|

Türkiye’nin Suriye’de bulunma nedenleri

Yeni Şafak
04:00 - 31/12/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:55 - 30/12/2016 Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
İhsan Başbozkurt • E. Tuğgeneral


'Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan, HEY sıkılmaz! Ağlamazsan bari gülmekten utan.' Neden Türkiye Cumhuriyeti Suriye'de sorusunu soranlara, şu soruyu sormalıyız: Neden ABD, Rusya, İran ve Haçlı zihniyeti Suriye'de, Irak'ta?



Menfaat, çıkar peşinde koşan, kötü emellerini yaymaya çalışan, bu coğrafyada yaşayan halklara huzurlu yaşam hakkı tanımayan bu devletler niçin Suriye'de ve Iraktalar, görülmekte ve çok iyi bilinmektedir.



Bu soruyu soranlar da çok iyi biliyorlar ve bunlar Haçlı zihniyetine ve mezhepçi zihniyete hizmet etmektedirler.



Bu yukarıdaki devletlerin hangisinin bu iki devletle tarihi, kültürel, siyasi bağları var? Devletlerinin temelleri bu coğrafyada mı oluştu? Hayır. Ama bizim ecdadımız bu devletin temelini bu topraklarda attı ve bu topraklarda 400-500 yıl adaleti, hakkı ve dahası buradaki halkların insanca yaşamasını sağladı. Ama Haçlı zihniyeti 1916 yılından itibaren ve o tarihten önce de bu coğrafyaya kan, göz yaşı, adaletsizlik ve zulmü getirdi. 100 yıldır bu devletler kan ve göz yaşı döküyorlar.



ECDADIMIZIN KEMİKLERİ SIZLAR


“Yetmedi mi onca işkence? Çoluk çocuk demeden kıydınız haince. İnsanlık ölüyor Halep'te, Musul'da”



Bizim burada yaşayan insanlarla akrabalık bağlarımız var. Bu insanlarla aynı dine mensubuz, yarısıyla ayni dili konuştuğumuz, aynı mezhebe mensup olduğumuz halklara karşı nasıl kaygısız kalırız? Biz bu zulme rıza gösterirsek, ecdadın kemiklerini sızlatırız.



910 KM Suriye'yle, 200 KM Irak'la sınırımız var. Aynı zamanda komşu devletiz. Komşuda yanan ateşi söndürmek bizim hakkımız. Bu devletlerin Suriye ile hangi sınır bağlantısı var? Bizim 910 km Suriye ile, yaklaşık 200 km Irak'la sınırımız var. Sınırımızın bir metre ötesinde bir devlet parçalanıyor ve bundan da ekonomik, siyasi, kültürel olarak en çok etkilenen, insanlık dramını yaşayan ülke biz olacağız ve buna seyirci kalacağız; 3 milyon insanı ülkemizde misafir edeceğiz, bu drama seyirci kalacağız. Bu ne ahlaken ne vicdanen mümkündür, ne mensubu olduğumuz yüce İslam değerlerine ne de insanlığa sığar. Biz seyirci kalabilecek bir ecdadın torunları değiliz. Bunu bizden isteyenlerin akıllarından şüphe etmeliyiz. Bunlar Haçlı zihniyetine hizmet eden, mandacı ve mezhepçi zihniyetlerdir. Sınırlarımızdaki yangını söndürmek, herkesten önce Türkiye'nin görevidir.



“Tek damla yaş yokmuş dünyanın gözünde, öyle bir yara ki canımda özümde, çocuklar da ki kavrulmuş Halep'in közünde.”



“Suriye'de hemen kuzeyimizde sözde oluşturulacak devletlere, haince düşüncelere asla izin vermeyiz.”



MİSAK-I MİLLİ'Yİ HATIRLAMAK


Haçlı zihniyeti ve mandacıların temelini 1916 yılında attığı, 1920'de hayata geçirmeye çalıştıkları, kuzey ve doğunuzda, yani suriye ve ırak'ta sözde kürdistan, daha sonra da denize çıkışı olan büyük Ermenistan devleti oluşturulacak ve bunun sonunda Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye ve parçalamaya kalkışacak bu haince düşünceye bizden seyirci kalmamız istenecek. Bunu savunanın vatan, millet sevgisinden şüphe ederim. Hainlikten başka bir düşünce değildir. Türkiye Cumhuriyeti niçin Bab'da, Cerablus'ta, Musul, Başika ve Kerkük'te var? İşte bunun için. Misak-ı Milli sınırlarımız bu mübarek topraklardan geçer.



