Yeni Şafak Kitap'ın Aralık sayısı çıktı. Sayıda, Elmalılı Hamdi Yazır'ın, istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un vefatı üzerine yazdığı mersiyeler ilk kez yayınlandı.
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin önemli alimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır’ın yakın dostu Mehmet Akif Ersoy’un vefatının ardından el yazısıyla kaleme aldığı üç mersiye gün yüzüne çıktı. 26 Aralık 1936 yılında vefat eden Milli Şairimiz Akif için kaleme alınan üç mersiyeden ikisine Mart 1937 tarihi düşülmüş, bir şiir ise tarihsiz. “Muhammed Akif”, “Mehmed Akif’e” ve “Akif’in Ruhuna” başlığını taşıyan şiirlerde Elmalılı, ‘Bütün ömrün cihâddır koca aslan Akif’ mısrasıyla dostunu ölümsüzleştirirken yazdığı Safahat kitabını ise "Şiirine şehvet katmamış tek adamsın Akif/Su'adâ-yı şu'arâya sen imamsın Akif" mısralarıyla övüyor. İkilinin dostluklarına dair detayları, Elmalılı’nın şair yönünü ve şiirlerin hikayesini bugün okura ulaşan Yeni Şafak Kitap’ta okuyabilirsiniz.
Zarifoğlu'nun dilinden 'Hızırla Kırk Saat'
Sezai Karakoç'un 'Hızırla Kırk Saati'ni Cahit Zarifoğlu'ndan dinleyin... Turan Karataş'ın "Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç" adlı çalışmasında üç cümlelik bir alıntının dikkatini çektiğini belirten İbrahim Demirci, . Zarifoğlu'nun Hızırla Kırk Saat’i “roman”a ve “opera”ya benzettiğini anlattı.
Bugün gazetesinin 23 Kasım 1967 tarihli sayısının 4. ve 5. sayfalarında yayımlanan “Müjde ve ziyafet” başlıklı yazının tamamına Yeni Şafak Kitap'ın yeni sayısında ulaşabilirsiniz.
2017'de ne okuduk, 2018'de ne okuyacağız?
Çeşitliliğin, alternatif yayınların çok olduğu bir yılı geride bıraktık. Peki 2017’de hangi kitaplar öne çıktı, 2018’de raflarda hangi kitaplar olacak? Yirmi yayınevi bu konuyla ilgili Yeni Şafak Kitap'a açıklama yaptı.
Osmanlı sarayları her zaman kültür sanat ortamlarının merkezi olmuştur. Asker ve hükümdar kimliklerinin yanında pek çok padişahın müzik, şiir ve resimle de yakından ilgilendiğini ve bu kimlikleriyle de öne çıktıklarını biliyoruz. 18. yüzyılın ilk yarısı Osmanlı Devleti için Batı dünyasına açılışın başlangıcı oldu ve bu değişim kültür sanat ortamında da kendini göstermeye başladı. Dikkate değer sanatsal bir canlanmanın yaşandığı bu süreçte resim sanatı gelenekselliğini sürdürmekle beraber yenilikçi bir çizgi içine girdi. Değişik görevlerle İstanbul’a gelen Batılı ressamların yaptığı gravürler büyük ilgi gördü.
19. yüzyılda ise gravürlerin yerini suluboya ve yağlı boya eserler almaya başladı.Hem saray çevresinde hem de orta sınıfta bu sanatçılara resim ısmarlandığını görüyoruz. Bu gelişmelere paralel olarak sarayın farklı dairelerinde yerli ressamların yanında yabancı ressamların belirli sürelerde görevlendirildiğini öğreniyoruz. Avrupa’dan özellikle seçilerek davet edilen yabancı ressamların öncelikli görevi kendilerine sipariş edilen işleri yapmalarıydı. Osmanlı sarayında “Saray Başressamı” ünvanıyla hizmet eden ressamların sonuncusu ve en uzun süre bu görevde kalanı ise İtalyan asıllı Venedikli Fausto Zanoru’dur. Zanoru ile ilgili bilinmesi gerekenler Yeni Şafak Kitap'ta...
