|

Bizim ütopyamız Kutadgu Bilig

Yusuf Has Hacip'in 11. asra damgasını vuran ve Anadolu sufizminin öncüsü olan eseri Kutadgu Bilig, kimilerine göre ideal devleti anlatan bir ütopya, kimilerine göre mutluluğun formülünü sunan bir nasihatname, kimilerine göre ise bir görgü kuralı klavuzu.

00:00 - 6/09/2006 Wednesday
Güncelleme: 23:23 - 19/09/2006 Tuesday
Yeni Şafak
Bizim ütopyamız Kutadgu Bilig
Bizim ütopyamız Kutadgu Bilig

Türk- İslam tarihinin ölümsüz isimlerinden Yusuf Has Hacip'in 11. yüzyıla damgasını vuran eseri 'Kutadgu Bilig', Erkin Osman Söğütlü tarafından nesre çevrilip, sadeleştirildi ve Timaş Yayınları tarafından okura sunuldu. Saadet bilgisi, devlet olma bilgisi, devlet idaresi bilgisi manalarına gelen eser Doğu Karahanlı Hükümdarı Tavgaç Ulug Buğra Kara Han Ebu Ali Hasan bin Arslan'a takdim edilmiş. Türk edebiyatının bu kült eseri kimilerine göre ideal devleti anlatan bir ütopya, kimilerine göre insanlara hem bu dünyada hem de ahirette mutluluğun formülünü sunan bir nasihatname, kimilerine göre ise görgü kurallarını anlatan bir klavuz olarak kabul ediliyor.


İDEAL DEVLET İÇİN

Bütün bu göndermeleri kurgusal bir zeminde, didaktik bir tavırla yapan Kutadgu Bilig Türk düşüncesinin ilk ütopyası, ilk felsefi eseri ve tasavvuf edebiyatının nüvesini taşıyan ilk birikimi olma özelliğini taşıyor. Eserde dört kavram alegorik bir yönelimle dört kahramanı üzerinden anlatılıyor. Biri güneş gibi tükenmez bir ışığa sahip olan Hükümdar Kün- Toldı “köni törü”yü (adaleti), Vezir Ay- Toldı “kut”u (saadeti), Vezir'in ölümünden sonra onun görevini sırtlanan oğlu Ögdilmiş “ukuş”u (aklı) ve Ögdilmiş'in kendini ibadete adamış akrabası Odgurmuş ise “akıbet”i (hayatın sonunu) temsil ediyor. Bu dört kişi toplum ve devlet hayatının düzenlenebilmesi için gerekli olan görgü, bilgi ve erdemlerin neler olduğu ve bunların nasıl elde edilip kullanılacağını konuşuyorlar. Bunun yanında 'zamânenin bozukluğunu ve dostların cefâsını” mütalaa ediyorlar. Eserin sonunda da yazar, kurgusal düzlemden sıyrılarak, okuyuculara doğrudan nasihatler veriyor. Hacip'in bu eserinde yapmak istediği şey, içinde bulunduğu toplumu ve düzeni eleştirerek ideal devlet- toplum yapısını belirlemek ve yüzyıllar boyunca imparatorluklar kurmuş bozkır atlı kültürünün pratik zekâsını ve zihniyetini 'teoriye dökmek”. Bunun yanında yeni kabul edilen İslam kültürü ile gelenekleri kaynaştırmaya da çalışıyor. Günümüzün, geleneksel kültür ile Batı kültürünü harmanlama çabalarına benzer bir yönelim görülüyor Hacip'te.


SAADET Kİ AYA BENZER

Anadolu sufizmine öncülük eden kendini bilme ve vahdet-i vücud gibi proto-tasavvufi düşüncelerin yer aldığı eserde, Hint-İran, Çin ve Yunan medeniyetlerinin etkileri de görülüyor. Eser, olaylardan çok, soru- cevaplarla ve nasihatlerle ilerliyor. Bilinen kavramlara şüpheyle yaklaşan kişiler, kavramlar üzerine düşünüyor. Bu kavramlardan en çok tartışılanı ise saadet. Eserde kendini saadete benzeten Ay Toldı, “saadet”i ise aya benzetiyor. Bu benzetmede vezir, bir ay boyunca gah karanlıkta kalan gah ışık saçacak kadar aydınlık olan Ay'ın, bu değişkenliğinin talih, zenginlik ve saadet için de geçerli olduğunun altını çiziyor.


BUGÜN AKILLI DİLSİZ OLMUŞ

Yusuf Has Hacip, eserin sonunda okuyucuya sesleniyor: Ey bilgin, alim kişi, dünyanın bugünkü durumunu bir gör istersen. Bilgili; ucuzlamış, değeri azalmış, bir tarafa ekilmiş, yalnız bırakılmış. Akıllı, dilsiz olmuş, ağzını açmıyor. Helalin ancak adı kalmış, haram kapışılıyor. Güvenebileceğin kimse kalmamış. Vefa yerini cefaya bırakmış. Doğru yolda yürüyen kişi nerede?

18 years ago