Siz Irak'ta, Suriye'de, mezhepçi zihniyetli İran'ı, manda zihniyetli ABD'yi, Akdeniz'i kontrol etmek için Rusya'yı ve petrol için burada bulunan Haçlı zihniyetini görmeyeceksiniz, “kör ve sağır olacaksınız”, kalkıp Türkiye'yi burada bulunmaya yakıştıramayacaksınız, işgalci diyeceksiniz. Bu vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır. Musul da, Kerkük de, El Bab da, Halep de Misak-ı Milli sınırları içinde. Burada önce ben söz söyleme hakkına sahibim. İran'ın her iki ülkede yayılmacı politikasına mutlaka engel olmalıyız.



Enkazlar altında duyuluyor feryatlar. Gün geçmiyor bitmiyor ki katliamlar. Yaşanıyor insanlık dramı, gönülleri dağlıyor anaların ağıtları… Suriye'de yaşanan insanlık dramı ve savaştan hangi ülkenin halkının can ve mal güvenliği tehdit altında? Bu yaşanan savaşta hangi ülkenin masum vatandaşları benim ülkemdeki gibi hayatını kaybetti, şehit oldu? Benim yaklaşık 50-60 vatandaşım şehit oldu, yüzlerce vatandaşım yaralandı. Benim ülkemin sınırdaki yerleşim alanlarında yaşayanlar, tarım yapamaz oldu. Evinden rahatça dışarı çıkamaz oldu ve işine gidemez oldu. Benim ülkem bunları yaşadı ve hala yaşıyor.



Türkiye Cumhuriyeti'nin asli görevi, vatandaşının güvenliğini, sınır güvenliğini sağlamaktır. Bunun için Fırat Kalkanı harekatını yaptık. Vatandaşımın DEAŞ belasından etkilenmemesi için. Ama Fırat Kalkanı harekatının asıl amacı, Türkiye Cumhuriyetinin masum Suriye halkı için oluşturmak istediği “güvenli bölge”de Suriye halkının huzur içinde kendi ülkesinde yaşamalarını sağlamak. Diğer bir deyişle, her iki ülkenin halklarını DEAŞ ve PKK/PYD belasından kurtarmak, Batı ve Haçlı zihniyetinin oluşturmak istediği sözde Kürt devletini ortadan kaldırmaktır. İşte Cerablus, Kilis huzur içinde yaşamakta, işte kötü emeller peşinde koşmayan devletin düşüncesi.



Büyük devlet olmanın gereği;



* Halkınız güven içinde, refah içinde yaşayacak.



* Kendinizi güven içinde hissetmiyorsanız, yüz yıllardır büyük devletlerin yaptığı gibi, ama onların işgalci zihniyetini taşımadan güvende hissettiğiniz yerde olacaksınız. Kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz.



* Mazlum halkların yardımına koşacaksınız.



* Sizin hakkınızda kötü niyet ve emelleri olanların kökü nerede ise kökünü orada yok edeceksiniz.



* Milli unsurlarınız, milli silahlarınızla güçlü ve kuvvetli olacaksınız.



Büyük devlet, küresel güç iseniz size zarar veren, kötü emeller peşinde olanların kökünü bulundukları yerde kazımalısınız. İşte ülkemiz hakkında kötü emelleri olan devletlerin maşa olarak kullandıkları terör örgütlerinin kökünü El Bab'da, Musul'da, Rakka'da kurutacaksınız. Şu anda ülkemizde terör eylemi yapan DEAŞ, PKK/PYD bu topraklarda, biz de onların kökünü kazımalıyız. ABD, Rusya bunları bahane ederek Suriye'ye, Irak'a geliyor. Bugünkü manzarayı hep beraber görüyor ve haince zihniyetlerini izliyoruz.



