|

Enderun sadece sahaf değil, bir mektepti

“Dem Bu Dem Demlen Bu Demden: Sahhaf İsmail Özdoğan Bey’in Hatıraları” adlı kitapla bir devre damgasını vuran İstanbul’daki en önemli kültür mahfillerinden Enderun’u ve son büyük sahaflardan İsmail Özdoğan’ı anlatan Prof. Dr. İsmail Güleç, yeni acemilerin oturmayı, kalkmayı, dinlemeyi ve soru sormayı öğrendiği bir mektep olduğu söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/07/2016 Çarşamba
Güncelleme: 21:46 - 12/07/2016 Salı
Yeni Şafak

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Güleç ile yayına hazırladığı “Dem Bu Dem Demlen Bu Demden: Sahhaf İsmail Özdoğan Bey'in Hatıraları” adlı kitaptan yola çıkarak bir kültür ortamı olarak Enderun Sahaf'ı ve kurucusunu konuştuk.



Enderun ile yolunuz nasıl kesişti?

Ben şanslı bir çocuktum. Çünkü evimizde abimin bir kütüphanesi vardı ve kütüphaneden en çok istifade eden bendim. Abimde kitap sevgisinin oluşmasında ve o kütüphanenin oluşmasında Enderun'un önemli bir rolü vardı. Abim Enderun'da kısa bir süre de olsa çıraklık yapmış, gidip gelenleri tanımıştı. Enderun'un sahibi İsmail Özdoğan'ın oğlu Sinan ile aynı okulda aynı dönemde öğrenciydik. Birbirimizi tanıyorduk. Sinan'ın abisi ile benim abim de birbirini tanırdı. Ben İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne başladığımda gittiğim ilk mekânlardan biri Enderun'du. Abim mutlaka gitmemi söylemişti ve Sinan liseden arkadaşımızdı. Sinan'ın teklifi, İsmail Amca'nın da onaylaması üzerine beş yıllık Enderun hayatım başladı.





Enderun'un sadece bir sahaf değil, aynı zamanda kültürel bir mahfil olduğu biliniyor. Bu ortama dair gözlemleriniz neler?

Ben kültür mahfilinden de öte bir yer olduğunu düşünüyorum. Geleneksel toplumlar için eğitim-öğretim yerleri sadece okullar değildi. Modern toplumlarda her türlü bilgiyi okullarda verebileceklerini düşündüler. Geldiğimiz noktada bunun böyle olmadığı görüldü ve yaygın eğitim, halk eğitimi vs. gibi kavramlarla eğitimi okul dışına da taşımaya çalıştılar. Bizde ise eğitim ve öğretim yapılan biriydi okullar. Camiler, tekkeler, evler, işyerleri, hatta sokaklar insanların eğitim-öğretim gördükleri yerlerdi. Bu şehirlerde de köylerde de böyleydi. Bu açıdan bakıldığında Enderun'un geleneksel toplum yapısı içinde bir mektep olduğunu söyleyebiliriz. Orada yeni acemiler oturmayı, kalkmayı, dinlemeyi ve soru sormayı öğrenirdi her şeyden önce. Hatta çay içmeyi ve bir şeyleri müşterek yemeyi. Tabi orada konuşulanlar ve anlatılar ise birer bilgi ziyafeti idi. Yıldırım'ın Ankara Savaşı'ndaki hatalarını da öğrenebilirdiniz, Kemalpaşazade'nin ilmiye sınıfına nasıl geçtiğini de.




  1. Dem Bu Dem Demlen Bu Demden
  2. Sahhaf İsmail Özdoğan Bey'in HatıralarıHaz.: İsmail Güleç
  3. Pati Kitap
  4. 2016

HOCALAR, KOLEKSİYONERLER, MERAKLILAR

Enderun'a edebiyat, kültür ve sanat camiasından kimler gelip giderdi?

Bu sorunuza isim isim cevap vermek yerine meslek gruplarına göre cevap vereyim: Müdavimler arasındaki önemli meslek grubu, yerli ve yabancı akademisyenlerdi. Şimdiki gibi aranılan kitaplara internet ortamında hemen ulaşılamazdı. Hem kitap almak hem de meslektaşlarıyla üzerinde çalıştıkları konuları tartışmak için gelirler hocalar. İkinci grup kitap meraklıları ve koleksiyonerlerdi. Bu grup da mutad ziyaret ederdi. Çünkü ne zaman yeni bir kütüphanenin alınacağı belli olmazdı ve ilk gören de onlar olmalıydı. Bunların yanında Enderun'a gelen meşahiri görmek için gelen meraklılar da bulunurdu. Çocuklarının ev ödevleri için kitap arayanlar, gizli ilimlerle ilgilenenler, dedesinden kalan Arap harfli eserlerin çok değerli olduğunu düşünüp çok para kazanacaklarını hayal edenler, ukalalık yapmayı sevenler, her şeye itiraz etmeyi marifet sananlar, memleketi kurtaracak formülleri bilen ama kendisinden istifade edilmediği için üzülen emekli bürokratlar, üniversite öğrencileri, meraklı öğretmenler, Enderun'un müdavimleri arasındaydı.





