|

Türkiye ve başkanlık sistemi üzerine

Türkiye`nin bugün hızlı karar alabilen, cesur ama soğukkanlı, güçlü ve saygın birisi tarafından yönetilmesi gerekmektedir. O kişi de 14 yıldır bu ülkeyi istikrarlı bir şekilde yöneten sayın Recep Tayyip Erdoğan`dır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/11/2016 Salı
Güncelleme: 21:29 - 21/11/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Prof. Dr. Rahile Şükürova

“Seçme Hukuku” Gazetesi Türkiye Temsilcisi


Türkiye yoğun günler yaşıyor. Bitip tükenmeyen hain terör saldırıları, sinsi ve tehlikli FETÖ terörü, sınırdaki hareketlilik, mülteci sorunu, ülke içerisindeki rutin problemler, olumlu olumsuz gelişmeler ve yeniden alevlenen başkanlık sistemi tartışmaları.



Günümüzde kökeni ABD`nin 1787 Anayasasına dayanan Başkanlık, Yarı Başkanlık, ve Seçilmiş Başkanlık olmak üzere üç değişik başkanlık uygulaması mevcuttur. Bugün Amerika, çoğu Latin Amerika ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinde, neredeyse 40`a yakın ülkede başkanlık sistemi yönetim şekli olarak uygulanmaktadır. Bu sistemde yürütme ile ilgili yetkilerin neredeyse tamamı devlet başkanında toplanır. Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir denetim ve dengeye dayanan, yürütmenin iktidar imkanlarını genişleten bir sistem.



Başkanlık sisteminin olumlu tarafları tam olarak nedir? Öncelikle, başkanlık sisteminde önemli kararların alınmasını kolay bir hale gelmektedir. Meclis de uzun süren müzakelerden nispeten kurtulmuş olunur. Meclis yasama organı olarak faaliyet gösteren bir kurumdur ve birbirine muhalif olan partilerin temsilcilerinden oluşur. Bazı önemli kanunlar 2/3 oy çoğunluğu ile alınmalı ve özellikle çok partili sistemde çoğunluğa ulaşmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Anlaşmazlıklar meclisin feshedilmesine ve seçimlerin tekrarına kadar varabiliyor. Bu durum İspanya ve İtalya örneklerindeki gibi ülke yönetiminde boşluk oluşmasında, siyasilerin sorumluluk almaktan kaçınmasına sebep oluyor. Başkanlık sisteminde bu durumlar asgari/en az zararla aşılabilir.



Başkan doğrudan halkın oylarıyla seçilir, bu başkanın gerek özgüvenini, gerekse sorumluluk almada güç ve isteğini arttırır. Halkın oylarıyla seçilmiş başkan bir partinin üyesi gibi davranmaz, onu doğrudan seçen halkın çıkarları doğrultusunda hareket eder. Biz bunu Rusya ve Azerbaycan örneklerinde açıkça görebiliyoruz. Halk tarafından seçilen, halkın sevdiği ve desteklediği, gücünü sadece halktan alan liderler.



Yönetimin, alınan kararların sorumluluğu partilerin ve yüzlerce milletvekilinin değil, bir şahsın, yani devlet başkanının üzerine düşer. Günümüz dünyasında sürekli değişen siyasi-ekonomik dengeler beraberinde çok hızlı karar alma gerekliliğini yaratmaktadır.



Buna örnek olarak Aralık 2015 tarihinde Rusya Federasyonuna ait savaş uçağının Suriye sınırında Türk Silahlı Kuvvetleri`ne ait bir uçak tarafından vurulması ile iki ülke arasında büyük bir gerginliğe sebebiyet vermesi gösterilebilir. Bu kararı kimin ve nasıl aldığı, hangi mefaatler doğrultusunda aldığı konusundaki belirsizlik Türkiye`yi zora soktu. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bütün sorumluluğu kendi üzerine alarak, ulusal çıkarları düşünerek, bir birey gibi değil, 80 milyon insanın temsilcisi gibi hareket ederek iki ülke arasındaki sorunun çözülmesinde en önemli rolü üstlenmiştir.



Şu an karşımızda bir başkan adayı var. Cesur, kararlı, sözünü esirgemeyen, tabuları yıkmaktan korkmayan, yanlış alınan kararların sorumluluğunu da üstlenebilen bir lider. Halk onu seviyor, inanıyor ve güveniyor. Türkiye`nin bugün hızlı karar alabilen, cesur ama soğukkanlı, güçlü ve saygın birisi tarafından yönetilmesi gerekmektedir. O kişi de 14 yıldır bu ülkeyi istikrarlı bir şekilde yöneten sayın Recep Tayyip Erdoğan`dır.



#FETÖ
#Rusya Federasyonu
#Başkanlık
7 yıl önce