|

Biz evet Ortadoğuluyuz

Biz Ortadoğuluyuz. Bazı popülist söylem meraklılarının söyleyegeldiği gibi batılı değiliz. İlk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem'le başlar tarihimiz. Ki insanlık kadar kadimdir.

00:00 - 6/09/2006 Çarşamba
Güncelleme: 22:58 - 19/09/2006 Salı
Yeni Şafak
Biz evet Ortadoğuluyuz
Biz evet Ortadoğuluyuz

İslam medeniyeti, Ortadoğu kültürünün yani İslam kültürünün eseridir. Geçmiş medeniyetleri bünyesinde barındıran ve bugünkü medeniyet alemine de temel bir kaide teşkil eden esas medeniyettir. "Hakikat medeniyeti"dir. Üstad Sezai Karakoç, gerçek ve yeni, sağlam ve tabii bir yaşayışa başlayabilmemizin ilk şartının, yeniden Ortadoğulu olmamız, Ortadoğu halkıyla kültürel ve tabii ilgiler kurmamız, Ortadoğulu olmanın sorumluluğunu onlarla birlikte paylaşmamızla mümkün olacağının altını çizer.


***


Biz Ortadoğuluyuz. Bazı popülist söylem meraklılarının söyleyegeldiği gibi batılı değiliz. İlk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem'le başlar tarihimiz. Ki insanlık kadar kadimdir. Gerçek atalarımız olan peygamberlerin doğup yaşadıkları ve havasını teneffüs ettikleri iklimlerdeniz. Dünyanın dört bir yanına yayılan ve tüm ufukları kaplayan, karanlıkları nura boğan ve geceleri adeta gündüzlere çeviren hakikat ışığının ilk fışkırdığı, ilk parladığı topraklardanız. Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz, madenlerimiz ve bereketli hilâlimiz bir yana, gökten inmişcesine akar nehirlerimiz. Hayatla ölümün bir bütün olduğunu hatırlatır çağıltıları.


İTİRAF ETMEKTEN KORKUYORUZ!

İsmi 'Diriliş'le özdeşleşmiş, ünlü düşünürümüz Sezai Karakoç, İslâm medeniyetinin bugün içinde bulunduğu krizin sebep ve sonuçlarını yorumlarken, Ortadoğulu kimliğimizi bir kenara bırakıp, körü körüne batılı olmaya özenmemizin ne kadar yapmacık ve yanlış olduğunu vurgular. "Farklar" adlı kitabındaki "Ortadoğu ve Türkiye" başlıklı yazısında bu konuya dikkat çeker Üstad. Der ki: "Birinci Dünya Savaşı oldu olalı, Türkiye, bir Ortadoğu ülkesi olduğu halde, öbür Ortadoğu ülkelerine sırt çevirmiştir. Tabii ve tarihi çevremizden, yani jeopolitik çevremizden kendimizi kendi elimizle koparmışız. Şimdi biz, bir ağaçtan koparılarak başka bir ağaca, Avrupa ağacına asılmış bir elma gibiyiz. Asıldığımız ağacın elmalarını canlı, sağlık fışkırır bir durumda görüyoruz da, gittikçe kurumamıza akıl erdiremiyoruz. (...) Kendi kendimize itiraf etmekten korkuyoruz; suçunu itiraf etmekten korkan bir adam gibi korkuyoruz, Ortadoğulu olduğumuzu, bu, dünyanın en basit ve en açık gerçeğini itiraf etmekten, uyuyan bir bebeği uyandıracakmışız, doğuran bir anneyi korkutacakmışız, bir büyüyü bozacak ve başımıza felâketler yağdıracakmışızcasına korkuyoruz."


AYDINLARIMIZ İSLAM MEDENİYETİNE DÖNMELİ

İslam ülkeleri bugün, dış güçlerin oyunlarıyla birbirlerine yabancılaştırılmış durumdadır. Bir parçalanmışlık, suni bir bölünmüşlük sözkonusudur. Aydınlar, toplumdan kopuk olarak gözünü batıya çevirmiş, kendi medeniyetlerine sırt çevirmişlerdir. Müslüman aydın, kendi insanının, kendi milletinin (İslam milletinin) sorunlarına oryantalist gibi yaklaşmakta ve sorunlar yumağını kendisine ait olmayan kriterlerle değerlendirmeye kalkışmaktadır. Özellikle geçtiğimiz yüzyılın başlarında İslam medeniyetinin yüzyıllarca yaşadığı coğrafyada, maddi ve manevi alanda yoğun bir kaos yaşandı. Milletimizin zihinlerinin karıştırılması için olmadık yollar denendi. İslam dünyası adeta bir yangın yerine döndü. Keskin iniş ve çıkışlar, şiddetli savaşlar, korkunç çöküşler birbirini izledi. Koskoca İslam dünyası, yapay sınırlarla küçültüldü. Tarih boyunca aynı medeniyet çatısı altında yaşamış insanlar, sonu gelmez bir krize sürüklendi. Ve kriz hâlâ devam ediyor. Krizi aşmanın ilk yolu, aydınlarımızın İslam kültürüne, İslam tarihine, kısacası her alanda "bize ait" değerlere, yani İslam medeniyetine yeniden dönmelerinden geçiyor.


