|

Ya başkan başa...

Akademisyen ve siyaset adamı Hüseyin Yayman, son yılların tartışma konusu olan başkanlık sistemi hakkında birçok soruya cevap arıyor. Doğan Kitap etiketiyle raflarda yerini alan “Türkiye’de Devlet Reformu Ve Başkanlık Sistemi” yakın siyasi tarihimizin de özeti niteliğinde.

Yeni Şafak
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 22:50 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
TACEDDİN URAL


Doksanlı yıllarda, Yeni Şafak'ın Parlamento Muhabirliğini yürütürken; TBMM KİT Komisyonu, hem en çok ilgimi çeken hem de bolca manşet, sayfa manşeti çıkartan bir komisyondu. İlk bakışta yönetmelikler, raporlar, kesin hesap çizelgeleri sıkıcı görünse de altından ne yakası açılmadık işler çıkardı. Mesela; tarihe geçen Emlakbank ya da Turban yolsuzlukları ilk burada enselenmişti. KİT Raporları'nın, mütevazı Ankara Dükalığı kitabıma da; yolsuzluklar, bürokratik yabancılaşma ve bürokrasi tuhaflıkları bağlamında çok önemli katkısı olmuştu.



Şimdi, aradan geçen 20 yılın ardından o günlere bakıldığında görünen, fevkalade arkaik bir yapı. Şeffaflığa geçit vermeyen bir bürokratik şal, hayatın gerçeklerinden kopuk ama “kutsal metin" muamelesi gören bir mevzuat, kaynak üretmeye değil kaynak yutmaya kodlanmış bir harcama pratiği. - Eskiden, yıl sonlarında, bürokrasi kadrolarına, “Elimizde bütçeden fazla para var, bitirmemiz lazım. İhtiyaç bildirin" denir, bürokratlar da “ihtiyaç" bildirirdi: Yeni bir maroken takım, klima değişimi, dilsiz uşak, sümen vb. - Bu arkaik, komik ama yakın zamanlara kadar fevkalade hakiki tasvirleri uzatmak mümkün ama gereksiz.



ESKİ İDARİ SORUNLAR



Şu bir tutam aktarım bile Türkiye'nin hangi loş dehlizlerden bugünkü oldukça aydınlık ortama çıktığını ama bunun da yetersiz kalıp, çok daha ışıltılı bir auraya kavuşması gerektiğini gösterir sanırım. Son 15 yıldaki hükümetler, sayısız oligarşik adacığı ana karaya bağlamışken bile, bürokrasinin “havasını almışken" bile, mevzuatı hayal dahi edilemeyecek derecede rahatlatmışken bile hala 1970, 80 model idarî sorunlarla boğuşmak elzem olabiliyor.



İşte, Hüseyin Yayman'ın "Türkiye'de Devlet Reformu ve Başkanlık Sistemi" kitabını okurken, AK Parti iktidarları dönemindeki onca iyileştirmeye rağmen hala neden “devlet çarkı"nın istenen, beklenen ahenkte dönmediğini fehmedebiliyorsunuz. Çünkü sorun, fevkalade yapısal, acaip eklektik, ileri derecede oksimoron.



DEVLETİ ISLAH EDELİM



Kitabın girişinde, çok kısa olarak Osmanlı'nın son dönemlerindeki ıslahat / reform reform çalışmalarına ve başarısızlıklarına değinildikten sonra, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki benzer çabalara geliniyor. Yayman, sürecin bugünlere kadar uzanmasının yol açtığı yılgınlıkla bu vadide bütün olup bitenlere, “bitmeyen senfoni" adını vermiş. Gerçekten de yabancısıyla yerlisiyle, “Durun şu devleti bir ıslah edelim" iddiasında olan o kadar ama o kadar çok rapor var ki kitapta. Dorr, Roy, Podol, Baade, Leimgruber, Barker rapor hazırlayan yabancı uzman ya da heyetlerden bazıları. İdari Reform Hakkında Ön Rapor, Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırması Raporu (MEHTAP), Kamu Yönetimi Araştırma Projesi (KAYA) ve daha nicesi de Türk uzmanlarının çalışmaları. Pekçok üniversitenin, enstitünün, STK'nın hazırladıkları ayrı bir fasıl.



Raporlar ve güya bu raporlar doğrultusunda yapılmaya çalışılan iyileştirmeleri okudukça, “Bir sorunu çözmek istemiyorsanız onu komisyona havale edin" bürokrasi el çabukluğunun hükümferma olduğunu hissetmemeniz mümkün değil. Bazıları sübjektif hatta kötü niyetli olsa da bir dolu yabancı uzman teşhisi de koymuş, tedaviyi de göstermiş. Keza, vatanperverliğinden şüphe edilmeyecek birçok Türk mütehassıs da, safiyetle elbette yabancılardan çok daha iyi tespit, tahlil ve çözüm önerilerinde bulunmuş. İyi niyetli kimi icraat denemeleri de olmuş. Neticede ise o devasa Devlet Aklı, Bürokrasi Makinası; artık ne derseniz deyin, işte o, bütün bu çabaları sonuçsuz bırakmış görünüyor.



Orada, bir şey, çok önemli bir şey eksik kalmış…



O şey, siyasî irade. Bilindiği üzere, med cezirli çok partili hayat denemelerinden sonra 1946'da güya kesintisiz olmak üzere başlayan demokrasi düzeni, bir türlü istikrarla yürümedi. Asker ve sivil bürokrat ile bu aktörlerin hemen yanı başında saf tutan sermaye, siyasi iradeyi “başı bozuk kalabalıklar"ın iradesi olarak gördüğü için hep arıza çıkardı. Devletin / silahın, dolayısıyla devletin sahibiydiler, umur erkan görmüşlerdi, eh mandepsi düzeninde para da onlardaydı. O zaman bu kasketlilere de n'oluyordu? Merhum Fethi Okyar, Adnan Menderes, - bir dönem – Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazcıoğlu'na millet, oylarıyla her defasında zımmen “Beni daha iyi yönet. Devlet vergi memurundan ve jandarmadan ibaret değildir. Tercihlerime, inançlarıma saygı duy" dedi. Dedi ama Âlî Devlet, Hikmet-i Hükümet, Hazreti-i Bürokrasi buna tınmadı. Merhum zevatın da gücü bir yere kadar yetti.



Hüseyin Yayman, reform adına bugüne kadar yapılanların tam manasıyla sonuç veremediğini, bütüncüllük sorunu bulunduğunu, bir taraf yapılırken diğer tarafın bozulduğunu ve bundan sonra da paradigma değiştirilmeden yapılacak olanların da beklenen neticeyi vermeyeceğini vurguluyor. Eski Türkiye'deki en büyük eksik olan siyasi iradenin bu defa varoluşuna dikkat çekiyor. Parlamenter sistemin ve hassaten de 82 Anayasa'nın, süper güç olma iddiasında olan ve bu yolda ilerlemeye çalışan bir ülkenin dinamizmine ayak uyduramayacağını ifade ediyor.





• • •


Türkiye'de Devlet Reformu Ve Başkanlık Sistemi


Hüseyin Yayman


Doğan Kitap


Eylül 2016


336 sayfa



#Hüseyin Yayman
#Başkanlık Sistemi
7 yıl önce