|

Yeni zamanlar yeni sorumluluklar ister

Yeni Şafak
04:00 - 22/02/2016 Pazartesi
Güncelleme: 22:20 - 21/02/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu


Sömürgeci dilin, aklın, bilginin, düşüncenin, kültür ve siyasetin evrenselleştirilmesi, istisnai ve ayrıcalıklı kılınması, tek model olarak dünyaya dayatılması ile ilgili tarihsel süreçler 1492 ile başlar. Aynı tarih, sömürgecilik adına soykırımların başlatıldığı tarih olduğu gibi, farklı dinleri, kültür ve gelenekleri kapsayıcı ve özgün bir bütünlük içerisinde temsil eden Endülüs İslam medeniyetinin de son bulduğu tarihtir. Modern zamanlar ideolojik kesinlikler yoluyla sekülerleştirildiği için, mutlak değer sistemleri anlamlarından boşaltıldı. Bütün ideolojik kesinlikler, tarih boyunca olduu gibi, bugün de, sahte kesinlikler olarak hayatı/tarihi şekillendirmeye çalışıyor.



HAZCI/HEDONİST HAYAT TARZI

İnsanlığın dünyasının, insanlık hayatının halen yaşamakta bulunduğu en büyük yabancılaşma, yozlaşma, bayağılaşma, kuraklık, açmaz ve kopukluk, Avrupa Aydınlanması Çağı'nın dini/ahlaki/vicdani referansları reddederek, pozitivist ve mekanik bir dünya görüşünü, ideolojik bir kesinlik olarak somutlaştırmasıyla birlikte gerçekleştirildi. Zamanı değersizleştiren ve kişiselleştiren hazcı-hedonist hayat tarzları da bu dönemle birlikte başladı. Hazcı-hedonist hayatlar, lüks ve şehvet düşkünlüğüne dayalı hayatlar, aşk'ı yok ettiler.



VAROLAMAYAN BİR GEÇMİŞİ YAŞAMAK

Tarihsel, toplumsal, kültürel yıkımlara karşı ancak, bilinçli bir varoluşla direnilebilir. Bilinçli varoluşlar söz konusu olmadığında, sürüklenmekten başka yapılabilecek her hangi bir şey yoktur. Hangi gerekçeyle olursa olsun sürüklenmek, yozlaşma ve bayağılaşmaları derinleştirir. Sürüklenmek daha çok ilkesizlik ve onursuzlukla ilgilidir. Geçmişin kronoloik olarak okunması, nicel boyutlar içerisinde okunması, siyasal olaylarla sınırlı birçerçeve içerisinde okunması, yorumlanması ve yaşatılması, yüzeysel bir uğraş olmaktan öte geçemez.



Bu tür yaklaşımlar sebebiyledir ki, günümüzde biz Müslümanlar yaşamayan bir geçmişi referans olarak almaya devam ediyoruz. Geçmişin yeniden yaşanılabilir hale getirilmesi demek, tarihi yeniden İslami ilkeler temelinde yönetebilecek bir duruma gelmek demektir. Yaşamayan bir geçmişle birlikte olmak, bu konuda ısrar etmek, geçmişi tahnit etmek gibidir. Hep geçmişte yaşayan bir zihin ve ruh dünyası, hep geçmişte yaşayan bir kültür dünyası tarihi kesintiye uğratır. Varoluşsal süreklilik, geçmişin-şimdi'nin-geleceğin bütünlüğünü, iç içe geçmiş zamanların bütünlüğünü temsil eder.



