus Türkiye’nin dışında farklı ülkelerin de Somali’de benzer girişimleri olduğudur. Bu düzlemde Türkiye’nin mevcut girişimi kimi diğer ülkelerin söz konusu hamleleri de dikkate alındığında aceleci bir değerlendirme ile bir güç ve prestij mücadelesi olarak okunabilir. Ancak burada dikkate alınması gereken kritik nokta -Somali örneğinde görüldüğü gibi- Türkiye’nin bugün salt insani yardımı hedefleyen bir politikanın ötesinde güvenlik- kalkınma/yoksulluk dengesini dikkate alan ve dezavantajlı ülkelere yönelik yeni bir yardım politikası tesis etmeye dönük ilk adımı atmış olduğudur. Dolayısıyla Türkiye’nin son dönem çabalarını en genel anlamda insan güvenliği paradigması bağlamında değerlendirmek gerektiği açıktır. Şüphesiz Türkiye’nin güvenlik temelli girişimleri bu çerçevede kısa vadede istikrar sağlama, uzun vadede ise ekonomik sorunların üstesinden gelme hususlarında Somali açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.

#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#​Somali
#Doğu Afrika
7 yıl önce