|

Suudi Arabistan'ın dış politikasında aktivizmi anlamak

Yeni Şafak
04:00 - 21/07/2015 Salı
Güncelleme: 21:34 - 20/07/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
İsmail Numan Telci

Sakarya Üniversitesi, Ortadoğu Enstitüsü


2011'deki Arap Devrimleriyle birlikte Mısır, Suriye ve Irak gibi bölgesel güç merkezlerinin siyasi istikrarsızlıklarla karşılaşması, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran gibi ülkeleri bölgede ortaya çıkan iktidar boşluklarını doldurma amacıyla daha aktif politikalar izlemeye itmiştir. Türkiye'nin bölgeye yönelik artan ilgisi, İran'ın Ortadoğu'daki proksileri ile bölgede daha etkin politikalar izlemesi bu durumun bir çıktısı olarak görülebilir. Bununla birlikte normal şartlarda dış politikasında doğrudan müdahaleci olmayan ve perde arkasında siyaset izlemeyi tercih eden Suudi Arabistan da son dönemde sahneye çıkarak bölge siyasetinde etkili roller oynamaya başlamıştır.



Suudi Arabistan'ın özellikle Mısır'daki karşı-devrim sürecinde etkin rol oynaması bu durumun açık bir göstergesidir. Muhammed Mursi döneminde Mısır'a hiçbir mali yardımda bulunmayan Riyad, 2013'ün ilk aylarında Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte Mursi karşıtı cephenin oluşmasını sağlamış, daha sonra da Abdülfettah El-Sisi liderliğinde gerçekleşen askeri darbeye doğrudan destek olmuştur. Darbenin hemen sonrasında Sisi'yi arayarak tebrik eden Kral Abdullah yönetimi izleyen dönemde de Mısır'a milyarlarca dolar yardımda bulunmuştur. Mısır'daki Müslüman Kardeşler hareketinin güçlenmesini kendi iç güvenliğine yönelik bir tehdit olarak gören Suudi Arabistan, darbe sonrası süreçte de Sisi'ye İhvan'ı bastırması için siyasi destek sunmuştur.



Suudi Arabistan'ın özellikle Mısır örneğinde gözlemlenen bu aktif ve müdahaleci dış politikasının mimarı olan Kral Abdullah'ın 2015'in Ocak ayında hayatını kaybetmesi ve sonrasında Kral Selman'ın iktidara gelmesi, Riyad'ın dış politika anlayışında bir değişime neden olmamış, aksine daha aktif bir angajmanı beraberinde getirmiştir.


Riyad'daki iktidar değişiminin dış politikaya etkisi daha ziyade içerikte ortaya çıkmıştır. Mısır'da Müslüman Kardeşler karşıtlığı üzerine şekillenen ve Sisi yönetiminin kayıtsız şartsız desteklendiği bir dış politikanın uzun vadeli ve sürdürülebilir olmadığının farkına varan Kral Selman yönetimi, bu ülkeye yönelik siyasetini kademeli olarak dönüştüreceğinin sinyallerini vermiştir. Bunda, bölgedeki gelişmelerde Mısır'dan çok daha fazla öneme sahip bir unsur olan İran'ın yayılmacı politikalarının etkilerinin artarak hissedilmesi önemli rol oynamıştır.



İRAN'IN YAYILMACI POLİTİKALARINA KARŞI SERT GÜÇ SEÇENEĞİ


İran'ın önce Suriye'deki iç savaşa doğrudan müdahil olması ve Esed rejimini güçlü bir biçimde desteklemesi, ardından da Yemen'de Husileri cesaretlendirerek başkente yürümeye teşvik etmesi Suudi Arabistan için öncelikli tehdit olarak İran'ın algılanmasına neden olmuştur. Bunun bir sonucu olarak Mısır ve Suriye gibi konularda daha ziyade ekonomik enstrümanlarla müdahil olan Suudi Arabistan, daha önce 2011'de Bahreyn'de tecrübe ettiği askeri müdahaleci yöntemi İran'ın yayılmacı politikasını engellemek amacıyla Yemen siyasetinde izleme kararı almıştır. Yine İran'ın yayılmacı ve istikrarsızlaştırıcı tutumunun dengelenmesi adına Suriye'de de daha aktif bir siyaset izlemeye başlayan Suudi Arabistan, buradaki muhalifleri daha fazla desteklemeye başlamıştır.


