|

Tarihin yarım kalması

Bencillikler, çıkar beklentileri, jeopolitik saplantılar, ahlaki kurallar/hassasiyetler yok sayıldığı için yaşatılabiliyor. Kriz dönemlerinde insanlar kendi başlarına düşünme yetilerini kaybediyor, kimin doğru yerde, kimin yanlış yerde durduğunu bir türlü öğrenemiyoruz.

Yeni Şafak
04:00 - 14/03/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:16 - 13/03/2016 Pazar
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
-Atasoy Müftüoğlu


Modern tarihsel zaman ve sistem, seküler referanslar temelinde şekillendi. Bu sistem, dünya ölçeğinde kavramsal, kurumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik anlamda büyük bir kapsayıcıılığı gerçekleştirirken; din'i olan, din'e ait olan her şey yerel zamanlara, yerel mekanlara ve manevi alanlara hapsedildi. Bu nedenledir ki, biz Müslümanların modern-seküler düşünce ve sistem nezdinde ontolojik bir meşruiyetimiz yoktur, yalnızca folklorik bir meşruiyetimiz vardır. Bizler, bugün hayatımızı, sorunlarımızı seküler sosyal bilimlerin, seküler sosyolojinin yardımlarıyla konuşabiliyor, yazabiliyoruz. Yakın zamanlara kadar İslami dil, duygusal anlamda, kültürel anlamda kapsayıcılığını koruyabiliyordu. İçerisinde bulunduğumuz dönemde, karşı karşıya bulunduğumuz, ya da karşı karşıya getirildiğimiz, etnik-mezhepçi-ideolojik cinnet sebebiyle bu kapsayıcı dilin imkanlarını da kaybettik. Keskin sorumluluk duygusuna sahip olan Müslümanların bu konu etrafında radikal yeniden değerlendirmeler yaparak, yapısal/kronik sorunlarımızla ilgili çok güçlü ve çok etkili bir gündem oluşturmaları gerekir.



EVRENSEL BİR TARİH VE SİYASET BİLİNCİ

Günümüzde, Batı dışı dünyada bile, Aydınlanma rasyonalizmi, tarihleri ve coğrafyaları aşan bir referans sistemi olarak kullanılıyor, kullanılabiliyor. Modern tarihten, düşünce, kültür ve bilim'den söz etmek, her tür din'i referanstan bağımsız bir düşünceden söz etmek anlamına geliyor. Onun için, İslam dünyası toplumlarında da, kendi özgünlüğünü kaybeden, bu özgünlüğü yeniden kazanamayan/üretemeyen, kuramayan, bu özgünlüğü üretebilecek niteliklere/yoğunluklara/bilince sahip olmayan kadrolar, modern-seküler özne'yi taklit etmek dışında pek fazla bir şey yapamıyor.



İslam dünyası toplumlarında aklın ve içtihadın dini hayatın dışına çıkarılmasıyla birlikte, toplumlarımız açıkça büyük bir yanlış bilinç dönemine girdiler. Bu yanlış bilinç, tarihsel olmayan, siyasal olmayan yerel ve mistik bir bilince işaret eder. Aklın ve içtihadın dini hayatın, düşüncenin dışına çıkarılması İslam dünyası toplumlarında tarihin kesintiye uğratılmasına, tarihin yarım kalmasına, tarihin yerel/mistik anlatılar doğrultusunda şekillenmesine, bu anlatılardan ibaret hale gelmesine, daha da kötüsü, zilin dünyamızın vesayet altına girmesine neden oldu. Akla ve içtihada yabancılaşmak, evrensel akla, evrensel dile ve ifade biçimlerine yabancılaşmak anlamına geldiği halde, toplumlarımızda düşünce hayatı, bilim hayatı, zihinsel vesayetten bağımsızlaşarak, ontolojik bir bağımsızlık ve meşruiyet mücadelesi gerçekleştirememiştir. Bu konu etrafındaki çabalar bireysel çabalardan ibaret kalmıştır. Sözünü ettiğimiz anlamda bir meşruiyet mücadelesi her şeyden önce evrensel bir tarih bilinci ile, siyaset bilincini zorunlu kılıyor. Yerel/mistik anlatılar etrafında, etnik/mezhepçi anlatılar etrafında bir tarih ve tarih bilinci oluşturulamaz. Toplumlarımızda siyasallık fikrinin, bilincinin gelişmemiş olması, ya da çok yeni olması, tarihsel süreçleri bir bütünlük içerisinde anlamamızı geciktiriyor. Siyaset yaparken de, Avrupamerkezci kavram ve kurumların imkanları içerisinde siyaset yapmaya çalışıyoruz.