Enderun nasıl kuruluyor?

İsmail Amca askerdi. Asker ve bekar. Mesaiden artan vaktini kitapçılarda geçiriyor. Kitabı çok seviyor ve emekli olunca kitapçı açmak istiyor. Mahir İz ve çevresiyle de tanışıyor ve sohbetlere katılıyor. Bu sohbetlerde kitabevi açma fikrini ortaya atıyor İsmail Amca ve 10 arkadaş birlikte Enderun Kitabevi'ni kuruyor. Mahir İz Hoca başta olmak üzere herkes evinde okumadığı kitapları getiriyor. İsmail Amca da o zamanlar Ankara'da görevli. Hafta sonları evine geliyor. Her hafta gelirken Ankara'da TTK'dan, TDK'dan Ankara Üniversitesi yayınlarından alıp getiriyor. Tabii bütün bunlar yine Enderun'un masraflarını karşılamaya yetmiyor. Bu sefer on ortak masrafı cebinden karşılıyor. İsmail Amca emekli olunca da Enderun'un başına geçiyor. Zamanla diğer ortaklar hisselerini İsmail Amca'ya bırakıyorlar.





İsim babası kim?

Ertuğrul Düzdağ. Enderun'un ismini aynı zamanda kuruluşta ortaklardan biri olan Ertuğrul Düzdağ öneriyor ve kabul ediliyor.



MESLEĞİNDE EN İYİLERDENDİ

Enderun'un sahibi rahmetli İsmail Özdoğan Bey'in kitaba olan düşkünlüğü nereden geliyor?

Bir kere okumayı çok severdi İsmail Amca. Daha çocukken harçlıklarıyla kitap alırmış. Herhalde öğretmenleri teşvik etmiş olmalı. Bu okuma sevgisi kitap sevgisini beraberinde getiriyor. Lise yıllarında para verip kitap almaya başlıyor. O yaşlarda arkadaşlarında başka merak ve hobiler gelişirken İsmail Amca'da kitap okuma merakı ve ilgisi gelişmiş. Askeri okulu İstanbul'da okuması onun için bir şans olmuş.



Sizden bir “Sahaf İsmail Özdoğan” portresi çizmenizi istesek neler söylersiniz?

O her şeyden önce iyi bir insandı. Merzifonlu idi ve memleketinin güzel olması için eski eserlerin kaybolmaması için çalışacak kadar memleketine düşkündü. Hatta örnek olsun diye gidip eski bir Merzifon evi alıp onu yeniledi. Memleketinden İstanbul'a okumaya gelen çocuklara burslar verip sorunlarını çözmeye çalışırdı. Hayırseverdi. Tarihi ve edebiyatı severdi. İlim ehlini sever ve çok saygı gösterirdi. Mesleğinde en iyilerdendi. İstanbul'daki gerçek manada sahaf sayılan birkaç kişiden biriydi. Kitabı bilir, tanır ve severdi. O kadar sevmeseydi zaten iyi bir sahaf olmazdı. Namazları hiç sektirmezdi ve eğer çok önemli bir misafiri yoksa mutlaka cemaat ile namaz kılmaya çalışırdı. Çok sabırlıydı. Bana az sabretmedi. Kısaca mesleğinde üstattı, iyi bir insan ve iyi bir Müslümandı. Benim hem ustam, hem hocamdı. Ondan çok şey öğrendim. Allah gani gani rahmet eylesin.



KEŞKE KONUŞULANLARI YAZSAYDIM

Sizi böyle bir çalışma yapmaya yönelten saik nedir?

Aslında durduk yerde yapmadım bu çalışmayı. Hocam Atilla Şentürk'ün bir proje kapsamında Enderun'u da düşünmesiyle başladı. Bu kitabın ortaya çıkmasına vesile olan kişi Atilla Şentürk'tür. İstanbul'da gayrı resmi-resmi eğitim ve kültür kurumları tanıtan bir seri kitap yayınlamak istiyorlar. Enderun'u da bana teklif ettiler. Ben de elimden geldiği kadarı ile bu kadar yapabildim. Keşke dedim kendime, her akşam eve gittiğimde o gün Enderun'da konuşulanları ve gelenleri kaydetseydim. Bu kitap şimdi bunun birkaç katı olurdu ve devrin tartışmalarını yansıtması bakımından da muazzam bir kaynak olurdu.



İleride Enderun'un tarihini de yazmayı düşünüyor musunuz?

Düşünsem bile yazacak vakit ve zaman bulamam herhalde. Bunu yazmak genç arkadaşlara düşüyor. Belki bir yüksek lisans tezi yaptırılır. Enderun müdavimi hoca arkadaşlardan biri öğrencisine böyle bir tez yaptırabilir. Ya da senin gibi meraklı ve ilgili bir arkadaş oturup yazacak. Biz de kendisine yardım edeceğiz.


#İsmail Özdoğan
#Enderun
8 yıl önce