Kral Abdullah döneminde Suriye'de muhaliflere yeteri kadar destek ol(a)mayan Riyad, bu politikasının sonucunda 2015'e gelindiğinde Suriye'de hem İran destekli Esed rejimi, hem de Irak ve Suriye'de giderek güçlenen IŞİD tehdidiyle karşı karşıya olduğunu fark etmiştir. Bu iki tehdidi bertaraf etmek amacıyla Türkiye ile işbirliğine gitme kararı alan Riyad yönetimi, Ankara'nın siyasi ve lojistik desteğini talep etmiştir. Kendisi açısından en büyük güvenlik tehdidi olarak Suriye'deki iç savaşı gören Ankara da Riyad'ın bu teklifine olumlu yanıt vererek, Suriye konusunda Suudi Arabistan'la işbirliğini artırma kararı almıştır. Nitekim Suriye'deki muhalifler bu iki ülkenin artan desteği sonrası Esed rejimine karşı özellikle Kuzey kesimlerinde birçok cepheyi ele geçirmiştir.


Suudi Arabistan'ın dış politikasındaki asıl aktivizmi ise Yemen konusunda görülmüştür. İran'ın desteklediği Husilerin Yemen'de iktidara yürümesini durdurmayı amaçlayan Riyad, 9 ülkeden destek alarak oluşturduğu koalisyonla Kararlılık Fırtınası operasyonu başlatarak Yemen'deki Husi hedefleri vurmuştur. Bu operasyon sırasında Mısır ve Türkiye'nin aynı anda desteğini alan Suudi Arabistan, bölgesel politikalarda ciddi ve etkin bir aktör olabileceğini de göstermeyi hedeflemiştir. Riyad'ın bu operasyonu düzenlemedeki bir başka amacı da yıllardır dev harcamalar yaparak genişlettiği askeri kapasitesini kullanarak başta İran olmak üzere bölgedeki diğer aktörlere sert gücünü kullanabileceği mesajını vermek olmuştur.



DEĞİŞEN BÖLGESEL İTTİFAKLAR VE DAHA MÜDAHALECİ BİR DIŞ POLİTİKA


Bu noktada Suudi Arabistan'ın son dönemde Batı çizgisinden ayrılan politikalar izlemesinin arkasında yatan bazı nedenlere de değinmek yerinde olacaktır. Bu nedenlerin başında Washington ve Riyad'ın Mısır'daki Müslüman Kardeşler hareketine yönelik farklı yaklaşımlar içinde oluşu gelmektedir. Bu farklılık Kral Abdullah yönetiminin Mısır'da Obama'dan farklı bir siyaset izlemesine neden olmuştur. Obama yönetimi Müslüman Kardeşlere demokratik bir düzen içerisinde şans verilmesi gerektiğine inanırken, Kral Abdullah'ın ekibi İhvan'ı kendi iç istikrarı için tehdit olarak görmüştür. Bu yüzden Riyad, Mursi'nin 2012'de cumhurbaşkanı seçilmesinden itibaren İhvan'ın iktidardan uzaklaştırılmasının hesaplarını yapmıştır.



ABD'nin İran konusunda dönüşen politikaları da Riyad'ı rahatsız etmiştir. ABD'nin Irak'ta İran yönetimine dost bir Şii hükümete göz yumması, Nükleer müzakerelerin olumlu sonuçlanması ve son kertede İran'la “sınırlı bir işbirliği” siyaseti izleyebileceğinin işaretlerini vermesi başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok bölgesel aktörü endişelendirmeye yetmiştir. İran'ın bölgede hızla yükselen bir aktör olması ve ABD'nin Tahran'la arasındaki tansiyonu giderek düşürmesinden rahatsız olan Riyad, dış politikasını yeniden gözden geçirmiş ve ortaya çıkan yeni duruma göre pozisyonunu belirlemiştir. Bölgesel gelişmeleri de dikkate alan Riyad, kendisine yönelik tehditlere daha aktif ve müdahaleci bir politika izleyerek ve Türkiye ve Mısır gibi bölgesel güçlerle yeni işbirlikleri kurarak cevap vermeyi hedeflemektedir.



Riyad'ın bu yeni ve aktif siyasetinde önemli rolü olan Kral Selman'ın iktidara gelişinin ardından yönetim kadrolarında yaptığı değişiklikler ülkenin gelecek yıllardaki politikalarında belirleyicilerin hanedanın yeni jenerasyon üyeleri olduğunu göstermektedir. Kararlı, dinamik ve dış politikada daha etkin olmayı ilke olarak benimseyen genç Suudi liderliğinin, önümüzdeki dönemde Ortadoğu siyasetinin şekillenmesinde daha aktif rol oynayacağı beklenmelidir.




#Suudi Arabistan
#dış politika
#nükleer müzakereler
9 yıl önce