KONSEPT, TERÖRÜ İNİNDE YOK ET


Benim ülkemin kuzeyinde cani terör örgütü PKK/PYD, DEAŞ, yandaş devletlerin verdiği silahla eğitim yapacak, sonra bunlar ülkemde terör eylemleri yapacak, vatandaşımın can ve mal güvenliğine zarar verecek, ben de bunu sadece kınamakla kalacağım. Yok artık. O Türkiye geride kaldı. Bu hain ve yandaşlarının önce emellerini boşa çıkaracak, sonra da bu cani örgütleri yok edeceğiz. Nerede mi? İninde. Nerede ise orada.



Mazlumların yanında olmak, kimsesizlerin kimsesi olmak ecdadın mirasıdır. Ecdadından yadigar, dinimizin gereği mazlum halklar eğer sizden yardım, destek istemişse, buna kayıtsız ve ilgisiz kalamayız. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer Musul'da var ise, Cerablus'da, El Bab'da, İdlib'de var ise, bir tek gayesi var: bu masum halkın dramına çare olmak, derdine merhem olmak. Başka hiçbir art düşüncesi ve başka hiçbir zihniyeti yoktur. Yardıma koşmak, aman dileyene destek olmak ecdat yadigarıdır. Bu ülkede yaşayan halkların, Arap, Kürt, Türkmen, Sünni, Şii ayrımı yapmadan hür ve özgür yaşamalarını sağlamak, güvende olmalarını temin etmek. Onun için 3 milyon masum ve günahsız mülteciyi misafir ediyoruz. Haçlı zihniyeti ise tam bir insanlık dramı yaşatıyor.



DÜNYADA OLUP BİTENE SEYİRCİ KALMAMIZ İSTENİYOR


Haçlı zihniyeti, mandacılar, kötü ve haince düşünenler geçmişte olduğu gibi, bundan 15 yıl önceki Türkiye gibi, dünyada olup bitenlere seyirci kalalım, mazlumların derdine çare olmayalım istiyorlar. Ülkemizde ajanları vasıtasıyla terör estirerek kendi iç sorunlarımız ile baş başa kalalım istiyorlar. Bunun en son örneği, ülkemizi iç savaşa sürüklemek için hainlerin planladıkları ama çok şükür başaramadıkları 15 Temmuz'dur, FETÖ canilerinin yaptığıdır. Bu hareket, halkın feraseti ile, 'Yeter artık. Türkiye artık lideri ile beraber, eski halk değil. Bizi artık yönetemeyeceksiniz' diyerek bu hainlere dur demiştir. Bundan ders çıkararak artık biz de kendimizi güvende hissetmeliyiz. Yeni güvenlik konseptimiz, “sorunları kaynağında çöz.” Ülkemizdeki güvenliği şu anda Suriye ve Irak'taki savaş tehdit ettiği için Türkiye olarak sorunu kaynağında çözmek için Suriye'deyiz, Irak'tayız.



Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesi ile: “Yurtta Barış, Dünyada Barış” Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikadaki temel düsturudur. Atatürk bunu söylerken, olup bitenlere seyirci kal, masum insanların yardımına koşma dememiş. O tam aksine, Yurtiçinde huzur ve güven içerisinde yaşamak istiyorsan, dünyada olabilecek herhangi bir rahatsızlığın herkese zarar verebileceğini, bu yüzden de milletlerin diğer milletlerin sorunlarına, dertlerine kaygısız kalamayacağını ifade etmiştir. O her zaman sorunu kaynağında çözmeye çalışmıştır. Onun için Kurtuluş Savaşı için, sıkıntı ve problemlerin o dönem kaynağı olan Karadeniz ve Anadolu'ya gitmiştir. 1918 yılında Suriye cephesinde işler iyi gitmeyince Padişahtan kendisini 7. Ordu Komutanlığı'na atamasını istemiştir. Yani bizzat sıkıntıyı, problemleri yerinde çözmeyi kendisine düstur edinmiştir.



#İhsan Başbozkurt
#Misak-ı Milli
#Suriye
7 yıl önce