|

Trump’ın Kudüs'le imtihanı

New York’lu yap-satçı işadamı Trump’ın hesaplayamadığı; Ortadoğu’daki Arap çarşısındaki (sûk) züccaciye dükkanına giren Boz Ayı’nın verebileceği zararın yanısıra kendi alacağı hasardır. Bu açıdan Trump’ın bu hamlesi Barzani’nin referandum kartına oldukça benzemektedir ki, Barzani kazanma şansı çok düşük bir kumar oynayarak bağımsız olayım derken biyolojik olarak hayatiyetini devam ettiren siyasi bir mevtaya dönüşmüş durumda.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/12/2017 Pazartesi
Güncelleme: 00:46 - 11/12/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Prof. Dr. Cengiz Tomar -
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Donald Trump seçim çalışmaları esnasında başkan olarak seçildiği takdirde ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımayı vadettiğinde, Obama’nın politikalarından dolayı büyük bir hayal kırıklığına uğramış olan ve Trump’tan pek çok şey bekleyen Ortadoğulu gözlemciler, bunun sadece bir seçim vaadi olduğunu ve Trump seçildiğinde “taç giyen baş akıllanır” prensibi mucibince bu vaadini diğer başkan adayları gibi seçimden sonra unutacağını farzetmişlerdi. Aslında Trump pek çoğu irrasyonel bulunan Meksika sınırına duvara çekerek bunun parasını da Meksika devletinden müsadere yoluyla almak, Nato üyesi ülkelerinin liderlerine “pamuk eller cebe” diyerek savunma harcamalarına katkı payı istemek, İran tehdidi karşısında ABD koruması ve kollamasına ihtiyaç duyan Körfez ülkelerine haraç salmak ve Müslümanları ABD’ye almamak veya NAFTA anlaşmasını feshetmek gibi, sıradışı, hatta bir kısmı akıllara seza vaadlerinin en azından bir kısmını tatbik etmeye çalıştı. Bazen de tepkiler ve ABD müesses nizamının (establishment) engellemeleri karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Bu pratik ve pragmatik yönleriyle Trump’ın bir devlet adamından ziyade tam bir işadamı profili çizdiğini söylemek mümkün.

SİYONİST BERLİN DUVARI

Kudüs meselesinde ise Trump’un oldukça kararlı olduğu görülüyor. Nitekim konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada 25 yıldan fazla bir süredir bu kararı ertelemenin Filistin sorununu çözmediği görüşünde. Sanki İsrail’in Filistinlilere karşı yıllardır tatbik ettiği “Apartheid” rejiminden haberi yokmuşçasına. İsrail’in, mevcut olduğu farzedilen, ancak çöldeki serap gibi sanal bir yanılsama olan “Uluslararası Toplum” ve BM’nin bütün aksi yöndeki kararlarına rağmen yaptığı çağ ve insanlık dışı uygulamaları bütün dünyanın gözü önünde cereyan etmekteyken. Kudüs ve Filistin “Siyonist Berlin Duvarlarıyla” bölünüp parçalanırken, Batı Şeria şehirleri ve Kudüs’ün etrafına Arapça tabirle “Irk Ayrımcısı” uzlet duvarları örülürken, abluka altında, uzunluğu 41, genişliği ortalama 9 km. olan Gazze Şeridinde yaklaşık iki milyon Filistinli açık hava hapishanesinde yaşamaya mecbur tutulurken; bütün bunların suçlusu kendi vatanlarında huzur içerisinde yaşamak isteyen Filistinlilermiş gibi.

FİLİSTİNLİLERE
İHANET PROJESİ

Son zamanlarda Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın hem ABD hem de Suudi Arabistan yönetimiyle yaptığı görüşmelerde Filistinlilere Doğu Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaları karşılığında Kudüs’ten ırkçı duvarlarla ayrılmış Ebû Dîs kasabasını sembolik bir başkent olarak Filistin yönetimine bahşetmişler. Tam bir dağdan gelip bağdakini kovma durumu. Ayrıca Gazze şeridine ek olarak Mısır’a ait Sina yarımadasından bir miktar toprağı da Filistinlilere vermeyi uygun görmüşler. Bunu da “el kesesinden cömertlik etmek” diye adlandırabiliriz. Daha önce de Kızıldeniz ağzında İsrail’in denizden çıkışını kapatabilecek stratejik öneme sahip Senafir ve Tiran adalarını Suudi Arabistan’a vererek İsrail’in güneydeki deniz manzarasını açan Sisi yönetimi alışık zaten bu tür toprak satışlarına. Basına sızdığı kadarıyla yeni Filistin-İsrail barış planından anlaşılan bütün bunların bir paket proje olduğu.

BARZANİ GİBİ SİYASİ MEVTA OLABİLİR

Sanırım bu cüretkâr hamlede bölgeyi hiç tanımayan New York’lu yap-satçı işadamı Trump’ın hesaplayamadığı; Ortadoğu’daki Arap çarşısındaki (sûk) züccaciye dükkanına giren Boz Ayı’nın verebileceği zararın yanısıra kendi alacağı hasardır. Bu açıdan Trump’ın bu hamlesi Barzani’nin referandum kartına oldukça benzemektedir ki, Barzani kazanma şansı çok düşük bir kumar oynayarak bağımsız olayım derken biyolojik olarak hayatiyetini devam ettiren siyasi bir mevtaya dönüşmüş durumda. Zaten kamouyunda çok iyi bir imaja sahip olmayan ABD müesses nizamı ile sürekli çatışan Trump, bu hamlenin bir sonucu olarak Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir.

Zira ABD ve İsrail ile yapılan ittifaklar ne olursa olsun ister diktatör ister zalim olsun hiç bir Arap lider, Kudüs’ü İsrail’e terkeden bir anlaşmayı halkına anlatamaz. Buna Arap Dünyasının bölgedeki iki mihver (pivot) devleti Mısır ve Suudi Arabistan da dahildir. Unutanlar için İslam tarihinin bu meyandaki en meşhur anekdotunu zikredelim. 88 yıllık aranın ardından Kudüs’ü 1187’de Haçlılardan geri alan Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin Eyyubi’nin öz yeğeni Melik Kâmil’in, kardeşleriyle olan iktidar mücadelesinde galip gelebilmek için, şehri Haçlılar’a anlaşmayla devretmesi sonucunda Müslüman halk tarafından nasıl hakarete uğradığını ve aslında pek çok başarıya imza atmış bu devlet adamının adının tarihe nasıl geçtiğini hatırlatmak yerinde olur.

EN BÜYÜK GÖREV
RİYAD VE KAHİRE’NİN

Tebarüz ettirilmesi gereken diğer bir nokta ise, bu hususta belirleyici konumda olan Arap Dünyasının en önemli iki devleti Mısır ve Suudi Arabistan (ile Körfez) yönetimlerinin İsrail ve ABD ile Kudüs karşılığında bir anlaşma yapmaları halinde “Arap Baharı” sürecinin ikinci perdesinin, İran’ın da desteğiyle, zaten oldukça kırılgan olan bu ülkelerde başlayacağından kimsenin şüphesi olmasın. Bu durumda, halkın gazabı karşısında hiç kimsenin onları kurtaramayacağını muhtemelen çok iyi biliyorlardır. Bu manada, Arap Dünyasında, en büyük görev ve mesuliyet Mısır ve Suudi Arabistan’a düşmekte. Yazıyı bir duayla bitirmekte fayda var. Allah kimseyi Eyyubi Sultanı Melik Kamil’in durumuna düşürmesin.

#​New York
#Ortadoğu
#Kudüs
6 yıl önce