BİZ ORTADOĞU'NUN ŞAHDAMARIYDIK

İslam medeniyeti, Ortadoğu kültürünün yani İslam kültürünün eseridir. Geçmiş medeniyetleri bünyesinde barındıran ve bugünkü medeniyet alemine de temel bir kaide teşkil eden esas medeniyettir. "Hakikat medeniyeti"dir.

Üstad Sezai Karakoç, gerçek ve yeni, sağlam ve tabii bir yaşayışa başlayabilmemizin ilk şartının, yeniden Ortadoğulu olmamız, Ortadoğu halkıyla kültürel ve tabii ilgiler kurmamız, Ortadoğulu olmanın sorumluluğunu onlarla birlikte paylaşmamızla mümkün olacağının altını çizer. Yazısının devamında Üstad şöyle diyor: "Bir ağaç, güneşten, topraktan ve kendisini çeviren iklimden nasıl ayrılamazsa, bizim de Ortadoğulu olmaktan ayrılamayacağımızı idrak etmek! Kapatılmış bulunduğumuz tarihi sunilikler panayırından kurtuluşumuzun ilk şartı bulacaktır. Havada ve askıdayız; Ortadoğuya dönersek toprağa ayak basmış olacağız. Biz Ortadoğudan koptuğumuz için, Ortadoğu da başı kesilmiş bir horoz gibi can çekişiyor. Çünkü: Biz Ortadoğunun şahdamarıydık. Biz, Ortadoğuda ananevi yerimizi aldığımız gün, Ortadoğu, dünyanın şahdamarı olacaktır. (...) Bizim dirilişimiz, Ortadoğu'nun, İslam aleminin, İslam medeniyetinin yeniden dirilişi olacaktır. Esir kardeşlerimizi, her yerdeki, Gazze'deki, Filistin'deki ve Rusya'daki, Çin'deki ve Afrika'daki esir kardeşlerimizi kurtaracaktır bu millet yeniden. Buna inanınız."


Diriliş Neslinin Âmentüsü'nden

Müslümanlar, coğrafyalarını, tarihlerini birleştirme, bu yolla da tek bir kültüre ermek zorundadırlar. İslâm uygarlığının yeniden dirilişine katkıda bulunma, gücü ölçüsünde, her müslümanın borcudur. Müslümanların Birlik ideali her gencin gönlüne silinmez bir biçimde yerleşecektir. Müslümanların politik birliğe doğru koşmaları, hayat memat meselesidir. Diriliş erinin çağdaş ülküsüdür bu. Durmadan birleşme, durmadan yaklaşma, durmadan kaynaşma. Bir birlik için coğrafî durum çok müsaittir. İslâm ülkeleri birbirine bitişik, birbirine yapışık durumdadır. Afrika'nın bir ucundan Filipin adalarına kadar kesiksiz bir şekilde uzamaktadır Özülke. Aradaki sınırlar, bölünüşler politiktir. Merkezi, çekirdeği, Ortadoğu dedikleri bölge olmak üzere, Tek Ülke ideali, diriliş erlerinin toprak, yurt ülkülerinin ifadesi olmaktadır. İslâm terminolojisinde (Dâr-ül İslâm) olan bu ifadeyi, biz Özülke kelimesiyle belirliyoruz. Tarih birliği ise, geçmişte büyük İslâm devletlerinin kurulmuş bulunması sebebiyle mevcuttur. Ancak, yüz yıldır ki, bu birlik boyuna parçalanmıştır. Kültür birliği sağlanırsa tarih birliği de yeniden kendiliğinden kurulmuş olacaktır. O halde diriliş eri ülküsünün, yani Diriliş İdealinin ikinci unsuru, kültür birliği'dir. Özülke ve kültür birliği idealleri, Millet İdeali'nin doğmasını sağlayacaktır ki, Diriliş İdeali'nin temeli de bu Millet İdeali'dir. Millet doğunca, artık Hakikat Medeniyeti demek olan İslâm Medeniyetinin Dirilişi gerçekleşmiş olacaktır.

18 yıl önce