|

Türkiye-Çin: İlişkilerde yeni dönem mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Temmuz'da başlayan Çin ziyareti hem Türkiye hem de Çin için oldukça önemli bir dönemde gerçekleşiyor.

Yeni Şafak
04:00 - 30/07/2015 Perşembe
Güncelleme: 21:54 - 29/07/2015 Çarşamba
Yeni Şafak
Kadir Temiz • Araştırma Görevlisi, Boğaziçi Üniversitesi


Çin devlet başkanı Xi Jinping'in 2013 yılında duyurduğu ve 2015 yılı itibari ile somut adımların atıldığı İpek Yolu Projesi Çin açısından yeni bir küresel ekonomik kalkınma stratejisini ifade ederken Türkiye için de ekonomik kalkınma sürecinin çeşitlenmesini sağlayacak yeni bir alan olabilir. Henüz proje somut olarak ortaya çıkmasa da projenin finansmanını sağlayacak olan ve Türkiye'nin de kurucu üye olarak katkıda bulunduğu Asya Altyapı ve Kalkınma Bankası'nın 2015 yılının sonunda tam olarak faaliyete geçmesi planlanıyor.



GÜVEN TESİS EDECEK MEKANİZMALAR KURULMALI


2001 yılında Çin'in Dünya Ticaret Örgütüne üyeliği özellikle ekonomik alanda Türkiye ve Çin arasındaki ikili ilişkilerin seyrinin değişmesine sebep olmuştur. Türkiye-Çin ilişkilerinin bugünkü durumu da 2000'li yıllarda her iki ülkenin izlediği ekonomik ve siyasi reform hamleleri ile şekillenmiştir. Bu çerçevede son on beş yılda önemli ölçüde mesafe kat edilen diplomatik, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkilerdeki benzerlik ve farklılıkları yakından inceleyerek yeni bir siyasi söylem ve politika üzerine düşünülmesi gerekir.


Diplomatik ve siyasi ilişkiler ele alındığında her iki taraf için de öncelikli hedef karşılıklı ulus-devlet egemenlik haklarına saygı göstermek koşulu ile mevcut ilişki ağını geliştirmektir. Bu çerçevede son yıllarda başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri bakanı düzeyinde olmak üzere karşılıklı ziyaretlerde önemli artış olmuştur. Ziyaretler çerçevesinde gündeme gelen en önemli sorun ve farklılık geçtiğimiz Ramazan ayında da gündeme gelen Uygur sorunudur. Özellikle 2009 yılından beri artarak devam eden sorunların 2015 yılı itibari ile Türkiye ve Çin arasındaki ilişkileri oldukça olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Çin'in bir iç sorun olarak nitelediği Uygur sorununun çözümü için Türkiye bir yandan ara bulucu bir ülke olarak görülürken diğer yandan da asılsız iddialarla suçlanmaktadır. Çin'in Uygurlara yönelik baskı politikaları ise süreci daha da zorlaştırmaktadır. Türkiye soruna insani açıdan yaklaşıp var olan sorunları müzakere ile anlaşarak çözüme kavuşturmak istemektedir. Bu noktada karşılıklı güveni tesis edecek mekanizmaların kurulması en önemli öncelikler arasında yer almalıdır.



İPEK YOLU İÇİN KİLİT ÜLKE TÜRKİYE


Türkiye-Çin ilişkilerinin mihenk taşını ekonomik ilişkiler oluşturmaktadır. 2000'li yılların başında 1 milyar doları bulmayan toplam ticaret hacmi 2014 yılı itibari ile 25 milyar doların üstüne çıkmıştır. Yine karşılıklı yatırımlarda da benzer bir artış gerçekleşmiştir. Artık Anadolu'nun ufak şehirlerinde başta maden sektörü olmak üzere çeşitli alt yapı yatırımları Çinli şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye'de banka satın alarak finans piyasasında da etkili olan Çin, İpek Yolu Projesi gibi büyük ölçekli alt yapı yatırım ve kalkınma projeleri için de Türkiye'yi kilit ülke konumunda görmektedir. Diğer yandan artarak devam eden ekonomik ilişkilerde Çin lehine devam eden bir dengesizlik söz konusudur. Cumhurbaşkanı'nın bu ziyaretinde de ele alınacak konuların başında bu dengesizliğin giderilmesi için yapılması gerekenler olacaktır.



