|

Sonsuzu fethe gidenlere dair ses çözümlemesi

Nuri Pakdil yazma eylemini direnişle özdeş kılar. Onun direnişi “Şirke Direniştir.” Çağımızda Müslüman bir yazarın öncelikli sorumluluğu, insanları onursuz bir yaşama zorlayan din dışı düzenlere karşı, zulme karşı, haksızlıklara karşı insanlarda direniş bilinci oluşturmak olmalıdır.

Yeni Şafak
04:00 - 7/11/2015 Cumartesi
Güncelleme: 18:00 - 6/11/2015 Cuma
Yeni Şafak
ARİF AY


Otağı sayılır direnişin dikaçısı tâze duruşların / Damıtır yolları süzgecinden geçirerek bu yürek


tık tık tık



Direniş, çağımızın önemli kavramlarından biridir ve günümüzde şiir, hikâye, roman gibi edebî türlerde sıkça kullanılan temalar arasındadır. Kötülüğün artarak çoğaldığı çağımızda, iyiliğin yanında olanların yapacağı tek şey, iyiliğin hayat bulması ve yaygınlaşması için kötülüğe direnmektir. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu belirleyen de dindir. Bu din de İslâm'dır. İslâm, iyiliği, doğruluğu, güzelliği öğütleyen, kötülüğü yasaklayan bir din olduğuna göre, kötülüğe karşı direnmek Müslüman'a özgü bir eylemdir.


Direniş, içinde devingenliği barındıran bilinçli bir eylem olması hasebiyle her dem bir yenilik ve tazelik taşır. O taze bir duruştur.


Bilindiği gibi inanmak, dille ikrar edilenin, kalple tasdik edilmesidir. Bu olgu, insanın tüm eylem ve edimlerinde de geçerli olan bir durumdur. Kalbin tasdik etmediği bir düşünceden, kalbin tasdik etmediği bir duygudan hayır gelmez. Çünkü netamelidir; şeytanî ya da nefsanî olabilir. Bu nedenle direniş eyleminin de kalbin tasdikinden geçmesi gerekir.


Damıtır yolları süzgecinden geçirerek bu yürek tık tık tık



Kalb ya da yürek İslâm'da ilahî olanın evidir.“Kalbin kelime anlamı, bir hâlden bir hâle, bir durumdan diğerine geçiş demektir. Nitekim, insan yüreğine de bir kararda durmadığı, şekilden şekile geçtiği, hızlı bir şekilde değiştiği için bu ad verilmiştir.” (Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s.324) Kalbin bir adı da gönüldür. Kalp, Allah sevgisinin yerleştiği yerdir. Pascal “Kalp geometrik anlamaya karşı sonsuzu yakalayan bir anlayışın kısa adıdır.”der. Dolayısıyla 'sonsuzun fethi' de kalple gerçekleşir.


Peygamber Efendimiz “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi /doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O kalptir” buyurur. (Buharî, İman, s.39)



Sağlıklı bir kalp bize iyiyi, doğruyu, güzeli gösterir. O adeta bir süzgeç gibi kötüyü, değersizi, iyiden, güzelden ayırır ve yolumuzu aydınlık kılar. Bize iyiliğin, doğruluğun yolunu açar. İyinin, doğrunun yolu da bizi sonsuzu fethe götürür. Sonsuzu fethetmek ise hakikate ulaşmaktır.



Bir başka hadiste Peygamberimiz kalbe ilişkin şöyle buyurur: “Kalp (bedenin) sultanıdır ve onun orduları vardır. Sultan düzgün/iyi olursa askerleri de düzgün/iyi olur. Sultan bozuk /kötü olursa orduları da kötü olur. Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın tercümanıdır. Eller (tebaasını kuşatan) kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır. Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Dalak ve böbrekler (kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf eden) tuzaklarıdır. Akciğer (hayatın kaynağı) nefestir. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur, sultan kötü olursa askerleri de kötü olur.” (Abdürrezzak, el- Musannef, XI.221)



EN BÜYÜK SAVAŞ NEFİSLEDİR


İnsanın bedeni de bir bakıma otağıdır. İnsanın iç yolculuğunun bir savaş alanıdır bu otağ. İnsan en büyük savaşını burada verir. Bu,


nefsiyle olan savaşıdır. Onu yenmeden sonsuzu fethetmek, hakikate ulaşmak mümkün mü?



