|

Sonrasını merak edenler için

M. Altar Kaplan’ın ilk romanı Papadopulos Apartmanı, Alfa Yayınları tarafından yayımlandı. Romanın Sterne’nin söylediği gibi “bir sonraki sayfada ne yazılacağı tahmin edilemeyen bir kurguya” sahip olması yönüyle dikkat çekici olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni Şafak
04:00 - 16/05/2015 Cumartesi
Güncelleme: 20:09 - 15/05/2015 Cuma
Yeni Şafak
Gürkan Taşkıran


M. Altar Kaplan'ın, Alfa Yayınları tarafından yayımlanan Papadopulos Apartmanı isimli romanı ilk bakışta hemen kapağıyla dikkat çekiyor. Hikâyeyi okuyup bitirince açıkçası bu romanın, Baudelaire'dan hareketle, “bir başı sonu olmaması, sayısız bağlantının rastlaşması ile oluşan bütünlüğün aslında bölünebilir parçalarda da kendi başına var olabileceği” ya da Sterne'nin söylediği gibi “bir sonraki sayfada ne yazılacağı tahmin edilemeyen bir kurguya” sahip olması yönüyle akıcı olduğunu düşünüyorum. Ancak kaçınılmaz şekilde; iletişimsizliğe, entelektüel özentiliğe vurgu ve tipik küçük burjuva konformist hayatının rahatsız ediciliğine değinmek için mecburen didaktik öğeler barındırması nedeniyle ise kimi zaman yorucu olduğunu söyleyebilirim. Romanda yaratılan atmosfer adeta, Andreas Gursky'nin “99 Cent II Diptychon” ve “Rhein II” isimli fotoğraflarının arasında gidip geliyor hissi veriyor. Durgun, sade, dolayımsız “Rhein II” ve hareketli, karmaşık, dolaylı “99 Cent II Diptychon”… Ancak belirtmeliyim ki bu gelgitlerin, tam da Borges'in tanımladığı üzere “romanda samimi bir atmosfer” yarattığı kanaatindeyim.



ÖĞRETİLMİŞ BİR MUTLULUK


Romandaki ana karakter, bedenen ve temelde ruhen “gezen” bir adamdır. Cervantes'in Don Kişot'u, Gogol'ün Çiçikov'u gibi... Fakat onların aksine temas etmekten, değmekten çekinir, bir akademisyen misali teğet geçer çoğu zaman. Modern yolların, otobanların büyük şehirlerin içinden geçerken küçük şehirlerin etrafından dolaşması gibi o da bazılarına yakınlaşmaya çalışırken bazılarından beri durmaktadır. Bir şekilde gizliden gizliye çevresine “kendini onaylatmak için yaşadığı” hissi uyandırır. Öte yandan yine aynı karakter, hastalığını yenmeye çalışan, “yaşamın kendisini değil kurallarını sürdürmeye boyun eğen” modern bireydir. Buna çabalarken de kendisine rağmen, öğretilmiş bir mutluluk peşinde koşmaktadır. Günümüz insanı misali… Çok iddialı gelebilir ancak Picasso'nun Guernica tablosunun hikâyesinin bir benzeriymiş gibi geldi bana bu romanın serüveni.



GERÇEK HİKAYE HİSSEDİLİR


M. Altar Kaplan'ın bu ilk romanı olmasına rağmen, eminim ilerleyen zaman içerisinde üzerine pek çok değerlendirme yapılacaktır. Fakat şunu belirtmek isterim ki yazarın, romanda da haklı olarak işaret ettiği üzere muhakkak, eleştiri noktasında pek çok kallavi ve baştan çıkarıcı laflar edilebilir. Namlı yazarlardan, filozoflardan, düşünürlerden alıntılar yapılabilir ama bunlar hiçbir zaman bu romanı tam olarak anlatamayacak, kuşatamayacaklar. Nihayetinde hikâye, hissedilen bir şeydir ve eminim ki bir yerlerinden bu roman sizin bir duygunuzu sıkıca kavrayacak.


#Papadopulos Apartmanı
#Guernica
#Baudelaire
9 yıl önce