Türkiye-Çin ilişkilerinin son zamanlarda tartışılan en önemli konusu Türkiye'nin Çin'den satın almak istediği füze savunma sistemi olmuştur. Çin'in silah ve ilgili teknolojik donanım ihracatında sayılı ülkeler arasına girmesiyle beraber Türkiye de Çin ile ilişkilerinde bu imkandan faydalanmayı tercih etmiştir. İlk defa Çin'den böyle bir savunma sistemi almayı planlayan Türkiye için teknoloji transferi ve fiyat en belirleyici unsurlar olarak ön planda durmaktadır. 2013 yılında Fransız, İtalyan ve Amerikalı şirketlerden alınan teklifler sonrası Türkiye Çin'in teklifinin daha makul olduğunu açıklamıştı. Bu açıklamanın hemen ardından başlayan NATO ile uyumlu teknoloji transferi tartışmaları hala devam ederken her iki taraf da 2015 yılının sonunda füze alım anlaşmasını imzalamak istemektedir. Ancak Türkiye mevcut askeri ve güvenlik anlaşmaları dolayısıyla bu konuyu makul pazarlıklar çerçevesinde ele almalıdır.



YUNUS EMRE ENSTİTÜLERİ ÇİN'DE AÇILMALI


Kültürel ilişkiler göz önüne alındığında da ikili ilişkilerde ciddi bir gelişme yaşandığı ifade edilebilir. İlki 2008 yılında açılan Konfüçyüs Enstitüleri'nin sayısı 2015 itibari ile beşe yükselmiştir. Üniversitelerin bünyesinde faaliyet gösteren Konfüçyüs Enstitüleri'nin en önemli amacı iki ülke arasındaki kültürel yakınlaşmayı sağlamak olarak belirtilmektedir. Ancak Çin'in kamu diplomasisinin bir aracı olarak düşünülen bu kurumun muadili olabilecek Yunus Emre Enstitüsü uzun yıllardan beri yürütülen çalışmalara rağmen Çin'de açılamamıştır. Bu ziyarette gündeme gelmesi gereken konuların başında bulunan eşit şartlarda kamu diplomasisi unsurlarının dışında akademik değişim programları ve Türkçe eğitimi konularında da gelişme sağlanması beklenmektedir.



İLGİNÇ ZAMANLARI BİRLİKTE YÖNETMEK


Çinliler kaotik dönemler için “ilginç zamanlar” tabirini kullanırlar. Bu deyim olumlu bir çağrışımla yeni bir dönemin ve dolayısı ile düzenin habercisi olarak anlaşılabilir. Ancak bir yandan da içinde yaşanılan zamanın niteliğini vurgulayarak olumsuz bir çağrışımı (bazen bedduayı) da içinde barındırmaktadır. Dolayısı ile Çinliler için yeni bir dönem ancak içinde yaşanılan “ilginç” olayların karşılıklı olarak anlaşılması ile mümkün olacaktır. Türkiye-Çin ilişkilerinin en önemli sorunlarından biri de karşılıklı olarak birbirinin önemini kavrayıp bu önemi “güven” tesis edebilecek politikalar bütününe ulaştıramamaktır. Türkiye ve Çin arasındaki tarihsel ilişkileri göz önüne alan ve güvene dayalı karşılıklı anlayışla kurulacak ilişkiler yukarıda bahsedilen farklılıkların ve sorunların aşılarak yeni bir dönemin inşasına vesile olabilir.






#çin türkiye
#erdoğan
#güvenlik anlaşmaları
9 yıl önce