|

Tabir-i aherle bir yazı amelesiyiz

Dergâh Yayınları arasından çıkan “Edebiyat Yazıları I”de Tanzimat Edebiyatı’nın öncü ismlerinden Ahmet Mithat Efendi’nin farklı edebi türler, edebi kavgalar, tercüme faaliyetleri, eleştiri metinleri yer alıyor. Özellikle roman ve ahlâk üzerine olan yazılar dikkat çekiyor.

Yeni Şafak
04:00 - 11/01/2017 Çarşamba
Güncelleme: 21:26 - 10/01/2017 Salı
Yeni Şafak
YAKUP ÖZTÜRK


Geçtiğimiz sayılarından birinde Dergâh dergisinde, edebiyatla olan irtibatıma anlam kazandıran isimlerden biri olarak Ahmed Midhat Efendi'yi göstermiş ve Türk edebiyatındaki büyük yerini işaret etmiştim. Bize güç verdiğini söylemiştim. Hace-i evvelin Midhat Efendi'ye izafe edilmesi edebiyat tarihimizi her geçen gün biraz daha haklı çıkarıyor. Editörlüğünü hocamız Fazıl Gökçek'in yaptığı Ahmet Mithat Efendi Bütün Eserleri Külliyatı yirmi beşinci kitaba ulaştı. Gökçek'in Harika Durgun ile birlikte hazırladıkları, Orhan Okay Hoca'nın âlicenaplıkla mukaddimesini kaleme aldığı “Edebiyat Yazıları I” bu serinin en değerli kitaplarından biri olarak önümüzde. Ahmed Midhat Efendi'nin 1871-1889 yılları arasında edebiyat üzerine olan metinleri kitaplaştırıldı.



ÇEVİRİ HARFİYEN OLMAMALI


Kitap, Tanzimat'la birlikte hayatımıza giren birtakım edebî türlerin nasıl şekilleneceğini, devrin kalem kavgalarını ve tartışmalarını, Midhat Efendi'nin tercüme faaliyetlerinden, tiyatroya ve roman teorisine dair görüşlerine, akrabadan bazı isimlerin edebiyat dünyasındaki varlıklarına kadar pek çok meseleyi bize sunuyor. Bunlardan ilki, hayatını yazmaya adamış bir sanatkârın dile ve üsluba bakışında karşımıza çıkıyor. Yazı dünyayı sade bir dille kurmalıdır. Bir eser Türkçe'ye çevrilirken dilde tasarrufa gidilmeli, Efendi'nin ifadesiyle “harfiyen” olmamalıdır. Bugünün tabiriyle motomot çeviriden kaçınılmalıdır. Harfiyen çeviri Türkçe'ye frenk kokusu verir. Güzel Türkçesiyle: “Her lisanın kendine mahsus bir şivesi olmak itikadında sabit olduğumuzdan harfiyen tercümede inatla güzel lisanımıza Frenk kokusu vermeyi tecviz etmiyoruz.” Bir başka yazısından: “Dünyada en lezzetsiz ve tuzsuz şeylerden birisi de Çin memalikini tefrik eden büyük duvarlar kadar şive-i lisanca fark bulunduğu hâlde harfi harfine tercüme etmektir.”


Tanzimat'ın temel meselelerinden biri edebiyatın ahlakla ilişkisiydi. Bu, Tanzimat kuşağı arasında şedit tartışmalara sebep olmuştur. Efendi de romanların “ahlaka muzır olup olmadığı” üzerine birkaç müstakil yazı kaleme almıştır. Herkesi az çok bir romanın kahramanlarından biri olarak gören Midhat Efendi, hususi hayatların romanlarda yaşananlardan uzak olmadığını vurgulayarak roman ve ahlak meselesini buradan yürütür ve hayatta gördüğümü romanlarda okumaktan neden korkayım ki diyerek fikrini açık eder. “Roman ve Hayat”ta gündelik bir meselenin bir romana nasıl malzeme olabileceğini anlatır. “Vukuat-ı umumiyeden her biri hakikaten bir büyük romandır” der ve cinai bir hadiseden haber veren bir gazetenin söylediklerini önünü ve ardını doldurarak nasıl roman konusu hâline getirebileceğini tartışır. Midhat Efendi'nin bunca anlatmaya dayalı zihninin önemli kaynaklarından biri gazete havadisleridir.



II. ABDÜLHAMİD'E SADIK KALEM


Ahmed Midhat Efendi'nin edebiyat tarihçileri ve kendi kuşağından sonra gelen birtakım kalem erbabı tarafından hücuma maruz kaldığı bir vakıadır. Bunun sebeplerinden biri hatta ilki hazretin II. Abdülhamid'e olan sadakatidir. Sadakatin kendi ağzından duyulduğu yazılardan biri de bu kitapta yer alır. Abdülhamid'e uyarak onun ardı sıra gittiğimizde Allah'ın lütfunun bizi muvaffak kılmayacağı bir işin düşünülemeyeceğini söyler: “… Bizler eser-i celil-i cenab-ı Abdülhamit Gazi'ye iktifa ve imtisalden ayrılmazsak acaba lütf-i Yezdan'la muvaffak olamayacağımız hangi iş tasavvur olunabilir.” Efendi'nin sultana olan muhabbetinin bu denli açık olduğu ifade zannediyorum az bulunur.