Nuri Pakdil kalbe ilişkin şu vurguyu yapar: “İnsanın, en çok, kalbi temiz olmalıdır. Tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda. Anlatmaya, yorumlamaya gücümüzün yetmediği bir giz birikimi bu. İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün, nasıl kayıp gidecek elinizden! Kaygan, yabancı madde dolu bir şey olup çıkacak sonunda. Kalbin gereksinmelerine dikkat edilmedi mi, emek de, ekmek de yitiriverir anlamını. Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü. (Bir Yazarın Notları I, s.107,108)



Nuri Pakdil'in yazılarında en çok geçen kavramlardan biri de direniş, direnti, başkaldırı kavramlarıdır. Nuri Pakdil başkaldırıyı bir varoluş koşulu olarak görür, “Başkaldırıyoruz ya, niçin?” sorusunu sorar ve arkasından da şöyle yanıtlar: “Gözümüzü açınca; yurdumuza, hatta tüm dünyaya eleştirel bir gözle bakınca, ne bulduk biz? Sürekli, bunun üzerinde durmak istiyorum; ne bulduk? Kirli bir ‹toplam›; bütüncek ahlak dışı bir uygulama; çok hızlı bir kapkaççılık, sömürü, talan; erdemin, sağduyunun dışına düşmüş bir toplum, bir ülke; söyle bu çıkmadı mı karşımıza? Manevi içeriğinden koparılmış, kurulaşmış, sevinci de, korkusu da iyice maddi bir toplum, bir ülke, hatta bir dünya! Belli bir azınlık sömürüyor yığını, çoğunluğu, doğru bu; gerçekte, Resmi Öğreti oluşturmadı mı bu düzlemi; herşey, ama herşey, bu düzlemde devinmedi mi, devinmiyor mu?” (Bir Yazarın Notları I, s.88)



YAZMAK BİR DİRENİŞTİR


Nuri Pakdil yazma eylemini direnişle özdeş kılar. Onun direnişi “Şirke Direniştir.” : “Çok boyutlu, karmaşık durumlar yumağı gibi duran Şirke Direniş. Sonuna değin gidilmesi gereken bir hatta. Bir daha buluyorum. Elbette: çok da milimetriktir Direnişin Mimarisi.” (Yazmak Bir Mucize, s.92)



Şerhini yaptığımız beyitteki “direnişin dikaçısı” bu milimetrik direniş mimarisinin bir gereğidir belki de. Rasim Özdenören direnişe ilişkin şu tespiti yapar: “İnsanlara baskı karşısında direnin diye öğüt vermek kolay ama o öğüdün nasıl tutulacağını göstermek zordur. Çünkü direnmeyi göstermek o işi fiilen yapmakla birdir. Başka bir söyleyişle, direnişi tanımlayarak göstermek, birine bir adresi tarif etmeye benzemez. İllâ da o adresi tarif etmek gerekecekse, bunun yolu bizzat o adrese gitmek olur.” (Siyasal İstiareler, s.148)



Bu tespitte olduğu gibi Nuri Pakdil de direnişi sadece yazı ya da sözle dile getirmez bilfiil yaşar. Çağımızda Müslüman bir yazarın öncelikli sorumluluğu, insanları onursuz bir yaşama zorlayan din dışı düzenlere karşı, zulme karşı, haksızlıklara karşı insanlarda direniş bilinci oluşturmak olmalıdır.


(*) Osmanlı Simitçiler Kasidesi/2



#Nuri Pakdil
#Osmanlı Simitçiler Kasidesi
#Bir Yazarın Notları
8 yıl önce