TEVHİDİ YÖRÜNGEMİZİ KAYBETTİK

Yanlış bilincin toplumlarımızda bir geleneğe-kültüre dönüşmesi sebebiyle, İslami bütün kendisini tarihsel, siyasal anlamda gerçekleştiremiyor. Ne kadar samimi, içtenlikli ve iyi niyetli yapıyor olursak olalım yanlış bilincin ufku ve sınırları içerisinde kalarak gerçekleştirmeye çalıştığımız dini ilgiler, çabalar, hizmetler, fedakarlıklar vb her şey, eski dil'le söylenecek olursak eğer, hebaen mensuradan ibarettir.



Toplumlarımızda yanlış bilincin bir geleneğe dönüşmesi sebebiyle tevhidi yörüngemizi kaybettik. Yörüngemizi kaybettiğimiz için İslami kişiliklerimiz büyük ölçüde zaafa uğradı, seküler dünya görüşü ve hayat tarzı lehine ödünler vererek yaşamaya başladık. Yanlış bilinç sebebiyle vesayet altında yaşadığımız için, ne düşüneceğimize, nasıl düşüneceğimize, ne yapacağımıza, nasıl yapacağımıza, nasıl örgütleneceğimize, nasıl mücadele edeceğimize başkaları karar vermeye başladılar. Başkalarının kararları doğrultusunda yaşadığımız hayatların doğru hayatlar olduğunu iddia edemeyiz.



Başkalarının kararlarına, propaganda ve manipülasyonlarına bağımlı hale gelen toplumlar-kültürler, ahlaki ve entelektüel cesaretleri olmadığı için bu bağımlılıklara katlanırlar. Fiziksel cesaret tek başına çok şey ifade etmez, hepimizin cesarete ihtiyacımız var, cesaretinde bilgi ve bilgeliğe ihtiyacı var.



SORGULAMA YAPMIYORUZ

Modern zamanlarda insanlığa karşı işlenebilecek en korkunç ve en iğrenç suçlar Müslümanlara karşı işlendi. Yahudilere karşı işlenen suçlar çok abartılarak, sansasyonel bir biçimde, her gün, bir vesile icat edilerek, hep insanlığın gündemine kazandırılırken, Müslümanlara karşı işlenen korkunç suçlar, her nasılsa hiç gündeme getirilemiyor. Muhafazakar/konformist kültürlerin oluşturduğu kimi korkular sebebiyle büyük sorgulamalar yapamıyoruz. Ahlakın politik mülahazalara teslim olması sebebiyle, kimi zaman yalanlara hizmet etmeye başlıyor, bağnaz bağlılıklarımız sebebiyle kimi yalanların doğru olduğuna inanmaya başlıyoruz. Tek yönlülük, bencillik, bağnazlık, kibir, önyargı, ucuz, bayağı karşıtlık, partizanlık vb. Gibi nedenler hepimizi bir morona dönüştürüyor.



Başkalarından da kimi şeyler öğrenebileceğimize ilişkin erdem yetisini kaybettik. Bencillikler, çıkar beklentileri, jeopolitik saplantılar, ahlaki kurallar/hassasiyetler yok sayıldığı için yaşatılabiliyor. Kriz dönemlerinde insanlar kendi başlarına düşünme yetilerini kaybediyor, kimin doğru yerde, kimin yanlış yerde durduğunu bir türlü öğrenemiyoruz. Birbirimizi anlamadığımız için, bizleri birbirimize yabancılaştıran şeyler ne yazık ki, güç kazanıyor.



#Bencillik
#tarih
#modern zaman
8 yıl önce