Uzun yıllardır Paris'te yaşayan, sanatını dünyanın dört bir yanında icra eden ve dersler veren neyzen Kudsi Ergüner, çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi, tasavvuf felsefesi ve tasavvuf müziği ile ilgili görüşlerini anlattı.
Ergüner, tasavvuf müziğinden önce tasavvufun kendisini anlamak gerektiğini belirterek: "İslam dünyasında tasavvuf dediğimiz veya batının sufi dediği şeyin geleneksel olarak günümüzde devamı mevcut değil" diye konuştu. Özellikle Türkiye'de tasavvufun müthiş zengin kültürel mirasını bir kenara atmanın mümkün olmadığını, dile getiren Ergüner, şöyle devam etti: “Tasavvuf gerek müzikle gerek edebiyatla gerek tarihle ilgili çok zengin bir konu. Bunu bir popülizm içerisinde maalesef yok ediyoruz.”
Mevlevi geleneğinde aşağı yukarı 55-60 tane muhteşem beste bulunduğuna dikkat çeken Ergüner, şöyle devam etti: “Bunlar çok rafine eserler. Bu repertuvar tabii şimdiki insanlar için bir şey ifade etmiyor. Sözlerini anlayan yok, müziği anlayan yok. Tasavvuf müziği normalde bugüne göre çok rafine. Yeni bir tasavvuf müziği ortaya çıktı ki o da çok arabesk bir şey. Tasavvuf müziği arabeskleşti.”
Bazı şeylerin kitle kültürü olamayacağını savunan Ergüner, şöyle konuştu: "Mevlevilik diyoruz; tekkeler kapanmadan önce Galata Mevlevihanesi'ndeki nüfus 20 kişi, ki en büyük mevlevihane. Bu elit bir şey. Bu seçkin insanların kültürü halk tarafından gelen insanlarla da beslenmiş. Bir yerden bir ilişki de var, kopuk değil. Batıdaki aristokrasinin içine kapalı müzik dünyası değil bizde tasavvuf müziği. Bu elit kültürünü bugün biz kitle kültürü yapmaya çalışıyoruz. Kitle kültürü yapınca kitlenin zevkine hitap
edecek bir şekle iniveriyor bir anda. Herkes İsmail Dede'nin hüzzam ayinini dinlediği zaman zevk almak durumunda değil."