Ahmed Midhat Efendi, sadece yerli kaynaklar üzerine edebiyat inşa eden bir kalem değil. Tanzimat kuşağının diğer edipleri gibi o da batı düşüncesinin ürettiği fikirler karşısında daima teyakkuzda olmuştur. Schopenhauer, Emile Zola, Voltaire gibi şimdi art arda saysak onlarca isimle karşılaşacağımız batılı kalemlere kimi zaman reddiyede kimi zaman çeviri yoluyla iltifatta bulunur. Onun bazı fikriyatına karşı çıktığı isimlerden biri de J. J. Rousseau'dur. Genel maarifin ahlakî faziletleri hiçbir zaman tesiri altına alamayacağı görüşünü, Midhat Efendi “Mütenevvia” yazısı ile tahlil eder, dünyanın farklı coğrafyalarında hükümlülerin kültür seviyelerine istinaden yapılan istatistikleri göz önüne alır, nihayetinde ilmin kişiyi ahlaken yücelteceği kanısına varır.



Tanzimat'ın ilanını takip eden 30 yıl içerisinde (ilk roman 1872 tarihli Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat) edebiyatımızda batı kaynaklı yeni türler neşet etti. Tiyatro bunların en önemlilerinden biri kabul edildi ki devrin yazarlarının hemen tamamı romana galebe gelecek biçimde tiyatro üzerine yazılar kaleme aldılar. İlk kuşak Tanzimatçılar “halkı eğitmek” gayesiyle hem fayda hem zevk veren, geçmişi Horatius'un Ars Poetikasına dayanan ilkeyi benimsediler. Okur yazar oranındaki azlığı da dikkate alarak tiyatroyu basılı eserlerden daha kıymetli gördüler. Ahmed Midhat Efendi de halk için kalemine sarılan, çeviriden gazete yazılarına, romanlarından toplumsal tenkide kadar nitelikli modernleşmeyi savunan bir isim olarak tiyatroyu bir edebî türden ötesi olarak telakki etmiştir. Nitekim Edebiyat Yazıları I'in içerisinde başta “Tiyatro Nasıl Yazılır” ve “Mütennvia: Tiyatro Tarihi” başlıklı metinleri olmak üzere tiyatroya dair önemli teklifler geliştirmiştir. Onun Türk tiyatro edebiyatının birkaç yönüyle dikkate değer oyunlarından olan Çerkes Özdenleri'ne dair uzun uzadıya mütalaalar yürüttüğü de görülür.



Midhat Efendi, halk inşası için uğraştığından geri kalmayacak nispette edebiyatın şekillenmesinde de mücadele etmiş bir isim. Recaizade Mahmud Ekrem'i savunmasından, Dekadanlar tartışmasını ateşlemesine, Muallim Naci ve taraftarlarının kendisine dair yürüttükleri taarruza kadar pek çok tartışmanın içerisinde olmuştur. Servet-i Fünun edebiyatının, hakikatten uzak, melankolik ve samimi olmadığına dair eleştirilerini de sakınmamıştır. Nitekim Mehmed Celal'i kalemine doladığı bir yazısında Celal'in “Gel! Nerdesin ey mezar nerede?” mısraını “Beyefendi'nin önünde mezar açılıp da 'İşte buradayım, gel!' diyecek olsa bir zamanki oduncu gibi karşısına çıkan ölüme hiç olmazsa, 'Şu yükü arkama kaldırıver diye seni çağırdım' diyecek kadar da hazır cevap edemeyerek 'Anneciğim! Anneciğim!' diye soluğu aguş-ı maderde alacaktır.” sözleriyle alaya almaktan zerre tereddüt göstermez.


Edebiyat Yazıları I, küçük bir yazıda değerlendirilemeyecek kadar çok meseleyi ihtiva ediyor. Midhat Efendi'nin bu kitabını Harika Durgun'un doktora çalışmasından çıkardığı Ahmet Mithat Efendi ve Edebiyat (Dergâh, 2015) kitabı ile birlikte okumak daha derli topu bir okumaya imkân sağlar.





• • •


Edebiyat


Yazıları 1


Ahmet Mithat Efendi


Editör: Fazıl Gökçek


Dergâh Yayınları


2016


344 sayfa



#Dergâh Yayınları
#Midhat Efendi
#Recaizade Mahmud Ekrem
7 yıl önce
default-profile-img