TEKNO BİLİMSEL FETİŞİZM

Geçmişi-şimdi'yi, geleceği kuşatan ve alamlı kılan zamanlar İslami zamanlardır. İslami zamanların bu niteliği sebebiyle sürekli olarak yenilenmemiz gerekir. Geçmişe kapanmak, geçmişi dondurmak, yenilenmeye/değişime kapalı olmak anlamı taşır. İslami zamanlar ve İslami varoluş, geçmişi-şimdi'yi-geleceği kuşattığı gibi, maddi ve manevi alemi, zahiri/batıni/fiziksel/ruhsal varoluşu da kuşatır. Aklın, sezginin, kalbin, vicdanın dünyasını birlikte kavrar ve anlalı kılar. Bütün bu gerçekliklerin dünyasını, birlikte aynı kaynağa dayalı referanslarla biçimlendirir. Bu özelliği sebebiyle de, İslami zamanlar ve varoluş, varoluşsal-fıtri bütünlükten hiç bir şekilde ödün vermez.



Tekno bilimsel fetişizm toplumların doğal-insani kültürel-tarihi çevreleri ile olan ilişkilerinin tahrip edilmesine yol açtı. Şimdiki zamanın bunalımının, ekonoljik bunalımın, çevrenin değersizleştirilmesinin, tekno bilimsel fetişizmle doğrudan ilişkisi vardır. Küresel çağda, küresel etkilere, dönüşümlere, yıkımlara maruz kalarak yaşadığımız bu çağda, üzerinde yoğunlaşacağımız hayati önem taşıyan konuların yerel konular olmadığını hatırlamalıyız. Bugün, hepimizin, küresel bir dikkate, ufka ve bilince ihtiyacımız var.



YENİ ZAMANLAR, YENİ SORUMLULUKLAR İSTER

Yeni zamanların yeni sorumlulukları, anlayış ve yaklaşım alışkanlıklarımızı çok kuşatıcı bir şekilde gözden geçirerek, aşmamızı gerektirir. Tek yöne bakmak, tek boyuttan bakmak, tek bağlamla ilgilenmek aldanışla sonuçlanır. Şimdiki zamanın gerçekliğinin ağır sorunlarıyla yüzleşmemek için, geçmişe sığınma rahatlığını seçmek, sorumluluktan kaçmaktan başka hiç bir anlam taşımaz. Umudu canlı tutmak, bilinci canlı tutmakla, umut insanı olmak, bilinç insanı olmakla mümkün olabilir. Ütopik/romantik sezgilerimizin çoğu zaman güçlü uluşturuculara dönüştüğünü farkedebilmeliyiz. Özgün, bağımsız referans kaynaklarından uzaklaştırılmış bir kültürün, bu referansları özgürleştirmedikçe yapabileceği çok az şey vardır. Bu konuda her şeyden önce medya ve kültür endüstrileri tarafından oluşturulan ideolojik çerçeveleri parçalayabilmek gerekir. Zaman ve mekanı ele geçiren iletişim ağlarının dünya ölçeğinde pazarladığı kültür içerisinde eriyen kültürler bugün büyük bir açmazla karşı karşıya bulunuyor. Taşralılaştırılmış bir kültürün gündemgiyle, birikimiyle, tarzıyal evrensel zamanı ve bilinci tahayyül ve tasavvur etmek mümkün olamaz.



İSLAM'A YABANCILAŞANLAR

Kime ait olursa olsun, hangi amaca yönelik olursa olsun, her tür çıkarı aşan, çıkar yaklaşımları tarafından araçsallaştırılamayan anlamlar, değerler ve bilgelikler vardır. Hiçbir çıkar yaklaşımı tarafından araçsallaştırılamayan değerleri, anlamları ve bilgelikleri temsil eden bir dil/ahlak/bilinç oluşturduğumuzda, evrensel varoluş/zaman bilincini, ahlakını kurabilir, ucuz/bayağı çıkarcı karşıtlıkların, rekabetlerin çatışmaların mantığını, gerekçelerini, oyunlarını ayaklar altına alabiliriz. Kendi kabileleri, mezhepleri, cemaatleri, partileri vb. için özel sorumluluk biçimleri oluşturanlar, İslama yabancılaştıkları için böyle hareket ederler. İslam, bize, insanlığın bütününe karşı sorumlu olduğumuzu öğretir.


#tarih
#İslam
#zaman
8 yıl önce